Sultanahmet Korsanlığı



İstanbul’un en turistik yerlerinden biri ve 400 yıllık şaheser olan Sultanahmet Camisi’nin girişine, tarihsel dokuyu hiçe sayan bir engelli rampası konuldu. Anıtlar Kurulu’nun veya Vakıflar’ın rampadan haberi yok. Hürriyet Gazetesi'inden Sefa Kaplan'ın haberine göre İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Prof. Ahmet Emre Bilgili, ‘olay yeri’ne gidip metal özürlü rampasını gördükten sonra, “Evet burada belki böyle bir düzeneğe ihtiyaç var ama bu yapılan felaket bir şey” dedi ve ekledi:

“Böyle muhteşem bir mimariye bunu eklemeyi kim akıl etmiş olabilir doğrusu bilmiyorum. Tarihi eserlere böyle bir ilave yapılacağı zaman Anıtlar Kurulu’ndan izin almak gerekir. Ben araştırdım, maalesef böyle bir izin alınmamış. Anıtlar Kurulu, Sultanahmet Camii gibi bir tarihi eserin bütünlüğünü bozan ve güzelliğini örseleyen böyle bir projeye asla izin vermezdi.”

Alüminyumcudan

Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Uğur Tanyeli ise şunları söyledi:

“Bu gibi çok önemli tarihsel yapılarda engelliler için tedbir alırken başka kamusal yapılarda olduğu kadar ‘özgür’ davranamayız. Öncelikle yapmak istediğimiz katkının mimari kalitesiyle ilgilenmemiz gerekir. Dört yüzyıllık bir anıta herhangi bir soğuk demirciyle alüminyumcunun elinden çıkma bir rampa eklenemez. En azından bu işin ciddi bir mimari tasarım işi olduğunu fark etmek zorundayız. Tarihsel anıtın mimari düzeyi ona yapılacak yeni eklemenin de yüksek olmasını gerektirir. Ayrıca, sadece bu tarihsel cami değil, engelliler de bu sefil metal rampadan daha iyisini hak ediyordur herhalde.”

Bu manzara kaygı verici

Arkeolog, Arkeoloji ve Sanat Dergisi editörü Nezih Başgelen de Sultanahmet’teki korsan rampa için şunları söyledi: Sultanahmet Camii İstanbul’un simge anıtlarından birisi olması yanı sıra  Osmanlı mimarlığının da çok değerli yapılarının başında gelen bir şaheserdir. Buraya yapılacak her türlü müdahalenin çok iyi düşünülüp, defalarca irdelenip bu özgün yapıya has çözümler geliştirilerek uygulanması gerekmektedir. Günümüz kamusal hizmet yapılarına, okullarına ya da benzeri binalara uygulanan bir sistemin, göz bebeğimiz gibi bu denli titizlikle korunması gereken benzersiz bir ata yadigarına alelacele uygulanmasını çok yadırgadım. Bu mutlaka bir zorunluluksa bile çok daha şık ve uygun bir çözüm geliştirilebilinirdi. Sultanahmet gibi benzersiz bir eserimize de böyle bir hassasiyet ve özen gösterilmesi yakışırdı diye düşünüyorum. Şimdiki manzara kaygı verici.”