Saltanata Son Gönüllüleri

Saltanata Son Gönüllüleri nasıl ve ne zaman bir araya geldi?
Saltanat Son Gönüllüleri kent mücadelesinde aktif olarak yer almaya, yerel yönetimlerin katılım ve demokrasiden uzak saltanat oluşturmasına, bilimsellikten uzak uygulamalar yapmasına karşı, sokaktan bir ses ve kentli inisiyatifi olarak, 1 Kasım 2008’de "Hepimiz içerideyiz" yazısıyla Ankara’da başladı ve bir çok şehre düşünceleriyle yayıldı. Kent mücadelesinde aktif mücadele içerisinde olan meslek odalarının ve Ankara’yı sevenlerin desteğiyle büyüdü.

Gönüllüleriniz hangi meslek gruplarından?
Gönüllülerimiz içerisinde reklamcılar, grafik tasarımcılar, doktorlar, atık kağıt işçileri, öğrenciler, öğretmenler, öğretim üyeleri, eczacılar, mühendisler, mimarlar, şehir plancıları, metin yazarları, sosyologlar, doktorlar, gazeteciler, işçiler, memurlar, ev hanımları, avukatlar, karikatüristler, yazarlar, çizerler, gülenler, koşanlar, tasarlayanlar, düşünenler, müzisyenler kısaca iyi yaşamayı kendine dert edenler, hiç bir şey yapamasam da yayarım diyenler var.

Saltanata Son Gönüllüleri’nin amaçları neler?
Hedefimiz kentlerde insanca yaşamak ve belediye yönetimlerinde katılımcı bir model oluşturmak. Kent bir paylaşım mekanıdır. Dolayısıyla kentte yaşayanların da hakları vardır. Bu hakları dile getirmek ve talep etmek için etkinlikler gerçekleştirmek amacımızı oluşturuyor. Bu doğrultuda Avrupa Kentsel Şartı ve Yaya Hakları Bildirgesi’nden hareketle, kentte politik bir hareket yaratılabileceğini ve bu hareketin yerel yönetimlerde katılımcılığın sigortası olabileceğini öngörüyoruz. Bugüne kadar kente yönelik yapılan örgütlü etkinlikler, kentsel dönüşüm süreci ve barınma hakkı üzerinden açığa çıktı. Bunu önemsiyoruz. Kent ve kentlilik üzerinden bir politik etkinlik, kent merkezlerinde yaşayanlarla, kent çeperlerinde yaşayanların bütünleşmesinin bir aracı olabilir. Kaldırımda yürümek ve yaya haklarını savunmak için yayalaştırılmış meydanlar istemek vb. talepler içinde eylemler yapılabileceğini savunuyoruz. Kentleşme hızına bakıldığında, kentlerde böyle bir hareketliliğe şiddetle ihtiyaç var. Bu ve benzeri hareketlerin yaygınlaşması kaçınılmazdır.

Bugüne kadar ne gibi çalışmalar yaptınız?
Saltanata Son, bir kentli hareketliliği yaratılması ve paylaşılması sürecinde, yaratıcı ilişkilenme sürecine yönelmiştir. Eylemliliklerinin hepsinde empati vardır. Yaşanmışlık, eğlence ve romantizm vardır. Hem ülkede hem de belediyelerde süren "saltanat", toplumda bir akıl durgunluğu yaratmıştır. Saltanata Son, akıl durgunluğunun kırılma noktası olarak yüreklere seslenmeyi, yürekten paylaşmayı önemsedi. Hissettiklerini yazdı, hissettiklerini yaptı ve bu haliyle de yapılanlar ve yazılanlar sahiplenildi. İçimizden bir ses oldu, vicdanımız oldu. Buradan hareketle, kısa ve öz cümlelerle yapılan çağrılarımız yerini buldu; eğlenerek, kendi doğallığında çıkan eylemliliklerimiz sempatiyle karşılandı.

Gereksiz yapılan üst geçitleri ve araç öncelikli kentleşme politikalarını protesto etmek için kullanılmayan üst geçitlere dikkat çekmek istedik. "Altın Günü Değil Üstün Günü" sloganıyla üst geçitte "gün" yaptık. Günlerin vazgeçilmez yemeği kısır dağıtarak, belediye yönetimlerinin kısır bakış açısını açığa çıkarttık. Üst geçit yerine yaya öncelikli kent düzenlemesini ve düz geçişleri talep ettik.

14 Şubat Sevgililer Günü’nde "Sevgilim Ankara" etkinliği yaparak, herkesin nerede yaşarsa yaşasın kalbinin Başkent Ankara’da atmasını istedik. Ankara’nın başkent kimliğine sahip çıktık.

Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan ve tam bir plansızlık örneği olan, Gökkuşağı olarak bilinen ve konumundan kaynaklı kullanılamayan tesisi israf projesi olarak gördük. 7 bin insanın maaşına denk gelen maliyetinin cebimizden çıktığını hatırlatarak, bu israf projesini mühürledik.

Kızılırmak suyunu şehir şebeke suyuna vererek, sağlımızı tehlikeye sokan belediye yönetimini sudan sergilerle, kendi suyunda yıkama eylemi yaptık.

Geçtiğimiz aylarda adı değiştirilen Akdeniz Caddesi ile ilgili bir eyleminiz gerçekleşti. Bundan biraz bahseder misiniz? Bu tarz eylemleriniz devam edecek mi?
Kimliksizleştirmeye ve belleksizleştirmeye hayır yaklaşımıyla sokak isimlerinin değiştirilmesi niyetine karşılık, "Akdeniz Caddesi’nde tabelayı söküyoruz" eylemi gerçekleştirecektik. Ancak belediye içerisindeki gönüllülerimizden alınan bilgiye göre, eylem yapılmadan önce Büyükşehir Belediyesi "Alın size Akdeniz Caddesi" der gibi caddeye Akdeniz Caddesi yazan 10 tabela astırmış. Tabelaları yerinde tespit ettik. Anıtkabir kavşağına, 30’ar metre ara ile 4 adet Akdeniz Caddesi tabelası asılmıştı. Bizim de isteğimiz Akdeniz Caddesi’nin isminin kalmasıydı. Bu nedenle "Akdeniz Caddesi tamam, sıra Bişkek’te" diyerek, eylem yerini Bahçelievler’de bulunan ve adı değiştirilen 8. Cadde’ye kaydırdık. Orada Bişkek Caddesi tabelasının üzerine 8. Cadde tabelası yapıştırdık.

Bu tarz eylemlerimiz devam ediyor. 14 Mart’ta Ankara’nın meydansızlığına dikkat çekmek üzere, Kızılay Meydanı’nın yayalaştırılarak kent yaşamına ve demokrasisine kazandırılması için "Kızılay Meydan olsun, trafiğe kapatalım, meydanda toplanalım" etkinliği gerçekleştirdik. Herkes etkinliğe düdükleriyle geldi.

21 Mart’ta Ankara’ya verdiği rahatsızlıktan dolayı Güvenpark’ta bulunan Ankara Büyükşehir Belediye Binasını mühürledik. Mühürleme etkinliği, "Ankara Büyükşehir Belediyesi 30 Mart’a kadar kapalıdır. ÜSTÜ KALSIN" adıyla gerçekleştirildi.

Kent yaşamında bilimsellikten uzak, ranta dayalı yapılan tüm uygulamaları takip ederek, belediye başkanlarının yeni saltanatlar oluşturmasını engellemek için etkinliklerimiz devam edecek.

Sivil bir inisiyatif olarak yerel yönetimlerle yeteri kadar iletişim kurabiliyor musunuz?
Tabiî ki kuramıyoruz. Bu da yerel yönetimlerde katılımcı bir anlayışın olmamasından kaynaklanıyor. Sivil toplum örgütlerini, meslek odalarını, üniversiteleri, bilim adamlarını ve kentlilerin isteklerini dikkate almayan, düşman gibi gören bir saltanat olunca bu iş daha da zorlaşıyor. Kampanya, bu katılımcılık talebini hedef alarak yayılmaya çalışıyor. Bugün etkinliklerimizi izleyecekler, elbet yarın dikkate alacaklar.

Yerel yönetim üzerinde nasıl bir etkiniz var?
Aslında kamuoyu yaratarak, yerel yönetimler üzerinde baskı yaratıyoruz. Yaptığımız etkinlikler, kentli vicdanı olarak öne çıkıyor. Akdeniz Caddesi’nin isminin değiştirilmesinde olduğu gibi eylemi yapacağımızı ilan ediyoruz. Hemen sonrasında tepkinin çoğalmaması için belediye 10 adet tabela asıyor. Gökkuşağı tesisini mühürledik. Hemen ertesi gün İçişleri Bakanlığı ve Ankara Valiliği bu bir israf projesi değildir diye açıklama yaptılar. Demek ki bizi izliyorlar ve kendilerini yanlış da olsa "anlatmaya" çalışıyorlar.

Son olarak, kent ve sivil inisiyatif ilişkisini, Saltanata Son Gönüllüleri bağlamında değerlendirebilir misiniz?
Kentleşme hızlanıyor. Kentler, pazar ve rant aracı olarak düzenlendikçe insanca yaşam isteyen düzenleme talepleri artacak. Buna inanıyoruz. Saltanata Son Ankara’da başladı. Başkentin böyle bir harekete ve diğer kentlere deneyimlerini aktarmaya ihtiyacı vardı. Çok kısa olan bu deneyim gösteriyor ki kentlerde yeni dönem toplumsal hareketler, yaratıcı, sokakla bütünleşen, romantik ve eğlenceli bir şekilde sempati toplayarak yaygınlaşacaktır.