Rigips Türkiye Ulusal Alçı Yarışması Hataları Unutturacak



Saint-Gobain Rigips Türkiye tarafından bu yıl ilki düzenlenen Ulusal Alçı Yarışması, yapı sektörünün gizli kahramanı olan uygulayıcıların başarılarını, özel bir yarışma programı ile dünya çapında görünür kılıyor. Yarışmanın ödül piyasasındaki konumunu, yapı sektörünün güçlendirilmesinde nasıl bir rol oynadığını, yarışmanın odaklandığı 'uygulama' alanında karşılaşılan eksik ve yanlışları öğrenmek üzere mikrofonumuzu 2015 jürisine uzatıyoruz...

Saint-Gobain Rigips Türkiye tarafından düzenlenen Ulusal Alçı Yarışması’nın jüri üyesisiniz. Jüride yer almaya karar vermenizde bu yarışmanın hangi özelliği belirleyici oldu?

Figen Beyhan: Yapı malzemeleri ve yapım uygulamaları alanında uzun yıllardır sürdürülen Saint-Gobain Gypsum Trophy gibi saygın organizasyonlarda ülkemizin temsil edilecek olmasını önemsiyorum. Bu bağlamda Rigips Ulusal Alçı Yarışması ciddiye alınması gereken, kıymetli bir girişimdir ve böyle bir girişimin üyesi olmaktan son derece mutluyum. Ayrıca yarışmanın vadettiği hedeflere hizmet verecek bir sürecin içerisinde yer almayı zaten mesleki sorumluluklarımın önceliği olarak görüyorum.

Mehmet Çalışkan: Kuru duvar ve alçı sistemleri ile uzun süredir akustik tasarım, projelendirme ve danışmanlık yapmaktayım. Bu yarışmada masanın öbür tarafında akustik açıdan eleştirel bir gözle projeleri değerlendirme ve bu yolla edinilecek deneyimi üniversitede öğrencilerime aktarabilme olanağı sağlayabileceği için jüri üyesi olarak görev almayı kabul ettim.

Selim Yuhay: Tasarım ve tasarımcıya desteğin yanı sıra, uygulayan tarafından da ihtiyaca göre doğru çözüm ve doğru malzemeyi tercih etmemin bilinçlendirilmesi benim için önem taşıyan unsurlardan biri oldu. Diğeri ise alçının estetiği ve saflığıdır.

Sinan Somer: Saint-Gobain Rigips gibi kurumsal bir üretici tarafından organize edilmesi ve uluslararası ayağının olması tercih nedenlerim arasında.

Yasemin Keskin Enginöz: Yarışmanın yapı sektöründe bilinen ve yıllardır bu sektörde hizmet veren önemli bir firma olan Saint-Gobain Rigips tarafından düzenlenmesi güvenilirlik anlamında öne çıkan nedenlerden biriydi. Ancak daha ilgi çekici olan niteliği ise yapım kalitesinin iyileştirilmesi için rekabet aracılığıyla bir fırsat yaratması ve kaliteli yapımın -alçı ürünleri özelinde de olsa- takdir edilerek teşviki için bir olanak sunması.

Yasemin Şener Çobanoğlu: Alçı sıva ve alçı levha uygulamalarının yüksek kalitede, güvenli, sürdürülebilir iç mekanlar için büyük önemi bulunuyor. Mimarlık ve inşaat sektörü de son yıllarda alçı malzemenin potansiyellerini daha iyi keşfetti. Özellikle alçı levhalar ses ve ısı yalıtımı, yangına karşı dayanıklılık gibi inovatif nitelikleriyle yapılara fonksiyonel anlamda her geçen gün daha iyi çözümler sunuyor. Alçının bu derece önemli bir malzeme olmasının yanı sıra, yapılardaki uygulamalarının değerlendirilmesi ve teşvik edilmesi için Saint-Gobain Rigips Türkiye Ulusal Alçı Yarışması’nın önemli bir boşluğu doldurduğuna inanıyorum.  

Yarışma özetle, alçı ve alçı levha kullanımının usta bir işçilikle daha güvenli, sağlıklı ve konforlu yapılar elde edilmesinde kullanımını ve standartlara uygun biçimde yaygınlaştırılmasını amaçlıyor.  Bu tür yarışmaların yapı sektöründe nasıl bir etkisi olacağını düşünüyorsunuz?

Figen Beyhan: İnsan ömrünün oldukça büyük bir kısmı yapılı çevrelerde, binalarda geçiyor. Bu açıdan değerlendirildiğinde nitelikli binaların varlığı büyük önem taşıyor. Gelecek nesillerin yaşam haklarını da koruyabilmek adına doğayla barışık ve yaşanabilir binaların tasarım-inşa süreçleri ise oldukça karmaşık ve yetkin bir bilgi birikimi gerektiriyor. Bu arada yapı sektörüne her geçen gün gerek malzeme gerekse teknolojik anlamda pek çok yenilik eklenmekte. Tüm bunların takip edilerek yapı sektörüne aktarılmasında profesyonellerin birbirlerinden öğrenebileceği çok şey olduğuna inanıyorum. Varolan malzeme ve sistemlerin farklı yorumlar ve tekniklerle uygulamalarının paylaşılması ufuk açıcı olacaktır. Böylelikle yenilikçi ve etkin çözümlerin geliştirilmesinde de etkili bir kaynak oluşturulacaktır.

Mehmet Çalışkan: Bu tür yarışmaların yapı sektöründe özellikle az bilinen konular hakkında farkındalığı artırmak gibi önemli bir işlevi var. Bu da yapı kalitesine olumlu yönde etki ederek, daha nitelikli yapıların oluşturulmasına imkan veriyor. Üniversite öğrencileri arasında ülkemizde yapılan bu tür yarışmaların ısı ve yangın yalıtımı konularında çok olumlu yansımaları olduğunu biliyorum.

Selim Yuhay: Bu sayede bilinçli malzeme kullanımı ve teknikleri, alışılagelmiş uygulama hatalarını hafızalardan silip, ilgililere çok daha doğru ve etkili bir şekilde en güzel örnekleri ile sunulacaktır.

Sinan Somer: Sektörün bu tür etkinliklerden her zaman kazançlı çıkacağı aşikardır. Doğru bir yapı malzemesinin yanlış monte edilmesinden veya uygulanmasından sadece tüketici değil, aslında üretici, hatta tüm sektör zarar görür.

Yasemin Keskin Enginöz: Yarışmalar ve ödül sistemleri ülkemizde çoğunlukla tasarımı değerlendiren, mimari projeye odaklanan niteliklere ve geleneğe sahip. Son 10 yıldır gayrimenkul yatırımları ve işverenler de bu sisteme dahil olmaya başladılar. "Altın Çekül" Yapı Ürün Ödülü ise yapı sektörünün bileşenlerinden yapı malzemelerini değerlendiriyor. Oysa yapım kalitesi ve işçilik hem tasarımın planlandığı gibi yaşam bulması açısından önemli hem de kullanım sırasında konfor koşullarının yaratılması, bakım ve işletim maliyetlerinin düşürülmesi gibi ekonomik, fizyolojik ve psikolojik etkiye sahip bir konu. Yapım kalitesine odaklanan, standartlara uygunluğu, standartların yükseltilmesini değerlendiren, usta işçiliği değerlendiren bir sistem içinde ayrıca ödüllendiren ve başarıyı öne çıkartan bir ödül sisteminin uygulayıcılar için motive edici bir yönü olacağını düşünüyorum.

Yasemin Şener Çobanoğlu: Ödül ve değerlendirme mekanizmalarının yapı sektöründe daha çok mimarları ve yatırımcıları hedef almasına alışkınız. Pek çok mimarın işçilik ve uygulama kalitesinden şikayetçi olduğu ülkemizde bu tür yarışmaların bu kesimi de teşvik edeceği, gelecekte yapılarda daha kaliteli ve temiz işçilikte uygulamalar elde edebilmemize katkıda bulunacağı şüphesiz. Bu yarışma aynı zamanda, nefes alan, sağlıklı ve sürdürülebilir bir malzeme olan alçıyı mimarların daha yakından tanıması ve kullanımının yaygınlaşması için de teşvik edici olacaktır.

Reklam Goruntulenme Bolumu



Türk yapı sektöründe özellikle proje uygulaması, malzeme seçimi, şantiye yönetimi vb. hangi konularda ne türden eksikler var? Bunların eksiklik ya da aksama olduğuna inanıyor musunuz? Böyle eksiklikler varsa, nasıl geliştirilebileceğini düşünüyorsunuz? Bu konuda kimlere görev düşüyor?

Figen Beyhan: Yapılı çevrelerin tasarım ve inşa süreçlerinde yer alan profesyonellerin arasında olması gereken koordineli çalışma gerekliliğinin yeterince dikkate alınmıyor olmasını en önemli sorunlardan biri olarak görüyorum. Büyük projeler hariç, genellikle kendi sorumlulukları çerçevesinde birbirlerinden bağımsız olarak çalışma yönteminin tercih edildiğini gözlemliyorum. Bu da tasarım aşamasında diğer disiplinlerin gereksinimlerinden bağımsız olarak ortaya çıkan projelerde sorunların önce yaratılması, sonra çözülmeye çalışılması durumunu ortaya çıkarıyor. Böylece sonradan eklenti çözümler deneniyor ve sonuçları bazı fedakârlıklar ya da göz ardı etmeler şeklinde olabiliyor. Bir diğer sorun alışkanlıklar ya da aşinalıklar çerçevesinde yapılan tercihler... Yeni malzemelerin avantaj-dezavantajlarından yeterince haberdar olunamaması, sistemlerin getirilerinin gereği kadar anlaşılamaması, uygulama zorluk-kolaylıklarının bilinememesi vb. nedenlerle bazen kolaya kaçılması, bazen de moda takip eder şekilde yapılan tercihlerin yaşanabilirlik vadeden binaların asıl amaçlarına yeterince hizmet etmemesinin yarattığı sorunlar söz konusu maalesef. Yapılı çevreye ait standart ve yönetmeliklerin ülkemiz yapı sektörünün ihtiyaçları, olanakları ve gidişatı ile uygunlukları ve uygulamaya aktarılması aşamalarında yaşanan eksiklikler-güçlüler de tartışılabilir sorunlar arasında elbette. Bunlar ve benzeri sorunların çözümü için aslında pek çok sorumlu var; profesyonelleri yapı sektörüne kazandıran ve akademik bilgi akışını sağlayan akademisyenler, meslek odaları, yönetmelik ve standartları hazırlayanlar, denetleme görevini üstlenen kurum ve kuruluşların çalışanları, tasarım ve uygulamacılar, yapı sektörüne malzeme ve sistem hizmetleri veren firmalar-işletmeler… Çok geniş bir alandan söz ediyoruz. Her şeyden önce ülkemiz koşullarında yapılı çevrelerin gereksinimleri iyi saptanmalı.

Mehmet Çalışkan: Gördüğüm ve hissettiğim en büyük eksiklik bir “yapı kodu”muzun mevcut olmaması. Bununla ilgili olumlu gelişmeler var ama yeterli değil.

Selim Yuhay: İlk mesleki eğitim teknik liselerde başlıyor. Eğitim ve tecrübe kazanılacak sorumluluklar meslek sahiplerine ilk tecrübelerinde ne kadar çok verilir, şantiye tozu yutma imkanı ne kadar çok sağlanırsa, firmaların ürün bilgisi ve uygulamalarını öğrenmeyi teşvik edeceği seminer ve sosyal etkinliklerle birlikte çok daha tecrübeli, görev bilinci olan bilinçli meslek uzmanları yetişecektir.

Sinan Somer: Bence üreticiler ve belgelendirme kuruluşları sektörde uygulamacı, proje yöneticisi ve yapı denetçilerinden daha öndeler. Aslında ürün geliştirme, yenilikçi ürün yaratma ve kurumsal kalitede belgelendirilmiş üretim için harcanan tüm emek, kapsamlı bir piyasa ve yapı denetimi yapılmaz ise doğrudan çöpe gider. Bu konuda en büyük görev doğal olarak Bakanlığa düşüyor ancak üreticilerin ve tüketicilerin bilinçlenmesi de bir anlamda otokontrol yaratacağı için son derece faydalı olacaktır.

Yasemin Keskin Enginöz: Elbette bu ödül sisteminin motive edici olabilmesi için yapı sektöründe özellikle yapı denetim sisteminin doğru işlemesi gerekiyor. Bugün bu konuda ciddi aksaklıklar olduğunu biliyoruz. Müteahhidin kendini denetleyen firmanın işvereni olduğu bu sistem sorunlu. İşleyişin üst yönetimce düzeltilmesi bekleniyor. İşini doğru yapan, güvenilir marka ya da isim haline gelen firmalar iş süreçlerini uluslararası standartlara uygun hale getiriyorlar, ancak belli ölçekteki bu projelerin dışında yapım sektörünün irili ufaklı bütün firmaları için bir standart yakalanmalı. Ayrıca yapım bu standartlara uygunluk anlamında denetlenmeli. Malzeme konusunda Türkiye’nin hem yerli üretim hem de farklı ürünler seçme ve uygulama açısından çeşit zenginliğine sahip olduğunu düşünüyorum. Ancak inşaat sektöründe sürekli çalışan kalifiye işçi sayısı yetersiz. Kısa vadeli işler nedeniyle işçilerin eğitimlerinin de olmadığını söylemek mümkün. Oysa yapı sektörü en fazla işçi ölümünün yaşandığı sektörlerden biri. Belli uygulama alanlarında yapı malzemesi üreten firmalar; seramik döşeme ustası ya da alçı-alçı ürün uygulama vb. alanlarda kendi profesyonel işçisini eğitiyor. Oysa yapım ve şantiye eğitimi verebilecek “yerinde, o sırada öğrenme” dışında bir yaklaşım gerekiyor. Bu, konuyla ilgili Bakanlıkların atacağı adımlara, alacağı kararlara ve bu kararların uygulanıp uygulanmadığını denetlemesine bağlı. Öte yandan firmaların bu türden yarışmalarla konuya dikkat çekmesi ve tartışma alanı yaratmasının da değerli olduğunu düşünüyorum.

Yasemin Şener Çobanoğlu: Mimarlık sektöründe proje üretimi ve uygulaması tarafında yer almamakla birlikte, iletişim desteği verdiğimiz mimarlardan proje uygulamaları konusunda yaşadıkları sorunları sık sık dinleme imkanı buluyoruz. Öyle ki tamamladıkları işleri uygulamadaki yetersizlikler nedeniyle fotoğraflamamayı, ofisin tanıtımında kullanmamayı tercih etmek zorunda kalabiliyorlar. Bu durum, yatırımcının maliyetle ilgili yaklaşımları ya da mimarın uygulama sürecinde kontrol mekanizmasına dahil edilmeyişi gibi çok çeşitli nedenlerden kaynaklanabiliyor. Malzeme seçimi konusunda ise mimarların, yatırımcıların maliyet öncelikli düşünce yapılarından; tedarikçi firmaların da çok yoğun çalışan ve o tempo içerisinde malzeme konusundaki yeniliklerle ilgili kendilerini yeterince geliştirmeye zaman bulamayan mimarları yeni ürünleriyle ilgili bilgilendirememekten şikayetçi olduklarını görüyorum. Bu noktada mimarları tedarikçilerle ve yeni ürünlerle buluşturacak üçüncü parti kurum ve kuruluşların varlığı ve bu tür yarışmalar büyük önem kazanıyor.

Jüri üyesi olduğunuz bu yarışma Uluslararası Gypsum Trophy’nin Türkiye ayağı olacak. Uluslararası etapla ilgili bilginiz var mı?

Figen Beyhan: Saint-Gobain Gypsum Tropy; alçı endüstrisi alanında, farklı kategorilerde düzenlenen, sektörün gelişiminde büyük katkıları olan, çok sayıda ülkenin katıldığı ve uzun yıllardır yapılan en saygın yarışma ve ülkemiz Rigips öncülüğünde ilk kez bu yarışmaya iştirak edecek.

Mehmet Çalışkan: Saint-Gobain grubunun ülkemizde üniversite öğrencileri arasında düzenlediği yarışmalarda da jüri üyesi olarak yer aldığım için bilgim var.

Selim Yuhay: Bildiğim kadarıyla dünyanın 53 ülkesinde mimari adına, güvenli ve hafif yapı tasarımları için yenilikçi fikirleri destekleyerek, verimli ve kalıcı çözümleri destekleyen uluslararası bir yarışma.

Sinan Somer: Yarışma dokümanlarından okuduğum kadarı ile, evet.

Yasemin Keskin Enginöz: Uluslararası yarışmayla ilgili bilgiyi Yarışma Kuralları kitapçığından ve Gypsum Trophy’nin web sitesinden inceleyerek edindim.

Yasemin Şener Çobanoğlu: Oldukça köklü ve kapsamlı bir yarışma olduğunu biliyorum. Bu seneden itibaren Türkiye’nin de temsil edilecek olması gurur verici...

Saint-Gobain Rigips Alçı Genel Müdürü Mehmet Tunaman ile yarışma üzerine gerçekleştirdiğimiz söyleşiye buradan ulaşabilirsiniz.