Cami Mimarisi (2)

Bilkent Üniversitesi ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ortaklaşa düzenledikleri ‘Cami Mimarisi’ konulu panelden geçen haftaki yazımda söz etmiş ve oturum başkanı olarak yaptığım açış konuşmasını özetlemiştim.

Öncelikle belirtmeliyim ki, panel, verilen bildiriler ve tartışmaların sonuçları hayata geçirildiğinde (ya da, geçirilirse), Türkiye’de dinsel mimarinin geleceğini dönüştürecek görüşlerin önesürüldüğü bir çalışma olmuştur. Bu panelin gerçekleşmesindeki özel çabalarından dolayı Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Şevki Aydın’ı kutlamak gerekir, diye düşünüyorum.

Panelde ilk konuşmayı ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nden Prof. Dr. Yıldırım Yavuz yaptı. Prof. Yavuz, cami mimarisi ile eski Türk evi mimarisi arasındaki ilişkilere dikkati çekti ve ilk camilerin küçük minareli, düz çatılı yapılar olduğunu belirtti. Kutsal mekanların tarihini de kuşatan bu çok yararlı konuşmayı, yine ODTÜ’den Prof. Dr. Jale Erzen’in bildirisi izledi. ‘Cami Estetiği’ konulu bildirisine Prof. Erzen, camiin estetik biçiminin, onun anlamı olduğunu belirterek başladı: Prof. Erzen’e göre güzellik bir değerse, bu değer onun bir anlam sunmasından dolayı idi. Camiin insanın bu Dünya’daki varlığı ile ebedi varlığı arasında bir ‘köprü’ olduğunu, dolayısıyla cami yapısının mimari ögelerinin, anlam ileten birer ‘mecaz’ olarak okunması gerektiğini, mesela kubbenin, kainat formunun simgesi olduğunu belirtti. Caminin değişik bağlamlarda mecazi anlamlar kazandığını dilegetiren Prof. Erzen, bazen kitap, bazen şükran, bazen barış, bazen temizlik ve saflık olarak okunabilmesinin mümkün olduğunu söyledi.

Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık Bölümü’nden Dr. Semiha Yılmazer’in bildirisinin başlığı ‘Cami Akustiği: Kocatepe Camii Örneği’ idi. Dr. Yılmazer, sunuşuna, cami akustiğinden neyin anlaşılması gerektiğini belirterek başladı: İmamın ve mukabelecinin seslerinin duyulması; hutbe ve vaazların işitilebilmesi; Kur’an ve Mevlid’in dinlenilebilmesi!.. Dr. Yılmazer, eski camilerimizde akustik sorununun, kubbeye gömülen küçük testi ve küpler gibi ‘boşluk rezonatörleri’ ile çözüldüğünü belirttikten sonra eski camilerimizin akustiğinin yeni yapılanlarınkinden daha iyi olduğunu söyledi. Selimiye’nin akustiğinin özelliklerine de dikkati çeken Dr. Yılmazer, müezzinin sesinin cami içinde kubbeden geliyormuş gibi işitildiğini belirtti ve Kocatepe Camii akustiği konusunda bilgi verdi.

ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nden Doç. Dr. Abdi Güzer de ‘Çağdaş Camilerin Kentsel Çevreye Etkileri’ konusunda bir sunuş yaptı. Cami ile çevre arasındaki bağıntılara değinen Dr. Güzer, camiin fiziksel niteliklerinin yanı sıra, kültürel özellikler taşıdığını vurguladı. Dr. Güzer, bu anlamda camiin çevre ile olan ilişkisinin ideolojik boyutunun öne çıktığını belirttikten sonra, camiin (i) anıt ve simge, (ii) kimlik ve bellek aracı ve (iii) merkez olma gibi üç ana bağlamda ele alınması gerektiğini söyledi. Bazı sembollerin ikonlaştığına dikkati çektikten sonra günümüz cami mimarisinin iki ana eksende geliştiğine değindi: (i) Batılı ve uluslararası eksen; ve (ii) yerel ve geleneksel eksen. Dr. Güzer, geleneksel eksende cami yapımının taklide dayandığını ifade etti.

Mimar Behruz Çinici’nin konuşması ‘Çağdaş Bir Cami Anlayışı: TBMM Camii’ üzerineydi. Çinici, Dr. Güzer’in görüşüne katılarak, gelenekten yararlanmanın taklide dayanıyor olmasını, modernliği kabul eden toplumun, cami konusunda ‘tutucu’ olmasına bağladı. TBMM Camii’nin ‘Laik devlet eliyle inşa edilen tek cami’ olduğuna dikkati çeken Çinici, camiin özellikleri konusunda bilgi verdi. Panel, mimar Hüsrev Tayla ve Mimar Necip Dinç’in müzakereci sıfatıyla yaptıkları konuşmalarla sona erdi.