Başta kölelerin ve gelinlik kızların pazarlandığı müzayedelerde 2300 yıl
kadar önce sanat eserleri de görülmeye başlamış. Romalı kumandanlar, Anadolu’dan
yağmaladıkları heykel ve rölyeflerin fiyatlarını yukarı çekmek için (augere,
auction) müzayede kaldıracını kullanmışlar. Daha sonra, sanatın 19. yüzyılda
saray ve kilisenin himayesinden çıkarak galeriler eliyle piyasalaştırılmasıyla
birlikte, müzayedeler yeniden serpilmiş. Şimdi ise kültürün özelleştirilmesi ve
para yönetimi (finans) ile spekülasyonun her alana egemen olmasıyla hiperreal
düzeylere tırmanıyor ve başta fuarlar olmak üzere, müze, galeri, bienal gibi
bütün sanat ortamlarını teslim alıyor. Giderek müzayedelerin sanat piyasasındaki
payı yüzde 48 gibi görülmemiş oranlara tırmanıyor.
Bu gelişme sonucunda sanat kamusallığını hızla yitiriyor. Kamuyu aydınlatmak
dürtüsüyle örgütlenen sanat tarihi ve eleştiri gibi iki modern bileşenini terk
ediyor. Artık tarihi fiyatlar yazıyor. Neyin daha güzel olduğu ile ilgili
estetik kanonu para tayin ediyor. Oysa, 1800’lerde Kant ve Alman Romantik
filozofları modern estetiği kurarken, “güzel” yargısını veya beğeni özgürlüğünü
sanatın her türlü yarar, çıkar ve işlevden arınmasına dayandırmışlar. Sanatsal
modernizm ve avangard bu özerkleşme sürecinin sonuçları. Oysa şimdi başat bir
finans aracına dönüşmesi, sanatı bu özerk, yararsız-çıkarsız konumunun tam
karşıt kutbuna yerleştiriyor. Sanat tarihinin ve modern eleştirinin kurulmasında
önemli bir rolü olan konosörün yerini spekülatör alıyor.
Her şey sanat
Nasıl olsa günümüzde artık her şey sanat ve herkes sanatçı. Ve en geçerli
tanımıyla zamanımızda sanat, “sanat markasıyla satmayı başaran her cins nesne,
eylem (performans), veya düşünce (konsept).” Baudrillard 1972’de “Bir Müzayede
Nesnesi Olarak Sanat”tan bahsederken “müzayedenin gösterge ekonomi politiğinin
bir tapınağı” olduğunu söylüyor. Göstergelerin en başında da elbette sanat
geliyor.
Finans büyüsü
Müzayede, görünüşte her işlemin ortada olduğu en açık pazarlama yöntemi gibi
duruyor. Oysa gerçek her zaman öyle değil. Uzun müzayede tarihi, müzayede
öncesinde ve ertesinde çevrilen dolaplardan, müzayede sırasında çekici
indirmenin türlü hilelerine kadar son derece de karmaşık bir manipülasyon
repertuvarı yaratmış. Bunlar arasında en geleneksel olanı, satıcı ile alıcının
anlaşarak fiyatı şişirmeleri. Bunun en sansasyonel örneği tam krizin başında,
Eylül 2008’de Sotheby’s tarafından düzenlenen Damien Hirst müzayedesinde
yaşandı. Bu müzayedenin, sanatçının galerisi ile başlıcaları borsa spekülatörü
olan kimi koleksiyonerleri ve bir bakıma ortağı rolündeki “finans büyücüsü”
Frank Dunphy’nin gizliden gizliye birlikte tasarladıkları bir tertibin son
hamlesi olduğuyla ilgili haberler ayyuka çıktı.
Ancak sonuçta önemli bir bölümüne Hirst’ün elini dahi sürmediği ve birtakım
artizanlar ile püskürtme cihazlarının marifetiyle ‘yaratılan’ eserlerden
müzayedeci görünüşte 95 milyon Pound ciro yapmayı başardı. Bu arada, yeni yeni
“Türk sanatını dünyaya açan” Sotheby’s ve Christie’s müzayede kuruluşlarının suç
sicillerinin oldukça kabarık olduğunu ve Sotheby’s başkanının 2001’de rakibiyle
birlikte gizlice bir kartel oluşturmaktan yargılanarak hapse mahkûm edildiğini
de hatırlamak gerekir.
Son yıllarda bizim de fena halde sürüklendiğimiz küreselleşme dalgası, bu
sürecin doğal bir sonucu olan spekülatif hareketleri bizde de tırmandırdı. Kimi
galeriler ve koleksiyonerler, sanatçılarıyla da el ele vererek fiyatları küresel
düzeylere çekme sevdasına kapıldı ve kendilerini bu işi manipüle etmenin en
köklü aracı olan müzayedelerin çekimine kaptırdı. Müzayedelerde kırılan
rekorlar, eleştirmenler dahil herkes tarafından alkışlarla karşılanır oldu.
Çağdaş sanatımız fiyatlarla birlikte yükselmekteydi; dışardaki düzeylere
yaklaştıkça nihayet sanatımız Batı’yı yakalayacaktı.
Bunca zamandır sanata burun kıvıranlar sonunda aydınlanmışlar, sanatın gerçek
manasını kavramışlar ve sanatımızı himayeleri altına almışlardı. Artık neyin
sanat olup olmadığını, neyin hangi fiyat mertebesinde güzel olduğunu müzayede
erbabı “sanat sermayedarları” belirleyecek ve aristokratların kültürü yönettiği
zamanlarda olduğu gibi özel koleksiyonlarını keyfince sergileyecek veya
saklayacaklardı. Müzayedelerin kamuoyunda uyandırdığı büyük ilgiye bakılırsa
zaten artık gösteri sanatçıların değil müzayede erbabının gösterisiydi.