Kadınlarını Renkle Tanımlardı



İstanbul'daki Picasso sergisi kasamında düzenlenen konferansa katılan Picasso uzmanı John Richardson, "O hayatına giren kadınları da farklı renklerle tanımlardı" diye konuştu. Picasso uzmanı ve 4 ciltlik biyografisinin yazarı John Richardson, “Picasso İstanbul'da” sergisinde yer alan eserlerin daha önce pek az kimsenin gördüğü ”bakir” yapıtlar olduğunu söyledi.

Sergi kapsamında Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi'nde düzenlenen konferansta konuşan Richardson, ünlü ressamın hayatında kadınların önemli bir yer tuttuğunu ve sanatının çeşitli dönemlerine bu kadınların etkilerinin yansıdığını anlattı. Sanatçının, eşlerini ve sevgililerini resimlerinde farklı renklerle sergilediğini de ifade eden Richardson, ilk karısı Olga'da soğuk bir mavi, sevgilisi Marie-Therese'te ise güzel bir keten rengi kullandığını söyledi.

İnsanların genellikle Picasso'yu “köylü bir karakter” olarak düşündüklerini dile getiren Richardson, oysa sanatçının ailesinin doktorlar, diplomat, piskoposlar ve sanat öğretmenleri bulunan burjuva denilebilecek bir aile olduğunu kaydetti.

Richardson, Picasso'nun sanatın çok çeşitli alanlarıyla ilgilenen bir ressam olduğunu, fotoğrafçılıktan çiniciliğe hatta bir ara İran tarzı minyatürlere kadar çok sayıda çalışma yaparak kendisini geliştirdiğini, eserlerinde ise metamorfoz (dönüşüm) konusuna ve kendisi kısa boylu bir adam olduğu için devasa figürlere ilgi duyduğunun göze çarptığını vurguladı.

İstanbul'da kendisine sık sık, “hayatına pek çok kadın giren ünlü ressamın bir Türk kadınla aşk yaşayıp yaşamadığı” sorusunun yöneltildiğini belirten Richardson, böyle bir şey olmadığını söyledi.

Richardson, kendisine, “Picasso İstanbul'da sergisinin özelliği nedir?” sorusunun da yöneltildiğini belirterek, “Bütün bu yapıtlar ailesinin mülkiyetinden hiç çıkmadı. Yani burada sergilenen yapıtlar el değmemiş, bakir resimler diyebiliriz. Daha önce pek az kimse gördü” dedi.

“Parasızlıktan aynı tuvali defalarca kullanırdı”
Sanatçının bir özelliğinin de parasız olduğu dönemlerde aynı tuvali birkaç defa kullanmak olduğunu anlatan Richardson, çok gençken yaptığı “ölüm” temalı bir eserini daha sonra tekrar kullanarak “la vie-yaşam” adlı tablosuna dönüştürdüğünü, hatta ünlü ressam Modigliani'nin kendisinde bulunan bir eserini de bu şekilde boyadığını anlattı.

Richardson, Picasso'nun hayatındaki en önemli kadının son eşi olduğunu, Jacqueline'in hayatında ayrı bir yeri bulunduğunu söyledi. Jacqueline'in, sanatçının rahat çalışabilmesi için yalnız dostlarını değil, ailesini bile onun yanına yaklaştırmadığını da anlatan Richardson, hatta bunu cenazesinde bile yaptığını, bu yüzden Picasso'nun bir akrabasının, sanatçının ölümünün ardından intihar ettiğini kaydetti.

Hayatına giren kadınların ünlü ressama çok değer verdiğine de dikkati çeken Richardson, eşi Jacqueline'in Picasso'nun ölümünü kabullenemediğini, hatta kendisine sık sık “O ölmedi” dediğini ve sonunda intihar ettiğini anlattı.

Richardson, “Picasso'nun ölümünün ardından 3 eski sevgilisi intihar etti. Onunla yaşamasalar bile, onsuz da yaşayamayacakları için....” diye konuştu.

“Picasso İstanbul'da” sergisinin küratörü, sergi kataloğunun yazarı ve Picasso uzmanı Marilyn McCully de sanatçının hayatına giren kadınların resimlerine ana esin kaynağı olduğunu anlattı.

McCully, sanatçının çok iyi bir görsel belleğe sahip olduğunu, gördüğü şeyleri asla unutmadığını, ayrıca her şeyi küçük küçük kağıtlara, defterlere not ettiğini kaydetti.

Konferansa, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı da katıldı.