Önümüzdeki Yıllarda Tuğlanın Önemi daha da Artacak

Ozgür Üzeltürk, şekil değiştiren ve teknolojisini yenileyen tuğlanın her zaman moda olmaya devam ettiğini söylüyor

Kuruluşunun 40. yılını kutlayan Işıklar Klinker Tuğla Grubu, bir yandan bin 200'den fazla çeşidi bulan ürün grubunu Anadolu'nun her bir noktasına rahatça ulaşmasına ve sergilenmesine yönelik çalışmalara yoğunlaşırken; bir yandan da yurtdışında yaptığı stratejik ortaklıklarla hem ürün gamını daha da çeşitlendirmeyi, hem de yabancı pazarlarda daha agresif bir strateji izlemeye yöneliyor. İç pazarda 130 civarında bayi ile çalışan ve yüzde 70’lere varan bir pazar payı olan firma, ihracatta da orta vadede yüzde 30 - 40 seviyelerini yakalamayı hedefliyor. Bir yandan dünyanın en geleneksel malzemelerinden biri olan tuğlanın hızla değişen inşaat sektörünün ihtiyaçlarına göre yeniden tasarlanmasına yönelik çalışmalar üzerine odaklanan firma, kullanım alanlarını çeşitlendirmek için de araştırmalar yapıyor.

Cem Baki Sinal'ın görevden ayrılması sonrası Nisan ayı itibariyle 'Genel Müdür' olarak atanan Özgür Üzeltürk ve grup bünyesindeki mimari büronun yöneticisi Dilek Karaköz Toruş, yapi.com.tr'nin sorularını yanıtladı.

Bir yapı malzemesi olarak ‘tuğla’nın bulunduğu noktadan memnun musunuz?

Özgür Üzeltürk: Tuğla, insanoğlunun varoluşundan bu yana modasını hiç kaybetmemiş bir ürün. Şekil değiştiriyor, teknolojisini yeniliyor ve her zaman moda olmaya devam ediyor. Bu anlamda kendimizi çok şanslı görüyoruz; çünkü en modern yapılarda bile büyük bir istekle kullanılan, doğal, sempatik bir malzeme üretiyoruz. Tuğla, sadece tasarımcıların değil; tüm yapı profesyonellerinin gözdesi bir malzeme. Çağdaş yapılara baktığımızda, doğal malzeme tercihinin yine ilk sırada olduğunu görüyoruz. Önümüzdeki yıllarda tuğlanın öneminin daha da artacağını; sadece cephede değil, zeminde ve çevre düzenlemesinde de öne çıkacağını düşünüyoruz. İleriye dönük stratejilerimizi bu yönde kurguluyoruz. Ürünlerimizi, mimarların ve tasarımcıların istekleri doğrultusunda şekillendirmeye dönük çalışmalarımız olacak.
 
Türkiye pazarında 130 civarında bayi ile çalışıyoruz ve yüzde 70’lere varan bir pazar payımız var. Pazarda, özellikle cephelerde, daha çok ince ürünlere doğru bir yönelme var. Ancak bin 200’ü aşkın çeşit ve renkte ürün olması, sergileme anlamında önemli bir maliyet, zorluk anlamına geliyor. Bizim sektörümüzde detaylar önemli; insanlar duvar kesitini birebir görmek istiyorlar. Önümüzdeki dönemde bayilerimizle, sergileme anlamında çalışmalar gerçekleştirmeyi planlıyoruz. İstanbul’da da Maslak civarında, içinde show-room’ların olacağı bir stok alanı oluşturuyoruz. Burada tasarımcılar, bütün ürünlerimizi detaylarıyla görebilecekler. En büyük hedefimiz, Türkiye’nin her bir noktasına malzemelerimizin ulaşabilirliğini artırmak. Antalya’da bir lojistik merkezi oluşturduk.

Reklam Goruntulenme Bolumu


Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölge, inşaat sektörü için hala en canlı pazarlardan. Bu anlamda Işıklar Klinker Tuğla neler yapıyor?

Özgür Üzeltürk: Evet, bölgesel avantajımız çok fazla. Etrafımızdaki ülkelerde klinker üretimi yapabilen fabrika sayısı yok denecek kadar az. Irak, İran, Suudi Arabistan, Kuzey Afrika pazarlarında iddialıyız ve yurtdışı pazarlarda daha da fazla rol alacağız. Bizim için son yıllardaki en önemli gelişme, çok yoğun bir çalışma yürüttüğümüz çatı sistemleri alanında. Selanik’te kurulu ve Avrupa’nın en önemli fabrikalarından biri olan KEBE ile stratejik bir ortaklık gerçekleştirdik. Fabrika, lokasyonu itibarı ile bizim ana pazarlarımızdan biri olan Marmara Bölgesi’ne çok yakın. Neredeyse Bartın’daki fabrikamızla aynı mesafede ve Selanik’in de bir liman şehri olması çok büyük avantaj; bu avantajı da kullanmak istiyoruz.

Tuğla üreticileri için ihracat ne anlama geliyor?

Özgür Üzeltürk: Şu anda toplam ciromuzun yüzde 20 – 25’ini ihracat oluşturuyor. Bu, tuğlacılar için önemli bir rakam; çünkü ağır bir malzeme ve hem yurtiçi hem de yurtdışı nakliye bedelleri oldukça yüksek. Bu anlamda limana yakın olmamız çok önemli bir avantaj; uluslar arası müşterilerimize liman teslimi yapıyoruz. Orta vadedeki hedefimiz, ihracatta yüzde 30 – 40 seviyelerini yakalamak. Şu anda 20’yi aşkın ülkede 35 civarında bayimiz var; bu sayıyı artırmayı planlıyoruz.  
Hızla değişen inşaat sektöründe en eski yapı malzemelerinden biri olan tuğlanın adaptasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Özgür Üzeltürk: Evet, ‘yapı’yla ilgili pekçok şey değişiyor. Bu değişimi tasarımda da görebiliyorsunuz; hızla kısalan inşaat sürelerinde de… Tuğla da hem şekil değiştiriyor; hem de büyük bir uygulama hızı yakalıyor. Eskiden sadece harçla uygulanırdı; ama artık askı sistemleriyle cephelere monte ediliyor. İç mekanlarda tuğla, klinker kullanımı hızla yaygınlaşıyor; ayrıca akustik kaplama olarak da karşımıza çıkıyor. En gözle görülür değişim ise, boyutlarda; artık cephelerde 20x40 ya da 25x50 cm ölçüler görebiliyoruz. Bu, tuğla üreticileri arasında bir yarış; dünyada artık 3 metreye kadar klinker kaplama malzemesi üretebilen fabrikalar ortaya çıkmaya başladı.

Tuğlanın en büyük avantajlarından olan sağlamlığı ve doğaya karşı direnci, yalıtım malzemelerinin önünde uygulanmak için de tercih edilmesini sağlıyor. Böylece tuğla, özellikle olumsuz hava şartlarından yalıtım malzemesini koruyan bir zırh oluşturmuş oluyor. Son yıllarda öne çıkan diğer bir ürün de özel bir pişirme tekniği uygulanarak, yüzeyleri daha camsı bir hale getirilen tuğlalar. Böylece özellikle yüzeyde su emme oranları çok düşük seviyelere çekiliyor.

Tuğlanın farklı malzemelerle etkileşimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dilek Karaköz Toruş: Farklı malzemelerin bir arada kullanılması, geçmişte de çok tercih edilen bir yöntemdi. Günümüzde, ana malzemelerin renklerle hareketlendirilip, daha uyumlu bir birlikteliğin sağlanabildiğini söyleyebiliriz. Daha önce ana renklerimiz kırmızı, sarı ve kahverengiyken; şu anda beyazdan maviye ve yeşile kadar her tonu üretebiliyoruz. Belki kırmızı tuğla ahşabın yanında çok iyi durmuyordu; ancak Anadolu serisinde yer alan ürünlerimiz ahşapla çok güzel bir uyum yakaladı. Sarı Architon camla çok iyi durmazken; mavi Architon, mavi tonda bir camla birbirini tamamlayan bir ürün haline geldi. Bu uyumu nasıl daha da geliştirebileceğimize dair doku ve renk, ölçü çalışmalarımız devam ediyor. Aynı zamanda tuğlaya yönelik farklı kullanım alanları arayışlarımız da sürüyor.

Reklam Goruntulenme Bolumu


İnşaat malzemeleri üreticileri kentsel dönüşüm sürecini oldukça önemsiyor. Kentsel dönüşüm sizce de bir fırsat mı?

Özgür Üzeltürk: Sürdürülebilir malzeme konusunda yapı sektörünün iddialı firmalarından biriyiz; her geçen yıl bu iddiamızı daha da geliştiriyoruz. Çağdaş yapılara bakarsanız, binaların bir kabuk tarafından korunduğunu görüyorsunuz. Bu kabuğun dışına yapılan yalıtımın da başka bir kabukla korunması gerekiyor. Açıkçası, bu noktada iddialı firmalardan biriyiz. Kentsel dönüşümün gerçekleştirilmesi, yeni şehirlerin oluşturulması aşamasında, bu kabuğun muhakkak göz önünde bulundurulması; kullanım ömrü boyunca binaların yapısal anlamda sağlam kalmaları, estetik olmaları ve yaşanabilir bir çevre oluşturulması çok önemli. Biliyorsunuz günümüzde insanlar, şehirlerden kaçmak için fırsat kolluyorlar; dönüştüreceğimiz şehirlerin kaçılmayacak şehirler olmasını temenni ediyoruz. Bu noktada önemli bir oyuncu olduğumuzu, önemli bir sektörü temsil ettiğimizi düşünüyoruz.

Dilek Karaköz Toruş: Binalar yıkıldıklarında ortaya çıkan çöpler, atıklar bir sorun. Çünkü özellikle ülkemizde bunların ayrıştırılması, yok edilmesine yönelik sistematik çözümler yok. Bizim malzememizin tekrar kullanılabilir olması, bu noktada önemli bir fayda sağlıyor. Özellikle taban tuğlalarımız, kullanılan yüzey değiştirilerek; istenilen yerde tekrar kullanılabiliyor. Askı sistemiyle uygulanan cephe malzemelerimiz de aynı şekilde tekrar kullanılabiliyor.