Mimarlık ve Eğitim Kurultayı Başladı



Mimarlık meslek uygulamalarının ve mimarlık eğitiminin sorunlarının tartışıldığı ve bu sorunları aşmak için yeni önerilerin geliştirildiği Mimarlık ve Eğitim Kurultayı, önceki gün (11 Kasım 2009) İstanbul Kültür Üniversitesi’nde başladı. Sabahın erken saatlerinde kendini gösteren yağmur nedeniyle Kurultay ancak gecikmeli olarak toplanabildi.

Üç gün sürecek olan kurultayın ilk günü, sabahın erken saatlerde kendisini gösteren yağmurun etkisinde kaldı. Yağmur nedeniyle trafikte kalan katılımcıların toplantıya zamanında gelememesi, toplantı programının aksamasına neden oldu. Aksayan programı toparlama çabasıyla Ali Cengizkan’ın başkanlığını yaptığı, Avrupa Mimarlar Konseyi (ACE) Başkanı Juhani Katainen, Avrupa Mimarlar Konseyi (ACE) Eğitim Komitesi Başkanı Ferenc Mokovenyi ve Avrupa Mimarlık Politikaları Forumu (EFAP) Başkanı Rob Docter’ın konuşmacı olarak katıldığı birinci oturum sonunda, dinleyicilerin soruları için zaman ayrılmaması salonda rahatsızlığa yol açtı.

“Değişime hazır mıyız?”

Birinci günün en öne çıkan oturumu “Mimarlık ve Eğitimine Uluslararası Bakışlar” adındaki birinci oturumdu. Aynı zamanda salondan büyük alkış alan oturumun ilk konuşmacısı  Avrupa Mimarlar Konseyi (ACE) Başkanı Juhani Katainen, içlerinde Türkiye’nin de olduğu toplam otuz üç ülkede faaliyet gösteren ACE ile ilgili bilgi verdi. Teknoloji ve sanatın birleşiminden oluşan mimarlığın kültür ve gelenekler ile zenginleştiğini ifade eden Katainen, mimarlık alanında çok kaliteli bir eğitim anlayışına ihtiyaç olduğunun altını çizdi. Katainen, ACE’nin eğitim politikasını 2 yılı uygulamalı olmak üzere 5 yıllık eğitim olarak tanımladı. Akreditasyonun, Avrupa Birliği üyesi ülkelerde kalite göstergesi olarak algılanarak dile getiren Katainen, mimarların hayatları boyunca becerilerini geliştirmeye devam etmesi gerektiğinin söyleyerek 'Sürekli Mesleki Gelişim'in önemini vurguladı.

“Değişime hazır mıyız?” sorusuyla sunumuna başlayan Avrupa Mimarlar Konseyi (ACE) Eğitim Komitesi Başkanı Ferenc Mokovenyi, Mimarlık eğitiminin yapısı nasıl olmalıdır?”, ”Eğitimde teorik ve pratik yaklaşım nasıl olmalıdır?”, “Bizler mimarları kimin için yetiştiriyoruz? Özel sektör için mi? Mimarlık için mi? Halk için mi?”, “Eğitimi kim finanse ediyor?” cevaplanması gerektiğini ifade ettiği bu anahtar sorularla konuşmasını südürdü. Mokoveny, mimarlığın yaşadığı sorunların en hassasının ise mimarlık ve inşaat mühendisliği arasındaki ilişkide olduğunu ifade etti.

Toplum ile meslek arasındaki kritik ilişkiyi vurgulayan Avrupa Mimarlık Politikaları Forumu (EFAP) Başkanı Rob Docter’ın sunumu ise salonda beğeniyle karşılandı. Doctor, istatistiki verilerden çok görsel anlatıma dayanan esprili sunumunda mimarlığın toplumsal anlamı üzerine konuştu. EFAP hakkında bir takım bilgilerin de yer aldığı konuşmada Doctor mimarinin gücünü anlatmak için Berlin Duvarı örneğini verdi. Doctor, mimarlığın bir kriz içinde olduğunu söyleyerek, mimarlığı krizden çıkarmanın yolunun yeni temsiliyet alanlarında olduğunu dile getirerek sözlerini şöyle noktaladı: “iyi bir mimar sadece bir tasarımcı değildir, aynı zamanda iyi bir iletişimci ve araştırmacıdır.”

Ekonomiye can verin, rant üretin!

Toplantının ikinci oturumda, toplum ve mimarlık ilişkisinin anlamı üzerine konuşan Ruşen Keleş sunumuna 'toplum', 'topluluk' ve 'mimarlık' kelimelerinin sözlük anlamlarını açıklayarak başladı. Keleş, mimarın sunduğu hizmet ile talep arasındaki ilişkini tartışmalı olduğunu dile getirerek, talebin gelir eksikliğinin fazla olması ile zevk, görgü, kültür ve bilinç düzeyinin mimari anlamda talep yaratan unsurlar olduğunu söyledi.

Liberal ekonominin kurallarının kültür, toplum ve yaşam kurallarına uyarlanması şeklinde tanımladığı liberal söylemin zararlarından söz eden Keleş, mimarlıkta ve şehircilikte utanılması gereken 'rant' sözcüğünün övünülerek kullanıldığına dikkat çekerek şöyle konuştu:

 “Ekonomiye can verin anlayışının mimarlıktaki yansıması arsa üretimidir. Arsa üretilmez, üretilen mekandır. Rant, emeksiz üretim demektir. Rant kamu vicdanında rahatsızlık yaratır. Tam da bu noktada Vedat Dalokay’ı anmak isterim ki, Dalokay ‘Ben gecekondu yıkmam. Gecekondu yapmak kanun dışı olsa bile meşrudur’ demiştir.” 

Küreselleşme her şeyi paraya tahvil eder

Keleş, toplum ve mimarlık ilişkisi açısından küreselleşmenin, çevre ve doğa da dahil olmak üzere her şeyin paraya tahvil edebileceğini söyleyerek sözlerine mimarların, topluma karşı sorumluluklarının olduğunu hatırlatarak son verdi.

Emre Madran, “Mimarın topluma karşı sorumluluğu var, işverenin karşı sorumluluğu var, iş arkadaşlarına karşı sorumluluğu var. Peki toplum mimara karşı ne ile yükümlü?” diye sorarak başladığı sunumunda toplum ve mimarlık bağlamında meslek etiği üzerine konuştu. Mesleğini üç ay yapmama gibi fiziksel cezaların yerine, toplum nezdinde o insanın beğenisini düşürmek gibi cezalar öneren Madran şunları söyledi:

“Uygulanması gereken ahlaki kurallar belgesi gibi bir belgenin üretilmesi, herkesin bu belge üzerinde mutabık olması çok zor. Büyük çoğunluğun üzerinde anlaşacağı bir belge üretilmeli, bu tip belgeler Avrupa’da da mevcut. Ancak şu da unutulmamalı ki, her ahlaki kural içnde bulunulan ülkenin genel koşulları çerçevesinde anlam taşır.”



İlk günden akıllarda kalan ilginç sahneler

*Açılış konuşmasında İKÜ Rektörü Astronom Prof. Dr. Dursun Koçer, mimarlık ve gökbilimin arakesitinin gelişmiş gök cisimlerinin incelendiği “Planetarium”lar olduğunu söyledi. Avrupa Kültür Başkenti olacak olan İstanbul’da halen bir gözlemevinin bulunmadığını söyleyen Koçer, 2010 AKB Kültür Ajansı tarafından kabul edilen kendilerinin geliştirdiği “Planetarium” projesi için ne arsa, ne de gözlemevini yapacak mimar bulabildiklerini söyledi.

* Bayındırlık ve İskan Bakanı danışmanı Feridun Duyguluer tarafından okunan Bakan’ın sunumundaki, odalar tarafından açıan davalara atfen sarf edilen “mesleğin kamu ile çekişmesine son verin” cümlesi hakkında Ruşen Keleş şöyle konuştu:

“Kamu, devlet anlamına da halk anlamına da gelmektedir. Burada sözü edilen ‘kamu’ hangisidir? Devlettir. Mimarlığın kamu ile çekişmesine son verilmesi kendilerine bağlıdır. Mimarlar Odası böyle durumlarda taraftır. Kıyı yağmalanmasında taraftır, orman arazilerinin satışında taraftır, kentsel dönüşüm adı altında yapılan garipliklerde taraftır. Katılım, dava açarak da olur.”

* Birinci günün şehirci ya da mimar olmayan tek konuşmacısı Afşar Timuçin, “Kent toplumun aynasıdır ve toplumsal bilinç bir bütündür. Biz kentlerde kendimizi görürüz. Her ne kadar öyle olmadığını düşünsek de bütün bu çirkinliklerde hepimizin payı var” dedi.



Birinci günden akılda kalan rakamlar:

*Türkiye’de 1000 kişye 0.5 mimar düşüyor. (ACE verileri)
* 45 yaş altı mimar nüfusu üzerinden yapılan değerlendirmelerde Türkiye en genç mimar nüfusuna sahip ülke. (ACE verileri)
* Avrupa Birliği’nde 350 tane mimarlık okulu var, 480 bin mimar ve 125 bin mimarlık öğrencisi var. (ACE verileri)
* On yıl sonra dünyadaki mimar sayısı 3 milyona çıkacak. (UIA verileri)
* On yıl sonra her üç mimardan biri Çinli olacak. (UIA verileri)
* On yıl sonra Londra’daki her iki mimardan biri yabancı olacak. (UIA verileri)