Sorunlar Birikirken Merkez Bankası'yla Uğraşmak Hata!

Merkez Bankası başkentte kalsın mı, İstanbul'a taşınsın mı?.. Yazmak içimden gelmiyordu.
Ama sıcak bir konu.
Biraz sıkıcı da olsa öyle. Gazeteci milleti güncelin peşinde koşar diyerek bir yandan yazılanları okudum, öte yandan ekonomi ve finans dünyasından güvenilir kaynaklarla dün sabah telefon sohbetleri yaptım.
Biri dedi ki:
"Dünya ekonomisi büyük sarsıntı içinde. Amerika'da kıyamet kopuyor. Finans krizi reel krize dönüşmek üzere... Türkiye'nin cari açığı 40 milyar dolara dayanmış durumda. Özel sektörün borcu 150 milyar dolara geldi. Biz oturduk Merkez Bankası tartışmasına daldık. Dünyadan kopuyoruz yine. Oysa, oturup yaklaşan büyük krizle ilgili olarak ivedilikle acil bir eylem planı yapmalıyız."
Biri dedi ki:
"Tipik Ankara'lılık olayı bu. Değişime direnmek yani... Niye gelmesin ki Merkez Bankası İstanbul'a?.. Siyasetten biraz daha uzaklaşır, özerkliğinin altı daha fazla çizilir. Dediğim gibi, Merkez Bankalılar tipik Ankara'lılık yapıyorlar, kısacası İstanbul'a gelmek istemiyorlar. Yoksa bu iş problem olmazdı. İş Bankası da uzun zaman direnmişti, sonra geldi İstanbul'a... Öyle bir verim artışı sağlamasa da gelmesi doğru olur."
Biri dedi ki:
"Ne gereği var Merkez Bankası'nın İstanbul'a taşınmasının?.. Taş bir yerde oturmuş, bu taşı kaldırmak anlamsız. Bu bir tarih! Cumhuriyeti kuranlar böyle uygun görmüş. Merkez Bankası, bir simge, bir otorite... 1930'dan beri yetmiş küsur yıldır başkentte olan Merkez Bankası'nı ne diye şimdi taşımaya kalkıyorsun, yanlış iş..."
Biri dedi ki:
"İş Bankası önce direndi sonra İstanbul'a geldi ama İş Bankası ticari bir banka. Para kazanmak esas işi. Merkez Bankası'nın öyle değil ki. Kimse Ziraat'ın, Halkbank'ın, Vakıflar'ın İstanbul'a taşınmasına itiraz etmiyor. Kaldı ki itiraz etsen ne olacak, bu bankalar özelleştirildikten sonra yeni sahipleri tarafından zaten İstanbul'a getirilecekler."
Biri dedi ki:
"Bugünkü gazetelerde haber var. Şekerbank gitmiş Bahreyn'de şube açıyor. Neden? Çünkü bizim mevzuatın etrafından dolanıp yüksek vergilerden kurtulmak istiyor. Bu nedenle, kredi muhasebeleştirmesini Bahreyn'de yapacak. Sen eğer şimdi İstanbul'u uluslararası finans merkezi yapmak istiyorsan, önce kendi bankacının dışarı kaçmasını önleyecek önlemleri al."
Biri dedi ki:
"İstanbul'un uluslararası finans merkez olması elbette çok iyi bir şey. Ama bunun için Merkez Bankası'nı İstanbul'a taşımaktan önce hükümet olarak yapman gereken bin türlü iş var. Önce işin bu yanına eğilmen gerekir."
Biri dedi ki:
"Merkez Bankası'nın İstanbul'a gelmesine çok fazla karşı değilim. Bir mahzuru yok. Merkez Bankası'nın bir yerde Ankara'nın o bürokratik havasından kurtulması iyi de olabilir. İstanbul'da Merkez Bankacılar bazı bakımlardan zihniyet değişimine uğrayabilir. Onlara İstanbul havası iyi gelebilir ki, bu da fena olmaz."
Biri dedi ki:
"Bazen düşünüyorum, Başbakan Erdoğan neden bu kadar bastırdı bu konu için diye... Aklıma takılan bir şey var. Erdoğan'ın ilk hükümeti döneminde özellikle Merkez Bankası bürokrasisi Erdoğan'a kök söktürdü denebilir. Ve bu engelleyici süreçte banka kurmaylarının Çankaya ve Genelkurmay'la dirsek teması içinde olduklarına dair duyumlar da vardı."
Biri dedi ki:
"Zamansız bir girişim! Ayrıca, Başbakan Erdoğan'ın o bildik külhan ağzıyla, dediğim dedikçi üslubuyla son noktayı koymak istemesi de yakışıksız."
Biri dedi ki:
"Erdoğan gündem saptırıyor."
Özet böyle.
Peki, ben ne diyorum?
Merkez Bankası'nın İstanbul'a taşınmasından yana birçok makul görüş var. İstanbul'un uluslararası finans merkezi olmasını da elbette önemsiyorum.
Ama örneğin Amerikan ekonomisinde kıyamet belirtileri ortadayken, bizim ekonomi ve mali yapımızla ilgili yapılacak bin türlü iş varken, Merkez Bankası'nın İstanbul'a taşınmasıyla uğraşmak anlamsız.
Uzun lafın kısası:
Zamanı değil!
Sorunlar gitgide birikirken, yapacak o kadar çok iş varken, Merkez Bankası tartışması başlatmanın yararı olduğunu sanmıyorum.