Orman Yangınları Hakkında...



Türkiye’de 1937’den 2007’ye kadar geçen 70 yıllık sürede toplam 1.5 milyon hektar ormanlık alan yangınlarla kül oldu (Türkiye’deki toplam ormanlık arazi 21 milyon hektar). Yılda ortalama 4000 yangında 10 bin hektar orman alanı zarar gördü. Başka söze gerek var mı? Bu rakamlar, bize orman yangınları konusunda acilen çok boyutlu olarak harekete geçmemiz gerektiğini işaret ediyor.

Yangınla mücadelede, sadece yangın söndürme ve soğutma çalışmaları değil; aynı zamanda önleme çalışmaları ve yangınlardan sonra oluşan çorak alanların yeniden restorasyonu da önemlidir. Bu konularda, dünyadaki mücadele yöntemlerini, çalışmaları ve anlayışı izlemekte yarar vardır. Örneğin, yangınla mücadele konusunda en başarılı gözüken Kanada, ABD ve Avustralya’nın ortak özellikleri, yangın söndürme sistemlerinin yangın çıktıktan sonra, en kısa zamanda söndürme üzerine kurulu olmasıdır. Kanada’da her yıl ortalama 8500 yangın çıkmakta (görüldüğü gibi Türkiye’nin neredeyse iki katı) ancak çıkan yangınların % 97’si modern ekipman ve teknoloji, eğitimli eleman ve etkin haberleşme sonucu henüz küçükken, büyümeden söndürülebilmektedir.

Yangınların önlenmesinde en önemli ilk adım, halkımızın konu hakkındaki bilincinin arttırılmasıdır. Nitekim son yıllarda, gerek kamu kuruluşlarının gerekse sivil toplum örgütlerinin kamuoyunun bilincini arttırmaya yönelik yoğun çabaları sonucunda, giderek daha az ormanlık alan kaybedilmeye başlanmıştır. Ancak, bu yine de orman yangınlarının %94’ünün insan kaynaklı nedenlerden çıktığı gerçeğini değiştirmiyor. Genel olarak, “halkın bilinçlenmesi” denince bizden daha alt gelir ya da eğitim düzeyine sahip insanlardan bahsedildiğini anlıyor, hiç üzerimize almıyoruz. Oysaki ormanda piknik ya da başka bir amaçla ateş yakılmaması, çevreye sönmemiş sigara izmaritlerinin, cam ve şişe kırıklarının atılmaması gibi çok basit önlemlerden birçoğunu uygulamada atlıyoruz.

Daha da vahimi kasıtlı çıkarılan yangınlar ki, bunlar genellikle arazi mülkiyeti sorunlarından, (gecekondu, tarla açma vs.), çıkar çatışmalarından (örneğin, korunan alanlarda), orman idaresi-köylü ilişkilerinden veya kişisel nedenlerden kaynaklanmaktadır. Bunların önüne geçmenin tek yolu şüpheli durumların ihbar edilmesi ve bu kesimin bilincinin arttırılmasıdır. Bu da ancak, orman sevgisi ve doğaya saygının ilkokul yıllarından başlayarak öğretilmesi ve içselleştirilmesinin sağlanması ile mümkün olur. İl çevre ve orman müdürlükleri, orman fakülteleri ya da diğer ilgili akademik birimler tarafından, orman köylülerine ormanın doğaya saygılı bir şekilde işletilmesi ile de kâr elde edilebileceğini gösteren ekonomik modeller geliştirilmeli, öğretilmeli ve uygulatılmalıdır. Eğer, yoksul ve başka çaresi olmayan orman köylülerine alternatif geçim kaynakları yaratamazsak diğer bütün bilinçlendirme ve eğitim çabaları boşunadır.

Yine orman yangınlarına sebep olan bir başka etken de ormanlık alanlarımızın imara açılması, üzerinde tarıma ya da turizm tesislerine izin verilmesidir, ancak bu başlı başına bir yazı konusu. Yine de, bu gibi imar projelerinden elde edilecek kazancın buradaki ormanlık alanının yanması durumunda uğranacak kayıptan çok daha küçük olacağını belirtmeden de geçemeyiz. Yangının yayılmasını önlemek için ormanı belirli büyüklükte parçalara ayıran yangın emniyet yollarının yapılması ve temiz tutulması, enerji nakil hatlarının ormanlık alanlardan geçirilmesinde daha dikkatli olunması, tedbir alınması, orman yakınlarında yapılacak anız yakma gibi işlemlerin orman muhafaza memurları vb. eşliğinde, kontrollü yapılması gibi bir dizi önlem de küçük gözükmekle birlikte yangınların önlenmesinde çok etkili olabilir.

Orman yangınlarına karşı alınabilecek önlemlerden yukarıda bahsettik; orman yangınlarının söndürülmesi konusunda ise her yaz daha da iyi teknolojilerle daha erken müdahalelerde bulunma konusunda gelişmeler yaşanıyor. Ancak yangına müdahale ve söndürülmesi konusunda ise maalesef yasal boşluklar ve düzenleme eksiklikleri söz konusu. Örneğin, yangına müdahale sırasında yangın amirinin, askeri birlikler, merkezi idare, mahalli idare ve yerel yönetimlerinin görevlerinin yönetmeliklerle net olarak belirlenmesi yangın söndürme sırasında çıkacak karmaşanın, zaman kaybının ve başka olumsuzlukların önüne geçilmesini sağlayacaktır. Bu noktada, “Yangınların Önlenmesi ve Söndürülmesinde Görevlilerin Görecekleri İşler Hakkında Yönetmelik” tekrar düzenlenerek, güncelleştirilebilir.

Orman yangınları ile aynı zamanda hem ekolojik, hem kültürel hem de tarihi mirasımızı kaybetmekte; ülke imajımız, turizmimiz ve ekonomimiz açısından da büyük yara almaktayız. Dolayısı ile orman yangınlarının etkilerini 20-30 yıl, belirsiz bir gelecekte göreceğimizi düşünerek rahat hareket edemeyiz. Resme bütününden bakarken küçük ayrıntıları görmezden gelmemeliyiz; büyük resimde yok olan ülkemizin akciğerleridir, yok olan milli servetimizdir. Bu nedenle, orman yangınları ile mücadele, “vatan savunması”na eşdeğerdir desek abartmış olmayız.