Endüstriyel tasarımın işlevsel olması gerektiği konusunda hem fikiriz. İnci Mutlu’ya göre estetik de işin olmazsa olmazı. 10 yılın ardından ne çizerseniz iyi oluyor, diyor Mutlu: “Asıl zor olan yeni ve anlamlı tasarımlar yapabilmek.” Bu yıl Milano Tasarım Haftası'nın farklı köşelerinde tasarımlarına rastlamak mümkün.
İnci Mutlu yaklaşık bir yıldır ‘İLK in Milano’ projesi üzerine çalışıyor. Amaç Türk tasarımının rüştünü Milano Tasarım Haftası’ndan dünyaya ispatlamak. “Çok önemli bir proje bu. Biliyorsun kurduğumuz tasarımcılar grubu ve işleri Milano Tasarım Haftası’nda sergileniyor. Umut ediyorum ki sponsorumuz Nurus ve gruptaki tüm değerli arkadaşlarımızla beraber büyük bir yol kat edeceğiz” diyor Mutlu. Bununla da kalmıyor, tasarımlarıyla Avrupa’nın en önemli iki ismini imzası altında buluşturuyor.
Vitra tarafından üretilecek olan
İnci Mutlu tasarımı Potsink,
Droog Design koleksiyonunda,
Milano Tasarım Haftası'nda.
Vitra ve Droog Design imzasını bir araya getiren tasarımınız ‘Potsink’ Milano’da Salone del Mobile’de sergilenecek. Bu ikili nasıl bir araya geldi?
Projemi Droog üretmek istediğinde Vitra Eczacıbaşı'nın üretici olmasını önerdim. Üretim ancak Vitra gibi derin seramik teknolojisine sahip bir firma tarafından gerçekleştirilebilirdi. Vitra'da projeyi kabul edince iki firma bir araya gelmiş oldu. Çalıştığım bu iki büyük firmanın bir araya gelmesi gerçekten çok güzel çünkü ikisi de alanlarında çok onemli isimler. Bu iki marka bir araya gelerek yepyeni bir değer yaratıyor.
Bir genelleme: İnci Mutlu tasarımlarıyla ofisler daha renkli ve güler yüzlü, evlerse daha köşeli ve ciddi. Oysa ki tersi olması beklenir. Neden?
Tasarımlarda önemli olan biçim önemli değil ürünlerin yarattığı duygu. Nurus için renkli ve eğlenceli bir koleksiyon yaratırken ofisleri yetişkinlerin oyun bahçesi gibi düşündüm. Ofislerde iletişim kurabilmek, yaratıcı olmak ve verimli çalışabilmek için rahat ve enerjik olmalı, gülebilmeli. Tuna için yarattığım ev koleksiyonu daha dingin çünkü evleri sakinleşecek, içimize dönüp bizi şarj edecek, yormayacak mekanlar olarak düşünüp ona göre tasarladım.
Mutlu, tasarımlarını sadelik ve basitlik ilkelerinden yola çıkarak gerçekleştirir diyebilir miyiz?
Doğrudur, diyebiliriz. Ürün-insan ilişkisi de tıpkı insan ilişkileri gibi. Hep sadeleştirmeli, hafifletmeliyiz. Kimsenin hayatına maddi ve manevi yük getirmemeliyiz. Yoksa tasarladığımız ürünler günlük hayatta kabul görmüyor veya insanlarla birliktelikleri kısa sürüyor.
Tasarımlarınızın daha çok metropol insanına yönelik olduğunu söyleyebilir miyiz?
Aslında ürünleri satın alanlar tüketim toplumu olan metropol insanları. Ama böyle bir genelleme de yapamıyorum çünkü nerelerde karşıma ne ürünlerim çıktı. Karadeniz'in bir köyünde, İtalya'nın küçük bir kasabasında, İstanbul'un arka sokaklarında, bir takside, askeri bir kışlada karşıma çıkabiliyor. Bu beni çok mutlu ediyor. Çünkü bilmesem de tanımadığım insanlarla yasadığımı görüp mutlu oluyorum.
İnci Mutlu özel bir sipariş olmadığı sürece en çok hangi alanda tasarım yapmayı sever?
Uçakları boyamayı seviyorum. Becerebildiğim ve vakit bulabildiğim kadar uçmaya çalışıyorum. Bilgisayarda uçaklara grafikler yapıyorum. Havaalanında uçakları seyredip kafamda onlara tasarımlar yapıyorum. Seyahatlerim esnasında topladığım otantik nesnelerle oynamayı da seviyorum.
Soft Cube, Lars von Trier filmi ‘Dogville’i hatırlatıyor. İnci Mutlu’nun tasarlama aşamasındaki esin kaynakları neler?
Duvar seramikleriyle kullanıcıya kendi duvarını tasarlayabilme özgürlüğü vermeye çalıştım. Aslında Lars Von Trier'de dekor kullanmayıp her şeyi çizgi ile ifade ederek seyircinin hayal gücünü özgür bırakıyor. Özgürlük ortak bir konsept belki. Esin kaynaklarım hayat, insanlar, doğa, problemler, acılar, sıkıntılar, kültürler...
İnci Mutlu'nun Guzzini için tasarladığı
çantalar ilk kez Venedik Bienali'nde
kullanıcıyla buluşmuştu.
Dünya çapında ses getiren tasarım haftalarına ve fuarlara kendi firmanız adına katılıyor ve Vitra, Droog Design, Guzzini, Nurus, Arçelik... gibi dünya devleriyle çalışıyorsunuz. Yola çıkarken işin bu boyutlara varacağı aklınıza gelir miydi?
Bu amaçla yola çıkmıştım gerçi ama yoldayken varacağım yerin önemli olmadığını, yolda yasadıklarımın daha güzel olduğunu ve gidilecek daha pek çok güzel yön olduğunu öğrendim.
A.Selen Akıner
17 Nisan 2007 tarihli Radikal Gazetesi'nin Tasarım Eki'nde yayınlanan röportajdan