Mimarlar Odası 3. Köprü'ye İptal Davası Açmaya Hazırlanıyor



Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu bugün (5 Mayıs) bir basın açıklaması yayımlayarak,

İstanbul Boğazına yapılacak olan 3. Köprü projesinin iptal edilmemesi durumunda, kararın iptali için ilgili kesimlerle birlikte yargıya başvurulacağını bildirdi.

Açıklamada, Boğaziçi ve FSM karayolu köprülü geçişleri yapıldıktan sonra, her iki köprünün de iddia edildiği gibi ulaşım sorununu çözmediği; iki yaka arasında insan geçişini sağlamadığı; araç geçişini ise bir süre sağladığı ancak daha sonra tıkandığı ve yeni ulaşım sorunları ile trafikte kaos yaşanmasına neden olduğu vurgulanıyor. 

Açıklamanın tam metni şöyle: 

"Boğaziçi ve FSM Köprüleri Yapıldıktan Sonra Yaşanan Gerçekler, Bilim İnsanları ve Uzmanlar Tarafından Hazırlanan Raporlar, 3. Köprüyü Savunan Politikacıları Yalanlamaktadır"

Ülkemizde, ulaşımı karayolu taşımacılığına indirgeyen bir anlayış, 1950’li yıllardan başlayarak toplu taşımacılığı esas alan yaklaşımları, demiryolu ve denizyolu ulaşımını dışlamıştır. Kentlerimizi otomobillere tutsak hale getiren ulaşım politikaları sonucu, tarihsel, doğal ve çevresel değerler büyük oranda yokedilmiş ve yokedilmeye devam edilmektedir. 

Bu “karayolcu” politikalar, “dünyanın gözbebeği” nitelemesini hak etmiş, dünya mirası İstanbul’un Boğaziçi’ne, Boğaziçi ve FSM karayolu köprülü geçişleri yapılmıştır. Süreç içinde iki köprünün kent üzerindeki olumsuz etkileri bizzat yaşanarak görülmüştür. Özellikle FSM Köprüsü, TEM Otoyolu ve bağlantı yolları yapıldıktan sonra kentin kuzeyindeki ormanlar, içme suyu havzaları ve tarım arazileri büyük oranda zarar görmüş ve bu zarar son yıllarda daha da artmıştır.

FSM Köprüsü ve E-6 otoyolunun yapılmasından sonra Boğaziçi’nde kaçak yapılaşmalar hızla artmış, içme suyu havzaları üzerine toplamda 4 milyonu aşkın bir nüfus yerleşmiş; İstanbul’un içme suyunun % 40’ını karşılayan Ömerli Havzası üzerinde nüfusu 500 bini aşan Sultanbeyli, Samandıra ve Sarıgazi kaçak kentleri kurulmuş; Elmalı Barajı, çevresindeki yapılaşmalarla içme suyu özelliğini hemen hemen kaybetmiş; Beykoz Çavuşbaşı başta olmak üzere ormanlar büyük ölçüde zarar görmüş; Küçük Çekmece havzası “havza” niteliğini yitirmiş; Sazlıdere ve Terkos havzaları olumsuz biçimde etkilenmiş; Büyük Çekmece Havzası, Çatalca ve Silivri sınırlarında bulunan 1. sınıf tarım arazileri betonlaşarak telafisi mümkün olmayan zararlar meydana gelmiştir. 

Köprüler yapıldıktan sonra, iddia edildiği gibi, her iki köprünün de ulaşım sorununu çözmediği; iki yaka arasında insan geçişini sağlamadığı; araç geçişini bir süre sağladığı, ancak daha sonra tıkandığı ve yeni ulaşım sorunlarına ve trafikte kaos yaşanmasına neden olduğu görülmüştür. 

Boğaziçi Köprüsü ve FSM Köprüsü’nün yarattığı hasarlar çok net olarak ortaya çıktıktan sonra göreve gelen İstanbul Belediye başkanlarının, sırasıyla, Nurettin Sözen, R. Tayyip Erdoğan ve A. Müfit Gürtuna’nın, kendi dönemlerinde köprülü geçişlere karşı haklı olarak açık bir tutum takındıklarına ve hükümetlerin köprü dayatmalarına karşı direndiklerine tanık olduk. Mimar Belediye Başkanı Kadir Topbaş göreve geldiğinde “1 m2 dahi yeşil alanın yokolmasına izin vermeyeceğim” diyerek ve 3. Köprü’yü reddeden 1/100.000 Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’nı onaylayarak karşı tutumunu net biçimde ortaya koymuştu. 

Ayrıca bilimsel raporlar, köprülü geçişleri kesin bir ifadeyle reddetmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 1997 yılında İTÜ’ye hazırlatılan Ulaşım Master Planı, 1999 Büyük Marmara Depremi sonrasında hazırlanan JİCA Raporu ve İTÜ, ODTÜ, YTÜ ve Boğaziçi Üniversiteleri tarafından hazırlanan İstanbul Deprem Master Planı, 3. Karayolu Köprüsü’nün çözüm olmadığı ve toplu ulaşım sistemlerinin tercih edilmesi, bu çerçevede raylı sistem ve deniz taşımacılığının yaygınlaştırılması gerektiği yönünde önerilerde bulunmaktadır. 

Son olarak, 3. Köprü’yü reddeden Çevre Düzeni Planı 17 Temmuz 2009’da İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir. 

Hükümet adına Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yetkilendirilen İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan İstanbul Metropolitan Planlama Bürosu’nda 300’ü aşkın uzman, akademisyen ve bilim insanı tarafından 2 yıla yakın bir sürede yapılan çalışmalar sonunda hazırlanan 1/100.000 Ölçekli İstanbul İli Çevre Düzeni Planı raporlarında ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Planlama Müdürlüğü’nün plana ilişkin görüşlerinde, 3. Köprü’nün yapılması halinde yaratacağı sakıncalar tek tek sıralandıktan sonra, Boğaziçi’nin yeni köprülerle geçilmesi hiçbir tartışma ve tereddütlere yer vermeyecek şekilde açıkça reddedilmektedir.

Bu gerçeklere rağmen AKP Hükümeti, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın 29 Nisan 2010 tarihinde yaptığı basın toplantısında “Garipçe – Poyrazköy” istikametini 3. Köprü güzergahı olarak açıklamasıyla 3. Köprü’yü bir dayatma olarak yeniden ülke gündeme getirmiştir. Bunu yaparken, gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi olmayan kimi “gerekçeler” ileri sürülmektedir.

Bu çerçevede yaşanan süreç ve alınan karara ilişkin yanıtlanması gereken pek çok soru ortada durmaktadır. İstanbul’da son yıllarda kentsel ve çevresel sorunların büyüdüğü, 3. Köprü’nün yapılmaması için nedenlerinin daha da arttığı ve yaşamsal bir önem taşıdığı koşullarda:

Başbakan, belediye başkanı olduğu dönemde haklı olarak 3. Köprü’ye karşı direnirken, bugün neden ısrarla köprüyü yapacağını yinelemekte ve İstanbul’un esenlikli geleceğini ve değerlerini savunanları ağır ifadelerle eleştirmektedir?

Belediye Başkanı Mimar Kadir Topbaş, “Bakanlığın güzergâhını plana işleyeceğiz” diyerek, neden kendini kamuoyuna verdiği sözü ve altına imza attığı planı savunmaktan vazgeçmek zorunda hissetmektedir?

Hükümetin hukuka açıkça aykırı olan ve toplumsal duyarlılığı yok sayan “3. Köprü” kararı, hukuka ve kentli haklarına karşı anti-demokratik bir dayatma değil midir?

Bilimsel raporlar tarafından reddedilen “3. Köprü”yü, yapma kararı alan bir anlayış çağdışı ve bilim karşıtı değil midir?

Bütün gerçekler “3. Köprü” yapılmamasından yana olmasına rağmen, alınan kararı siyasal ve rant beklentileri dışında değerlendirmek mümkün müdür?

Neresinden bakarsanız yanlış, İstanbul’a ve ülkemize hiçbir yarar sağlamayacağı açık, İstanbul’u felakete sürükleyebilecek bir sürecin durdurulması için henüz vakit geç değildir. Öncelikle, hükümet köprü kararından vazgeçmelidir. Başta Belediye Başkanı olmak üzere, Belediye Meclis Üyeleri’nin, bilimle, hukukla ve demokrasi ile bağdaşmayan bu “dayatma” karşısında ülkemizin ve İstanbul’un değerlerinin korunması ve geleceğinin güvenceye alınması yönünde tavır almalarını bekliyoruz… 

TMMOB Mimarlar Odası, “Toplu taşımacılığı esas almayan, demiryolu ve deniz taşımacılığını geliştirmeyi öngörmeyen” ulaşım politikalarının çözüm olmayacağını kuruluş tarihi olan 1954’den beri savunagelmiş ve Boğaz’ın karayolu köprüleri ile geçilmemesi yönünde sürekli olarak yöneticileri uyarmış ve bu konularla ilgili olarak kamuoyunu bilgilendirmeye çalışmıştır.

Bu bağlamda şüphesiz kararlı biçimde kamu ve toplumsal sorumluluklarımız gereği, meslek örgütleriyle, kente ve çevreye duyarlı tüm kesimlerle birlikte demokratik uyarı görevimizi sürdürmeye devam edeceğiz. 3. Köprü kararının iptal edilmemesi halinde ise hukuka, şehircilik ilkelerine ve bilime açıkça aykırılık teşkil eden “3. Köprü” kararının iptali amacıyla ilgili tüm kesimlerle birlikte yargıya başvuracağız.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur…

MİMARLAR ODASI MERKEZ YÖNETİM KURULU