Riva



Riva, İstanbul’un Asya tarafında, Karadeniz kıyısında tarihi bir köy. Köyün yanında, korunmuş geniş bir yeşil alan vardır; Irva (Riva) deresi buradan Karadeniz’e dökülür.

Yıllar önce Galatasaray’ın unutulmaz başkanlarından Selahattin Beyazıt Riva’da kulüp için 1.175.000 m2’lik bir arazi satın almıştı. Hedef, ileride Galatasaray’ın buradan bir şekilde yararlanmasıydı. Üzerine kulübün amaçları doğrultusunda tesisler yapılabilir ya da değerlendirilerek satılabilir ve kulübe gelir sağlanabilirdi.

Aradan geçen yıllarda kulübün taşınmazları arttı; hatta bir zamanlar Galatasaray, kulüpler arasında gayrimenkul zengini olarak anılır oldu. O dönemlerde kulübün borçlanmasından çok korkulurdu. Çok sıkışık durumlarda alınan kredilerin faizleri, vergilere ilişkin gecikme cezaları kulübe yüklenmez, yönetimlerce karşılanırdı.

1996 sonrasında olan oldu: Yönetimler genel kurullardan, borçlanma yetkisi almaya başladılar. Bu, artık banka faizlerinin kulüpçe karşılanacağı anlamına geliyordu. Kulüp giderek borçlandı. Borçlar ve faizler ödenemez boyuta ulaşınca, kurulmuş şirketlerin hisselerinin satışı gündeme geldi. Hisselerin bir bölümü topluca ünlü AIG şirketine satıldı, daha sonra bir bölümü de halka açıldı. Satıştan sağlanan gelir çabuk tükendi; gelirler ortaklarla paylaşıldığı için iyice azaldı. Şimdi, satılmış hisselerin geri alınması ve hatadan dönülmesi için yönetimlerin çabaları var ama bu işlem hem pahalı hem çok zor. Biriken borçlar karşısında Galatasaray’dan, “gayrimenkul zengini” olarak söz edilmiyor artık.

Kulübün paraca sıkıştığı durumlarda ilk akla gelen, Riva arazisinin değerlendirilmesi olur. İlk soru, arsa olarak mı, yoksa üzerine konutlar yapılarak mı satılsın şeklindedir. Üzerine konutlar yapılması, imar iznine bağlıdır. Riva, doğal sit sayıldığı için yapılaşmada yalnızca bağlı olduğu Beykoz Belediyesi’nin izni yetmez, ilgili Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun da onayı gerekir. Geçen günlerde, Galatasaray’ın sunduğu plan Koruma Kurulu’nca onaylandı; böylece yeni imar durumuyla yapılaşma yolu açılmış oldu.

Gelelim işin başka bir boyutuna; kentsel planlama açısından durumuna… Riva, İstanbul’un ferahlamasına hizmet sunabilecek, el değmemiş, korunabilmiş az sayıdaki alanlardan biridir. Galatasaray’ın yanı sıra pek çok kişi ve kuruluş Riva’da arazi edinmiş ve imar hakları alabilmek için yetkili kurumları zorlamaya koyulmuştur. Hatta, arazi sahipleri Riva ve Çevresini Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği’ni kurmuşlardır. 2008 yılı başında dernek, belediyeye bağlı İstanbul Metropoliten Planlama (İMP) Bürosu ile birlikte, Riva’nın kentbilim ilkelerine uygun doğru dürüst bir planının yapılması için yerli ve yabancı 7 mimarlık grubunu davet ederek sınırlı bir yarışma düzenledi. İstanbul Belediye Başkanı Topbaş, Riva için bir “eko-köy” çalışması başlattıklarını belirterek şunları söylüyordu: “Şehrimizin en büyük proje alanı olarak belirlediğimiz Riva’yı, İstanbul’un yeşil-mavi kaçış noktası ve doğayla buluşma alanı olarak hazırlıyoruz.”

Yarışmaya iyi projeler geldi. Ne var ki derneği oluşturan arsa sahipleri, önerilen planların kendilerine tanıdığı haklarla yetinmek istemedikleri için hem dernek hem de İMP yönetimi zor durumda kaldı; yarışma sonuçlandırılamadı ve projeler rafa kalktı. Onca emek ve göz nuru boşa gitti. “Parlak bir Riva”, “örnek bir yerleşme” umutlarının yerini yine mevcut eski plan aldı.

Şimdi, Riva’daki her arazi sahibi kendi başının çaresine bakmak peşinde. Galatasaray’ın kendi arazisi için usule uygun olarak hazırlayıp onaylattığı planı da bu çerçevede algılamak gerekiyor.