Ne Otopark Ne Otoyol...



Yolcu aradığı için bir kaplumbağa kadar yavaş seyreden minibüste, İzmir’in ulaşım sorununun artık tahammül edilmez boyutlara ulaştığının ayrımına bir kez daha vardım. Canının istediği yerden yolcu alan ve yolcu indiren minibüsler, trafiği alt üst etmeleri bir yana havayı kirletmeleri ve üstelik sadece dokuz-on kişiyi taşımak üzere planlanmış olmaları gibi nedenlerle, ulaşım için bir çözüm oluşturmuyor. Şu aralar kentin en önemli sorunu haline gelen ulaşım sorununun çözümü için hafif raylı sistem ve metronun bir an önce tamamlanması gerekiyor.

İzmir’in belli başlı yollarında yalnızca iş ve okula gidiş-geliş zamanlarında değil, artık günün her saatinde yoğun olan trafik, insanları çileden çıkarır duruma gelmiş bulunuyor. Özel araçların sayısının artması yüzünden yayalara ait olması gereken kaldırımlar otopark olarak kullanılıyor. İşe özel araçlarıyla gidenlerin sayısının artmasıyla ne kent merkezinde ne de çevre yerleşim yerlerinde bırakın park etmeyi, kısa süre için duracak yer bile kalmadı. Otobüsler yeterli gelmiyor ve duraklarda bekleşenler büyük kalabalıklar oluştururken, otobüse binebilenler için yakında sıcakların da bastırmasıyla bir yerden bir yere gidebilmek, büyük eziyet haline dönüşecek.

Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun seçilir seçilmez yaptığı açıklamalarda İzmir’in otopark sorununu gündeme getirmesi ve bu sorunu çözeceğini söylemesi, pek doğru gelmiyor. İzmir’in artık ne yeni otoyolları ne de yeni otoparkları kaldırabilecek hali kalmadı. İzmir’in tek ihtiyacı, metro ve hafif raylı istemin tamamlanmasıdır. Seçim öncesi yapılan propaganda çalışmalarında en çok bu projelerin altı çizildi ancak övünmek, tamamlanmadığı sürece bir anlam taşımıyor. Projelerin tamamlanma tarihlerinin sürekli ertelenmesi, İzmirlilerin tahammül sınırlarını zorluyor.

Geçmişi anımsayanlar bilirler; bir zamanlar Konak ile Karşıyaka arasında minibüsler işlerdi. Bu minibüslerin kaldırılması eski belediye başkanlarından Yüksel Çakmur’un en çok övgü alan başarılarından biri olarak kabul edildi. Deniz ulaşımını canlandırmak da Ahmet Piriştina’nın önemli bir başarısıydı. Ancak son birkaç yıldır deniz ulaşımında yeni bir gelişmeye tanık olmadık. Denizin doldurulmasıyla iskelelere ulaşmak, zaten epeyce bir çaba gerektiriyor. Deniz ulaşımını kara ulaşımıyla koordine eden besleme servisler bu yüzden kondu. Yine de deniz ulaşımı, trafiğin arap saçına döndüğü sabah ve akşam saatlerinde en kolay ulaşım yolunu oluşturuyor. Bilet ücreti yüksek olmasına karşın Üçkuyular - Bostanlı arasında çalışan feribot seferleri, işe gidiş ve çıkış saatlerinde yeterli gelmiyor.

Metro ve hafif raylı sistemin kapsamını genişleten projeleri memnuniyetle karşılayan İzmirliler, “Ah bir de tamamlanabilseler” diye iç geçiriyorlar. Toplu ulaşımı yaygınlaştırmanın dışında yapılacak her türlü yeni müdahale, belki geçici bir rahatlık sağlayabilir ancak bir çözüm değil. Özel araçlarıyla ulaşım sağlayanlar, metro ve hafif raylı sistemin tamamlanmasıyla toplu ulaşımı seve seve tercih edeceklerdir.

İzmir’in kent merkezi, kısa mesafelerde yürümeyi tercih edenler için de daha rahat hale getirilmelidir. Benzin ve otopark ücretlerinden tasarruf etmek, havayı daha fazla kirletmemek, görüntü kirliliğini önlemek ve daha stressiz bir yaşam için toplu ulaşımın teşvik edilmesi gerekiyor. İzmir’in otopark sorunu değil, toplu ulaşım sorunu vardır ve acilen de çözülmesini bekliyoruz.