Pera'da Bir Fotoğraf Efsanesi

Kendini 'sınırları zorlayan, sıradanlığı affetmeyen' bir sanatçı olarak tanımlayan Çek fotoğrafçı Josef Koudelka dostu Henri Cartier-Bresson'un 2006'da açılan sergisi için İstanbul'a geldiğinde verdiği sözü tuttu ve Türkiye'deki ilk sergisini açtı. Pera Müzesi'nde bugün açılan Josef Koudelka sergisi altı bölümden oluşuyor ve bugün 70 yaşında olan 'Fotoğrafın Yaşayan Efsanesi' nitelemesiyle anılan Koudelka'nın sanatını özetliyor.

Pera Müzesi'nin üç katının ayrıldığı ve 2007'nin Ağustos ayında ölen Samih Rifat'a adanan sergi Koudelka'nın 1961 yılında henüz 23 yaşındayken açtığı ilk sergisindeki fotoğraflardan oluşuyor. Kendi yaptığı nadir ve özgün fotoğraf baskılarıyla başlayan restrospektif sanatçının en çok bilinen fotoğraf serilerinden biri olan 'Çingeneler'le devam ediyor ki ilk kez 1975'te New York'ta sergilenen bu seri tartışmasız dünya fotoğraf klasikleri arasında yer alıyor. Sanatçının 1962-1970 yıllarında çektiği Slovakya ve Romanya'da yaşayan Çingenelere ait bu fotoğraflarla sadece onların bohem yapısını ortaya koymakla kalmıyor aynı zamanda geleneklerini ve toplumsal yaşam şartlarını da anlatıyor. Sergideki bir sonraki seri 'İşgal'. Koudelka'ya hem dünya çapında tanınma olanağı hem de Magnum ajansın kapılarını açan bu seri 1968'de Çekoslovakya'daki Rus işgalini yansıtıyor. Bu fotoğraflar yıllar boyunca Koudelka, ailesinin uğrayacağı baskıdan çekinip 'isimsiz Çek fotoğrafçı' imzasıyla yayımlanmıştı.

"10 yıl İngiltere'de yaşadım ama bana pasaport vermediler. Sonra Fransa'ya taşındım. Onlar pasaport verdiler ancak Çek vatandaşlığından atılmadım, vazgeçmedim de. Şimdi iki pasaportum var" diyen Koudelka'nın 'Sürgün' fotoğrafları serginin bir sonraki durağı.

'Tiyatroyu yaşamın kendisi olarak görmeyi ve bu yolla da yaşamı tiyatro olarak algılamayı öğrendiği' 'Tiyatro' serisiyle devam eden sergi Koudelka'nın 1986'da panoramik fotoğraf makinesiyle tanışıp ürettiği 'Kaos' fotoğraflarıyla sona eriyor.

'Artık yerleşik oldum'
Bu restrospektifi sondan bir önceki retrospektif sergisi olarak anlatan ve "Retrospektifler size yaptıklarınızı göstermeye yarıyor ama dört kere yaptıktan sonra öğrenecek bir şey kalmıyor" diyen Josef Koudelka dün bir basın toplantısı yaptı.

Koudelka artık 70 yaşında olduğu için yerleşik bir düzene geçmeye çalıştığını söylese de aldığımız cevaplardan geçen yıl sadece bir ay evinde olduğunu anladık. Zaten ikinci cümlesinde de hâlâ uzun seyahatler yapacağı projeler planladığını öğrendik. Mesela Suriye ve Libya'yla birlikte Akdeniz'de ülkeleri fotoğraflamaya başladığını, bu proje kapsamında Türkiye'deki arkeolojik alanları da fotoğraflayabileceğini ve bir Akdeniz projesi yapmak istediğini söylüyor. Son dönemde, 'Kaos' serisinde olduğu gibi peyzaj fotoğraflarına ağırlık vermesinin nedenini ise "Asla ünlüleri fotoğraflamadım. Yıllar içinde de fotoğrafını çekmek istediğim insan sayısı azaldı." diye açıklıyor. Bir diğer sebep de 70 yaşına geldikten sonra insan çekmenin koşuşturması yerine peyzajların geniş zamanlı çalışma koşulunu tercih etmekmiş. Ama Türkiye onun fikrini değiştirebilir, "Türkiye'ye ilk 1982'de gelmiştim. Buradaki insanları fotoğraflamak isterim çünkü yüzlerinde yaşam var ama birçok kentte yüzlerde yaşam yerine maske görüyorum" diyor.

'Var olanı korumak istiyorum'
Koudelka fotoğraflarını satıp satmadığı sorusuna sert bir cevap verdi: "Satmıyorum. Magnum'dan gelen gelir bana yetiyor. Zengin değilim ama yeterince param var. Dünyevi şeylere ihtiyacım olmadığı için çok paraya ihtiyacım yok. İnsanların fotoğralara istedikleri ya da önerdikleri yüksek ücretler de bana komik geliyor. Yeterince fotoğrafım var. Bunların hepsini Prag'daki bir müzeye ücretsiz vermeye hazırım".

Basın toplantısı sırasında Magnum'a da değindi sanatçı. Varolanı korumak istediğini, köklerinin geçmişte olduğu ve yeni insanların da bu geçmişten
esinlenmesi gerektiğini anlattı. Bugün modern olanın yarın geleneksele döneceğini söyleyen Koudelka, Magnum'a seçilen fotoğrafçıların tek bir özelliği olması gerektiğini belirtti. 'Alanında en iyi olmaları ve iyi fotoğraf çekmeleri'.

Son dönem çıkan dijital fotoğraf tartışmalarına ise cevabı kısa oldu: "Dünya değişiyor. Yaşam değişiyor. Ben karanlık odaya doğdum. Şimdikiler dijitale".
Koudelka'nın retrospektif sergisi 13 Nisan'a kadar açık kalacak.

Yersiz yurtsuz bir gezgin
Koudelka, çektiği fotoğraflar kadar hayat hikâyesi ve yaşama karşı tavrıyla da efsaneleşmiş bir isim. Fotoğrafa, köylerindeki fırıncının teşvikiyle, plastik bir makineyle başlayan Koudelka, uçak mühendisliği öğrenimi gördü ama 'yurtsuz' bir fotoğrafçı olmayı seçti. 1968'de, Prag'daki Rus işgalini fotoğrafladı.

1970'te üç aylığına çıktığı Çekoslavakya'ya 20 yıl sonra dönebildi. Önce İngiltere'ye sığındı, dokuz yıl burada, daha sonra Fransa'da 'sürgün' olarak yaşadı. Bu dönem boyunca Avrupa'da ve dünyada dolaşıp fotoğraflar çekti 'Çingeneler', 'Sürgünler' gibi ünlü temalarını oluşturdu. Yıllarca tek amacı fotoğraf olan yertsiz yurtsuz bir gezgin gibi yaşadı. Baharla birlikte çantasına iki gömlek, uyku tulumu ve bol bol film alarak seyahat etmeye başlayan, gittiği her yerde uyku tulumunda, kimi zaman açıkhavada uyuyan Koudelka kışlarını da bu fotoğrafları basıp üzerlerinde düşünerek, karanlık odasında yatıp kalkarak geçirdi. Her zaman çok az parayla yaşamayı seçti, sadece hoşuna giden siparişleri kabul etti, kendisi için hazırladığı serilerdeki fotoğrafları hiç satmadı.