Müjde! İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin
artık yeni bir reklam mecrası daha var. Belediye metrobüs, tramvay, metro gibi
toplu taşıma girişlerindeki turnike kollarına da reklam almaya başlayacak
yakında. Bu fikir bize biraz uçuk gelmiş olsa da zekice olduğunu da inkâr
edemeyiz. Peki bu cin fikirlilikler sadece bununla mı sınırlı
sanıyorsunuz...
Afedersiniz, hayatınızda reklamsız bir yer kaldı mı?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 'süper' bir reklam alanı buldu: Akbil
turnikeleri. İETT, metro, metrobüs, Vapur ve deniz otobüsü gibi belediyeye ait
ulaşım araçlarının istasyonlarında bulunan akbil turnikelerinin kollarına ve
turnikelere reklam giydirecek. Böylece belediye milyonlarca lira kazanacak.
Belediyenin keşfettiği son reklam kulvarı, turnikeler reklamverenlerin ilgisini
çeker mi çekmez mi bilinmez; ancak sıradışı reklam alanlarının tuttuğuna dair
pek çok örnek mevcut.
Önceleri sadece gazete, radyo ve televizyonda karşımıza çıkan reklamlar artık
öylesine yerlerde karşımıza çıkıyor ki 'Pes artık!' demeden geçemiyoruz.
Öncelikle şunu belirtelim ki biz reklama karşı değiliz. Lakin her yere ilan
yerleştiren insan zekâsını ve o zekânın ürününü haber yapmadan geçmek de ayıp
olacaktı. İşte size insan zekâsının son ürünü diyeceğiniz, 'Yok artık!'
dedirtecek örnekler:
Boş duvarın mı var, döşen sen de bir reklam!
Bir bilim kurgu filmine göre, ilerleyen yıllarda, reklamlar göz retinamıza
yazılacak. Tabii bu, işin fantastik boyutu. Biz bugüne gelelim ve bakalım bu
konuda neler yapılmış.
Binaların üzerinde yer alan büyük reklamları artık hepimiz bir yerlerden
tanıyoruz. Görüntü kirliliğine yol açtığı söylense de billboardlar her şehrin
olmazsa olmazları arasında. Otobüsler derseniz, duraklarından ayaktaki yolcunun
el tutacağına kadar her tarafı reklamla donatılmış. Artık taksilerde ve
dolmuşların üstünde sticker reklamlara rastlamak sürpriz değil. Olay o kerteye
gelmiş ki gökyüzünde uçan balondan, Boğaz'da reklam alarak turlayan reklam
teknelerine kadar reklamların her türlüsüne maruz kalıyoruz ister istemez.
Peki reklamlarla karşılaşacağımız mecralar bu kadarla mı sınırlı? Tabii ki
hayır! Uzun zamandır AVM'lerin birçoğu tuvalet ve lavabolara reklam alıyor.
Tuvalet kapılarının arkasında bulunan bu tabelalarla karşılaşanların bunlara
kayıtsız kalmasına imkân yok, çünkü muhatabın o esnada başka bir yere bakabilme
şansı yok. Bir araştırmaya göre dünyada en çok okunan yazıların tuvalet arkası
yazılar olduğunu bilen ve buraya verilecek mesajın cinsiyetine göre direkt
olarak muhatabına ulaşacağını düşünen zeki reklamcılar, tuvalet kapılarının
arkası ile kalmayıp uzun bir süredir pisuvarların duvarlarını da dijital ve
baskı reklamlarla donatmayı başarmış. Eee hal böyle olunca; ihtiyaç mı gidermek
istiyorsun kardeşim, o halde reklamı da sonuna kadar okuyacaksın!
Her yer reklam mekânı
Reklamcı mahareti ve zekâsı tabii ki bu kadarla sınırlı kalmıyor. Bir diğer
teoriye göre insanların yemek yerken okudukları şeyler bilinçte daha kolay yer
ediyor ve daha çok akılda kalıyormuş. Bundan yola çıkılmış olsa gerek, okul
kantinlerinde ve self servisle çalışan bazı fast food mekânlarında tepsilerin
üstüne konulan kâğıtlarda da sinema reklamlarına rastlamak mümkün. Yani
reklamlar yemek yerken de sizi rahat bırakmıyor.
Şimdi gelelim bir diğer reklam alanına. Hoş alan sayılmaz ama isteyene
merdiven dibinde bile reklama yer bulunur sonuçta. Evet artık merdivenleri
çıkarken devamlı gözümüzün önünde bulunan basamaklar da reklamların vazgeçilmez
mekânlarından.
Günseli Özen Ocakoğlu'na göre teknoloji ile birlikte reklamlar da
kişiselleşiyor. Bundan böyle bir reklam tabelasının yanından geçerken onunla
ilgisiz olma şansınız yok. Türkiye'ye yeni gelen bir teknoloji ile tabelanın
yanından geçerken telefonunuza bir mesaj gelecek ve istemeseniz de yoldan
geçerken görmediğiniz o reklamın muhatabı olacaksınız.
Olay bununla da sınırlı değil tabii ki. Artık mağazada bile rahat değilsiniz.
Reyondaki bir cihaz, cep telefon numaranızı tanıyarak size özel bir mesajla
yanından geçmekte olduğunuz ürünlerle ilgili detaylı bilgiler verecek. 'Eee her
şeyin bir sınırı var yeter artık canım!' mı diyorsunuz? Keşke bu gidişin bu
kadarla sınırlı kalacağını biri bize de söylese...
Reklam herkes görmeli
Reklam dediğin öyle herkesin görebildiği yerde olmalı. Ne kadar çok insana
hitap ederse o kadar iyi. Bunu düşünen reklamcı arkadaşlarımız yıllardır Taksim,
İstiklal gibi şehrin en kalabalık cadde ve meydanlarının yüksek binalarını
oldukça büyük ebatlarda reklamların kullanıldığı bir platform haline getirmiş.
Bu, dünyanın hiçbir yerinde değişmez. Bina ne kadar büyük ve cesametli ise onlar
için o kadar iyi. Fakat ülkemizde bu reklamları düzenleyen bir kurum olmadığı
için de bu tür rağbet gören cadde ve sokaklarda kafanızı kaldırdığınız anda
uyumsuz, zevksiz, alakasız bir sürü ilanla muhatap olur, göz zevkinizi heder
edersiniz.
Günseli Özen Ocakoğlu, bu konuda asıl görevin belediyelere ve kurum
sahiplerine düştüğünü söylüyor. Ona göre bu tür ilanlara önce belediye müdahale
etmeli. Dünyada kent mobilyası sayılan duvar ilanları ve billboardlar bir
kurumun elinden geçerek yerleştirilmeli ve aralarında da bir uyum olmalı.
Ocakoğlu'na göre bu durumda ortaya bir güzellik çıkması bir yana her gün bir
garabetle karşılaşmaktan uzak kalamayacağız. Ocakoğlu bu kadar böylesi bir
görsel kirliliğin alıcıya mesajını doğru veremediği fikrinde. Ocakoğlu, şirket
sahiplerinin bu konuda dikkatli ve duyarlı olması gerektiğini de vurgulamadan
geçemiyor. Aksi halde gelişen teknoloji ile birlikte hayatımız bize yardımcı
olacak ilanlar yerine karmakarışık ve rahatsızlık veren bilgi çöplüğü ile
donanmış olacak.