Olası İstanbul Depremi Üzerine İki Farklı Senaryo



Hani meşhur bir laf vardır. Deprem değil, bina öldürür. Maalesef 1999 depreminde yaşadığımız da budur, bundan sonra olası bir depremde yaşayacağımız da.
 
Yarın, 17 Ağustos depreminin 11. yıldönümü. Dile kolay, o büyük depremin üzerinden tamı tamına 11 yıl geçmiş. Eminim bugün ve yarın, gerek yazılı gerekse de görsel medyada bu konu hakkında birçok şey yazılıp çizilecek. 11 yıl içinde yapılanlar anlatılacak. Deprem gerçeği ile yaşamaktan dem vurulacak. 1999'daki depremdeki kayıplar hatırlatılacak.

Ben ise farklı bir konuya değinmek istiyorum. Gelin birlikte, bundan sonraki olası depremler üzerine felaket senaryoları kuralım. Şaka yapmıyorum…

Bu senaryoları da öyle hayali kurmayalım. Konunun uzmanlarının ağzından verelim. İki-üç ay öncesine kadar görüştüğüm, sohbet ettiğim uzmanlardan…

Birinci senaryo: Büyük bir depremde nüfusun binde 3'ünün hayatını kaybedeceği tahmin ediliyor. İstanbul'da 10 milyon kişinin yaşadığı varsayımıyla, 30 bin civarında can kaybı olacağı bekleniyor. İstanbul'da büyük bir depremin yaratacağı ekonomik kaybın ise 40-50 milyar dolar olacağı sanılıyor. Bu da GSMH'nin neredeyse yüzde 20'sini götürüyor.
 
500 bini riskli grupta

İkinci senaryo… En iyi yaklaşımla İstanbul'daki binaların yüzde 99'unun sağlam olduğu düşünüldüğünde, geri kalan yüzde 1'lik kesim içine 15 bin bina giriyor. Bu binalarda da 120 bin kişinin yaşadığı varsayıldığında olası bir depremde bu kadar kişinin hayatını kaybedeceği varsayılıyor.

Oysa, durum bu kadar iyimser değil. Maalesef, İstanbul'da 200 binin üzerinde bina yığma tuğla ve zayıf betonla yapılmış durumda. Özellikle de Gültepe, Kuştepe, Avcılar, Gaziosmanpaşa gibi yerlerde bulunan apartmanlar her sene bir kat çıkarak, yapılan gecekondu apartmanlar. Bunların sayısı ise 500 binin üzerinde. Olası bir depremden bu binalar ciddi anlamda nasibini alacak.

Sizlere farklı uzmanlardan, farklı senaryolar verdim. Bunlardan bir tanesi daha iyimser, diğeri ise daha kötümser. Ama her ikisi de gerçekten acı tablo ortaya koyacak senaryolar.

Daha bitmedi. Devam ediyoruz… Bugün İstanbul'daki toplam konut sayısının 2.8 milyon olduğu tahmin ediliyor. Bu da tahmin. Daha İstanbul'daki konut sayısını bile tam olarak bilmiyoruz. Ama biz 2.8 milyon üzerinden hareket edelim. 1999 depreminden önce İstanbul'un toplam konut sayısı, 1.5 milyon civarındaydı. Ve bu konutların neredeyse yüzde 65'ine yakını hiçbir mühendislik hizmetinden yararlanmamış konutlar. Bunun yarısı da kaçak.
Bırakın, 1999 öncesini; bugün İstanbul'da ön etüdü yapılmış bina sayısı yüzde 10 bile değil.
 
Halkın depreme yaklaşımı

İşte, durum bu kadar vahim. Hani meşhur bir laf vardır: Deprem değil, bina öldürür. Maalesef 1999 depreminde yaşadığımız da budur, bundan sonra olası bir depremde yaşayacağımız da. Neden biliyor musunuz? Çünkü, geçmişte yaşadığımız acı felaketten ders çıkarıp, gelecek adına gereken adımları atıp, önlemleri almıyoruz da ondan.

İşin daha da ilginci ne biliyor musunuz? Vatandaşın depreme karşı yaklaşımının trajikomik olması. Mesela, Doğal Afet Sigortaları Kurumu'nun (DASK) yaptığı araştırma bu durumu ortaya koyuyor. Araştırmanın sonuçlarına göre, İstanbul'un farklı semtlerinde yaşayanların hepsinin, evlerinin kayalık zemin üzerinde inşa edildiğini iddia etmeleri.

Yine araştırmanın bir başka sonucu, kişilerin depreme uykuda yakalanma riskine karşı yatarken giydikleri kıyafetlere özen göstermeleri.