Tasarım diyince bazı stilleri daha ilk bakışta ayırt
edebilir ve peşinden sürüklenebilirsiniz. Kimine göre soğuk gelen, kiminin ise
sade ve zamansız duruşuyla kopamadığı İskandinav tarzı da işte
böyle bir çekime sahip. Bu konuya ne kadar önem verdiklerini, daha 19.
yüzyıldayken kurdukları tasarım birliklerinden kolayca fark edebilirsiniz.
İkonik tasarımcıların ve nice başarılı markanın doğduğu bu kuzey ülkelerinden
biri de Finlandiya. 1950 ve 60’larda altın çağını yaşayan ülke,
genç ve ödüllü tasarımcılarıyla ününü yeniden kazanmaya çalışıyor. Harri
Koskinen de Finlandiya’nın tasarım dünyasına kazandırdığı önemli
yeteneklerden.
Çanakkale Seramik için tasarladığı karo serisi Bond
Koleksiyonu, şu sıralar Beylikdüzü TÜYAP’taki 21. Unicera
Fuarı’nda sergilenen Koskinen, işinden müthiş keyif alan,
tasarımlarıyla birçok ödüller almış olsa da alçakgönüllüğünden ödün vermeyen
biri. Ününü, üniversite yıllarında kendisi için tasarladığı “Block
Lamp” ile kazanmış. Ampulün kübe girmiş hali olan aydınlatma, 1996’da
Artek firmasında satılıyorken İskandinav tasarımlarını tek bir
çatı altında toplayarak dünyanın çeşitli yerlerindeki özel butiklerinde satışa
sunan Design House Stockholm’ün dikkatini çekiyor. 1999’da ise
New York Museum of Modern Art’ın daimi koleksiyonuna ekleniyor.
O günden bu yana Block Lamp’ın satış adedi 300 bini geçmiş durumda.
Hakkinen kendi ofisi Friends of Industry’yi kurduğu 2000
yılından bugüne Arabia, Cassina, Iittala, Issey Miyake, Marimekko, Muji,
Panasonic ve Swarowski gibi nice büyük markaya hizmet vermeye devam ediyor.
2004’te Montina için tasarladığı Muu sandalye ile İtalya’nın
prestijli ödüllerinden Compasso d’Oro Ödülü’nü kazanan
Hakkinen’le tasarım macerasını konuştuk.
Şirketinizin adı ‘Friends of Industry’. Bu isme nasıl karar
verdiniz?
Friends of Industry, tasarım felsefemi özetliyor. Endüstriyel tasarımcı
olarak mezun olduğumda farklı sektörlere hizmet vereceğimi biliyordum. Kendi
ofisimi açma vakti geldiğinde bu ismin çok doğru olduğuna karar verdim.
Müşterilerinizle iyi işbirliği kurmak istiyorsanız onlarla arkadaş olmanız
gerekir.
Tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Bir tarzım varsa eğer, temel ihtiyaçlara ve fonksiyona çok önem veririm. Ama
tercih ettiğim malzemelerden ve şekillerden dolayı minimalist olarak da
değerlendirilebilirim.
Tercih ettiğiniz materyaller üç boyutlu çalışmalarıyla öne çıkan
tasarımcılara göre çok naif, geleneksel.
Evet, benimle çalışmayı tercih eden müşterilere baktığımızda, ‘eski tarz’
olarak görülebilirler. Kaldı ki soyut ya da akışkan tasarımlar üzerine
çalışmaktansa ayakları yere basan, sade tasarımlarla uğraşmayı seviyorum. Ancak
kabul etmeliyim, köşeli, sert kütleler, eski tarz objeler ve eski teknoloji beni
çekiyor.
Bir projeye başlarken çıkış noktanız nedir?
Müşteriyle bir araya geldiğimizde bir sürü bileşen var. Başta ürünün şekli ya
da formu öne çıkabilir. Ama en önemli olanları, süreç ve takım çalışması.
Size en çok ne ilham verir?
Seyahat etmek, yeni yerler görmek ve yeni insanlar tanımak.
Kolektif ya da kişisel sergi çalışmalarında yer alıyorsunuz. Bu işin
sanatsal tarafı da sizi çekiyor, öyle değil mi?
Tabii ki şirket olarak yaptıklarımız ayrı, Harri Koskinen’in kendi başına
yapmak istedikleri farklı. Seramik ya da cam üzerine çalışan müşterilerimin
sınırlı sayıda ve özel işler talep etmesi benim de çok hoşuma gidiyor. Bu da
toplu tüketimden ziyade sınırları zorlayan çalışmaların denenmesini ve sanatsal
yönü besleyen bir durum.
Son olarak ‘iyi tasarımı’ nasıl tarif edersiniz?
Tasarımın birçok anlamı var. Ama bence iyi estetik, ekonomik açıdan hak
ettiği değere sahip olması, ergonomi ve fonksiyonun birleşmesi iyi tasarımı
oluşturur. Varlığıyla, yerinde olduğunu hissettirmeli. Kısaca, sizi rahatsız
etmeyen şey doğru tasarımdır.