Ölümünün 420. Yılında 'Sinan için'



Mimar Sinan, ölümünün 420. yıldönümünde Süleymaniye Külliyesi'ndeki türbesi başında anıldı. Anma toplantısı, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Mimarlık Vakfı işbirliği ile gerçekleştirildi. Bu senenin Mimar Sinan bildirisini ise Prof. Dr. Afife Batur hazırladı. Batur’un 'Sinan için' başlıklı bildirisi şöyle: “Geçdi bu demde cihandan pir-i mimaran-ı Sinan” Her toplumun, tarihini inşa ederken değerlendirdiği adlar ve olaylar vardır. Toplumsal var oluşun ve bir ortaklık bilincinin simgeleri olan bu kahramanlar, bazen daha yaşadıkları çağda bazen de zaman içinde üstlendikleri rolle toplumsal hafızaya yerleşir ve onu temsil ederler. Sinan, bu simge kişiliklerden biridir. Ölümünde, cihan padişahı Kanuni’nin adını taşıyan külliyeye gömülmesindeki ayrıcalık, onu yüceltmenin ilk adımı olmalıydı. Mezar taşına ‘bu dünyadan mimarların piri Sinan geçti’ veya adını “.. mühendislerin gözbebeği, çağının bilginlerinin ve bütün çağların ustası, çağının Öklid’i (Euclide), sultanın mimari ve İmparatorluğun hocası” sıfatlarıyla vakfiyelere yazdıran bu yüceltmenin günümüze uzanması şaşırtıcı değil. Çünkü Sinan, Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü döneminin ve doğal olarak en zengin hükümdarının ve yöneticilerinin mimarı olarak çok sayıda, büyük ve anıtsal yapı tasarladı ve inşa etti. Hala kenti biçimlendiren, yaşamımıza yön veren bu yapıtların mimari kaliteleri bilimsel çalışmaların başat alanları içinde Çünkü Sinan, mesleki kişiliğinin belgelenmesi ve yapıtlarının toplamı hakkında bilgi ileten nerdeyse tek Osmanlı meslek adamıdır. Çünkü Sinan, günümüz mimarına mimari mirasa bakışı ve değerlendirme kriterleri açısından önemli mesajlar ileten bir usta ve bir öğretici. Onun tarihi mimari mirasa bakışı, öğrenme ve mimari bellek dağarı oluşturma becerisi, tüm meslek adamlarına verilen işaretlerle dolu görünüyor. Onun tarihi anıtlardan, dolaştığı Osmanlı coğrafyasındaki tüm çevre biçimleniş modellerinden, örgütleme tiplerinden kendine dersler çıkarttığını kaydetmek gerek. Çünkü Sinan, büyük bir dikkatle gözlemlediğini sezdiğimiz tarihi mimari modellerin çoğulluğunu, kendi tasarım denemelerine, sürekli bir ‘deneme / arama / yaratma’ modeli içinde aktarması ile günümüz mimarına adeta bir yöntem önerisinde bulunmaktadır. Tarihi örnekleri yinelemek değil yenilemek için gözleyen bir mesleki bakışı örnekler. Gördüğü mimari çevreyi yaratısını tetikleyen uyaranlar olarak algıladığını sezdirir. Yapıtları bir arama ve denemeler külliyatı gibidir. Mimarlık tarihinde bu gözlemci ve yorumlayıcı irade ile öne geçer ve yol gösterir. Bu bağlamda Sinan’ı, biçimlerini sürdürerek değil, asla kopyalamaya girişmeden tıpkı onun kendi döneminde geçmiş anıtlara bakışı ve onları deneme ve aramalarını tetikleyen olgular olarak kavrayışı temelinde örnek almak gerekir. Sinan’ın, geçmişi, hayal gücünü harekete geçiren, kendini aramayı ve yaratıcılığı özendiren bir kavram ve olgu olarak kavrayışı, mimarlığımızın geçmişe özenti yanılgısından uzak durmasını ve geleceğe açılmasını işaret ediyor. Bu bağlamda, Sinan, ideolojik yüklemlerin öznesi olmaması gereken evrensel bir kişiliktir. Ona borcumuzu, onu aşarak ödemeliyiz.