İKÜ Öğretim Üyesi Mimar Hakkı Yırtıcı,Garanti Galeri, İstanbul Kültür
Üniversitesi, Osmanlı Bankası Müzesi
veYapı-Endüstri
Merkezi'nin desteğiyle “Proje Dikdörtgen Atölye Çalışması” düzenliyor. Atölye
çalışmasının sonucunda ortaya çıkan ürünler ekim ayı içinde Yapı-Endüstri
Merkezi’nde sergilenecek.
Tanışma, tartışma ve fikir üretme
grubu olarak kurgulanan atölye çalışmasında, farklı disiplinlerden
konuşmacıların katılımları sayesinde kavramsal çerçevelerin oluşturulması ve bu
kavramsal çerçeveler kapsamında katılımcıların fikir projesi, poster, video,
metin gibi herhangi bir biçimde proje üretmesi planlanıyor.
İlgi
duyan herkesin katılımına açık olan atöyenin yürütücü ekibi İKÜ Öğretim
Üyesi Mimar Hakkı Yırtıcı, İKÜ Öğretim Üyesi Mimar İlke Tekin, Atölye Asistanı
Caner Bilgin, Atölye Asistanı Ünal Ali Özger ve Atölye Asistanı Ayşe Büşra
Sayıner'den oluşuyor.
Ekim ayında düzenlenecek olan
serginin ayrıca kitabı basılacak.
Atölyenin teması şöyle
anlatılıyor;
“Dikdörtgen bir sembol, mimarlıktan
sosyal bilimlere her disiplindeki kavram enflasyonunun yarattığı erozyona karşı
bir sembol. Çağdaş kapitalizmin ekonomi mantığı kişisel beğeni ve zevkler
üzerinden tüketimi sürekli uyarmak üzerine kurulu. Bu ekonomi mantığın beşeri
alanlara sızması ise bir kültürel patolojiye neden oluyor. Tüketim toplumunun
üretim kavram ve tekniklerinin kültürel alana taşınmasının yarattığı anomali
gündelik hayatı anlamlandıran kavramların meşruluk zeminini yok ediyor,
içeriksizleştiriyor. Bu durumun neden olduğu entelektüel tembellik beşeri
bilimlerdeki üretimi eğlenceli bir kültürel incelemeler oyununa dönüştürmüş
durumda.
Neoliberalizmin “bireyi ve bedeni”
ön plana çıkaran ideolojisini mimari üretim ve mimarlık eğitiminde de görmek
mümkün. “Bedensel deneyim”, “haz”, “kışkırtmak”, “aura” vb. bireye ve bedene
yönelikkavramlar üzerinden üretilen
bir mimarlık ve mimarlık eğitimi ile karşı karşıyayız. Günümüzde toplumu
oluşturan bütün, sınıf mücadelesi temelli kavranmak yerine sadece kalabalıklar
olarak algılanıyor.
Bu durumun tasarım atölyelerindeki
karşılığı ise sadece tasarımcının kendi iç dünyası içinde anlamlandırmanın
mümkün olduğu, kerameti kendinden menkul kavramlar ve bu kavramlara tekabül eden
tuhaf, amorf formlar dizisi. Mimarlık şimdiye değin olmadığı kadar bir biçimler
oyununa indirgenmiş; çarpıcı formlar ve iyi sunum teknikleri mimarlığın öz
bilgisinin önüne geçmiş durumda. İdealize edilmiş gerçekdışı kullanıcılar için
programlar üretilmekte, “merkez ve hakim ideoloji”yi onaylayan ve yeniden üreten
proje konuları üzerinden yapay tartışmalar yapılmaktadır.
Oysa ki mimarlığın temel ürünü
mekandır. Mekanın etimolojik karşılığı ise “olayın geçtiği yer”dir. Olayın
geçtiği mekan toplumsal sınıf farklılıklarına dayalı mücadele biçimlerinin,
kültürel ve etnik kimliklerin buluştuğu, çatıştığı bir alandır. Sadece sonsuz
bir şimdiyi ve bireyi esas alan mevcut ideolojinin yerine olayları ve bunlara
tekabül eden mekanları tarihsel bütünlüğü içinde kavrayacak yeni bir farkında
olma bilincine acilen ihtiyaç var. Marksist terminoloji içinden söylemek
gerekirse altyapı ile üstyapı arasında ilişkiyi yeniden kurmak gerekmektedir.
Proje dikdörtgen yukarıda tarif
edilen çerçevede yapacağı atölye çalışması ve sonrasında açacağı sergi ve kitap
ile durumun çeşitli boyutlarını ele almayı, yeni ve gerçek tartışmalara imkan
tanıyacak bir bilgi alanı ve dil oluşturmayı amaçlamaktadır.
"