STFA Büyük Sınavı Nasıl Verdi?



Kim bilir belki de Anadolu Holding'in direksiyonundaki Tuncay Özilhan'ı yakından tanımış olduğumdan; 27 yıl grupta önemli görevlerde bulunan, içecek grubunun yurtdışındaki bira ve kola fabrikalarını açan, halka arzlarını yöneten İlker Keremoğlu'nun 50 yaşında atıldığı bir hayli çetrefilli serüvenini dinlerken, o kültürün izlerini gördüm. Keremoğlu, Özilhan ve Yazıcı ailelerinden izin isteyip, Türkiye'nin en eski inşaat şirketlerinden olan ancak o yıllarda borç içinde yüzen STFA'ya CEO olmasının ardından tam 12 yıl geçmiş.

Anadolu Endüstri Holding'in çok yıllar önce yaşadığı zorlukları yaşamış Keremoğlu. Sabah Gazetesi'nden Şelale Kadak'ın sorularını yanıtlayan Keremoğlu, 'Bir damdan düşmüşlüğümüz var yani daha önce. Tecrübe işimize yaradı tabii' diyor ve o yıllarda 10 bin kişinin istihdam edildiği ve Sezai Türkeş ile Fevzi Akkaya'nın 1938'de kurduğu STFA'da düze çıkış öyküsünü ve bugün nasıl zirveye tırmandıklarını sakin sakin anlatıyor...

1998'de 50 yaşındayken birden bir şey olmalı ki zirvesinde olduğunuz işinizi bırakıp, borç batağındaki bir şirketi kurtarmaya gitmelisiniz. Sizi buna ne itti?

Görevimi değiştirmek istiyordum. Patronlarım fazla ciddiye almamışlardı. İlk iş yerimdi. 27 yıl çalıştım. Heyecanımı kaybetmiştim. Yeni bir şeyler yapmak istiyordum. 50 yaşındaydım. 15 yıl aynı pozisyon fazla gelmişti. Yoksa patronlarımı ve şirketimi çok severdim. Ama insan belli bir dönem sonra 'bütün hayatım burada mı geçecek' diye sorguluyor. O sırada STFA bir müşterek dostum kanalıyla geldi. Ben de izin isteyip, ayrıldım.

1998'den söz ediyoruz. STFA'nın en kötü zamanları olmalı. Bugün olsa bakıyorum iş dünyasına insanlar daha az çalışacakları pozisyonları istiyor 50 yaşında. İnsan niye daha rahatı istemez ki?

Dediğiniz çok doğru. Orta yaş krizi geçirdim herhalde. (gülüşmeler) Evde oturacak halim yoktu, çalışacaktım. Eskiden olsa 50'ye yaşlı diyebilirdik. Ama öyle de değildi artık. Sanırım her şeye rağmen bir yorgunluk, heyecansızlık oluyor. Ben de oldu. Heyecanınızı kaybedince çalışma hakkınız yok bana göre. Dedim ki iş değiştirecek olursam, Anadolu Grubu ile hiçbir şekilde rekabet etmeyecek bir yere geçmeliyim. Ki nitekim STFA öyle bir yerdi. Sezai Türkeş rahmetli olmuş ve ailesi bir arayışa girmişti.

Size göre STFA'yı zora sokan hataların en büyüğü neydi?

STFA yurtdışına ilk giden müteahhitlik şirketiydi. O yüzden hepimizin idolüydü. Fakat yıllar içinde pek çok Türk şirketinin yaptığı gibi çok fazla alana girmiş. Yönetim zorlanmış. Sezai Bey çok ileri yaşlarında tek başına bütün grubu yönetme durumunda kalmıştı. Bu sizi korkutmadı mı?

Açıkçası şuna baktım. Yüzde 50 şansın var dedim kendime. Öyle bir zarar var ki, daha fazla zarar verecek halim yoktu. Şansımı denerim. Belli bir yaşa gelince bazı düşünceleri de değişiyor insanın. Daha çok para veren bir yere gitmek önemini yitiriyor mesela. Yapı meselesi. Buraya çok katkı yaparım dedim. O zamanın gazetelere bakarsanız, inanmayan, deli misin diyen, bunun altında bir iş var diyen çok oldu.

İlk ne yaptınız?

İlk bir yıl anlamaya çalıştım. Ne olup ne bittiğini raporları okuyarak görmeye çalıştım. 2000 sonralarında alacaklılarımıza ana parayla ilgili plan yapmadan faiz falan ödemeyeceğimizi söyledik ve haklı olarak haciz yağmaya başladı.

Nelerle meşgulmüş o günlerde STFA?

Sedef Tersanesi ve küçük bir limanı vardı. Dört tane kuru yük gemisi vardı. Hepsi zararda. Granit mermer işleme tesisi var, zarar ediyor. Kartepe Kayak Merkezi tahsisi almışız, paraları gömmüşüz. Öylece kalmış. Elektrik direği fabrikası, cıvata fabrikası var…Bütün yapıyı yeniden yapılandırdık. Zarar eden şirketleri ya kapattık ya sattık. Bunlar kitapta yazar ama uygulaması kolay değildir. Binlerce insanın işinden söz ediyorsunuz.

Yeniden yapılanma kaç yıl sürdü?

İflas ertelemeden son şirketimizin çıkması bir yıl öncesini buldu. Bu arada Türkiye'de krizler yaşadı. Allah'a şükür bitti. Bir çok iştirak satıldı. İflas ertelemeden anlımızın akıyla, göğsümüzü gere gere çıktık biz. Bildiğim başka çıkan şirket yok. Ana işimize yani inşaata odaklandık. 25 ülkeye kadar yayılmış şirket bir ara. Biz hedef olarak petrol ülkelerini belirledik. Oralarda şirketimizin itibarı çok yüksek. Krizle mücadele ederken, doğalgaz dağıtım ihaleleri başladı. Ortaklarımızla şirket kurduk ve bankalarla boğuşurken bir yandan da 11 şehirde gaz dağıtımı işini biz aldık. Gaz ithalatı serbestleşirse, gaz ticaretine ya da türevlerine girebilir, depolama ya da küçük santral işleriyle ilgilenebiliriz.

İlker Keremoğlu şu önemli noktaları ekliyor:

* Hem profesyonel hem de girişimci olacaksınız. Yönetim kurallarında Enstein olsanız bile ortak orada olmalı. Sonuçta hesap sormak için ne olduğunu bilmelisiniz. Neticede sonucuna patron katlanır.

* Hiçbir yöneticiye şirketin kötüye gittiğini kabul ettiremezsiniz. Öyle olursa hem kendini başarısız görür hem de çalışan insanları düşünür. Bir türlü evet demez. Ben STFA'da şirketlerin gerçek durumunu şirketi kapattıktan sonra gördüm. Hazırlanan raporlar dahi gerçekleri yansıtmıyor.

* İyi yönetmeyip hep patronun cebine güvenilmiş. Ver para, ver para. Her gün zarar. Planlar, bütçeler getiriyorlar, bize şu kadar para verin, önümüzdeki yıl iyi olacak. İkna etmek en zoru yani. Bu şirket batık diyorsunuz. Karşı koyuyorlar. 40 küsür şirket içinde bir tek şirket geldi bana ve böyle giderse bir yıl sonra batarız diye doğruyu söyledi.

Ortağımız her ayın yarısı Türkiye'de

Şimdi STFA'nın durumu nasıl?

Krizden dolayı işler biraz yavaşlasa da bazı projeler ötelense de gayet iyiyiz. Biz genelde petrol şirketlerine çalışıyoruz ve altyapı yapıyoruz. 2010'u iyi paralarla kapattık. 130 milyon dolar vergi öncesi kârımız var. 2010 yılında 1.2 milyar dolar ciro yaptık. Bu yıl beklediğimiz ihaleler var. Gerçekleştiği takdirde büyüyeceğiz. Ama bizim öncelikli hedefimiz kârlılık. Elimizdeki işler milyar dolar civarında. Türkiye'de yürüyen bir projemiz var. İzmit Körfez geçişi ile ilgili Japonlarla birlikte bir çalışmamız var. Daha erken ama üçüncü köprü ile ilgili potansiyel yabancı şirketlerle görüşüyoruz. 2008'de şirkete yüzde 21.5 oranında ortak ADM Capital ile de farklı bir çalışma şeklimiz var. Bir çok Türk patronun aksine biz dedik ki kaytarmak yok, gelip oturacaksınız yönetimde. Ayın yarısı Türkiye'deler.

Aile yani Sezai, Alp ve Nur Taşkent özellikle inşaatın yönetim kurulunda çalışıyor. Sezai Türkeş Libya gibi ülkelerde çok tanınan bir isim. Doğu kültüründe aile kavramı çok önemli. Mülkiyet sahibini görmek istiyorlar.

Acelemiz yok ama STFA'yı halka açmak için hazırlanıyoruz!

Son hedefinizi sorsam?

Halka arza hazır hale getiriyoruz STFA'yı. Bir ucu Pakistan'da, bir ucu Libya'da olan şirket son üç yıldır denetimden geçiyor. İç yapıyı yeniden düzenliyoruz. Özel bir acelemiz yok. Konjonktüre bakıyoruz ve iyi bir zamanda halka açılmak istiyoruz. Deniz yapılarında, limanlarda çok iyi bir bilgimiz var. Yurtdışında bu ihalelere bizden başka giren Türk şirketi yok zaten. Eskiden rekabet daha azdı. Şimdi dünyanın diğer tarafındaki şirketler geliyor, biz de onların pazarlarına bakıyoruz. Melen pojesi dahilinde boğazın tabanından tünel geçiriyoruz.

İnşaat dışı bir yemek işiniz var, o nasıl gidiyor şimdi?

Türkiye'nin en büyük yemek şirketi Sofra. Dünyanın en büyük yemek şirketiyle ortağız ve yıllardır 'düzeyli bir beraberliğimiz' var. İnşaatta 6-7 bin kişi çalışırken, yemek işinde çalışan sayımız 13 bin civarında. Günde 550 bin öğün yemek çıkartıyor Sofra.