Sümer Mahallesi 10 Yıl Sonra Dönüşüyor



Geçtiğimiz haftalarda Sümer Mahallesi’nin bir bölümü riskli alan ilan edildi. Aslında bu süreç 2003 yılında yapılan Deprem Master Planı’na dayanıyor. O tarihten bu yana neler yaşandı kısaca aktarabilir misiniz?

1999’da olan Marmara Depremi’nden önce deprem konusunda çalışmaya başlamıştık. Bu çalışmaları depremden sonra hızlandırdık. İlk aşamada, Zeytinburnu zeminini öğrenmek adına İstanbul Üniversitesi’yle başlattığımız çalışma vardı, onu da hızlandırdık. 2000 yıllarının başlangıcında İstanbul’un ilk zemin haritalarını yapan ilçe biz olduk. Bizim arkadaşlarımız öğretim üyesi kadrolarla birlikte çalıştı. Zeytinburnu’nun deprem açısından en sıkıntılı yerleri neresidir, güvenli yerleri neresidir bunları çıkardık ve planlamaya aktardık.

Akabinde Büyükşehir Belediyesi’nin çalışması vardı, burayı takip ediyordu. Japon Uluslar arası İşbirliği Örgütü, kısa adı Jica, Marmara Depremi’yle ilgili bir çalışma yapıyordu. Hedef, muhtemel meydana gelebilecek bir Marmara Depremi’nde İstanbul’un risk haritasını çıkartmaktı. Bu çalışmaya paralel olarak Jica’nın önerisi doğrultusunda Büyükşehir Belediyesi, üniversitelerden oluşan bir kadro kurdu. Yine Jica’nın önerisiyle bir deprem master planı hazırlamaya koyuldular. Bu çalışma birkaç ay sürdü. Görüşmeler neticesinde planı uygulayacakları pilot bölge arayışına girildi. Bize geldiklerinde onlarca belediyeyi gezmişlerdi pilot bölge için ama hiçbir belediye kabul etmemişti. Gerekçe de artık kimsenin depremi duymak istememesiydi. Halkın psikolojisi bozulmuş, ekonomi dibe vurmuş. Bütün belediyeler, depremle anıldıkları takdirde çok büyük sıkıntıya gireceklerini düşünüyorlardı. Biz bütün bu düşünceleri bertaraf ettik. Belediye başkanımız projeyi kabul etti ve Zeytinburnu pilot bölge olarak seçildi. Bu noktada şunu vurgulamak gerekiyor; pilot bölge olmamız zeminimizin ve binalarımızın kötü olduğu anlamına gelmiyor. Bir nokta lazım çalışmaya başlayabilmek için. Sonuçta o çalışmayla ortaya çıkacak neticeler, bölgeye ve Türkiye’ye emsal olacak. Planlamayı da buna göre yapmak gerekiyor.

Hazırlanan Proje

Resim Galerisi Burada Görünecek

Zeytinburnu pilot bölge olduğunda; Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi yaklaşık bir buçuk yıl süren bir çalışma yaptı. 15 bin civarı binanın taraması yapıldı. Biz bu proje başlamadan, deprem öncesinde yapılan binaların riskli olduğunu söylüyorduk zaten, bu çalışmalar da bizi teyit etti. Çalışma sonuçları, 2295 yapının riskli olduğunu ve mutlaka müdahale edilmesi gerektiğini ortaya koydu. 1’den 15 bine kadar sıralama yapıldı. Bu sıralamanın ardından bir uygulama fikri ortaya çıktı. Uygulama alanı da Sümer Mahallesi seçildi. O alanı seçmemizin nedeni işte bu risk analizidir. Zeytinburnu genelinde riskli yapı sayısını toplam yapı sayısına böldüğünüzde yüzde 12 gibi bir oran ortaya çıkıyor. Sümer Mahallesi’nde bu oran yüzde 25’e tekabül ediyor. Bizim dönüşüm yaptığımız alanda ise yüzde 47’ye tekabül ediyor. Risk analizi bu işe yarar, nereden başlamanız gerektiğini gösterir. Bu, “Hadi bu binaları yıkalım” anlamında yapılan bir çalışma değildi. Bir kanun yok, yönetmelik yok, çalışma yok. Büyükşehir Belediyesi’yle görüşerek Kiptaş’ın da devreye girmesiyle çalışmaya başladık. Yaklaşık 1250 bağımsız birimi, bu da 161 binaya karşılık geliyor, dönüştürme kararı aldık. Toplantılarda çıkan öneri şuydu; metrekarelerin yüzde 25’inden kesinti yapalım, yüzde 75’ini verelim para istemeyelim. Mesela vatandaşın yüz metrekare evi varsa ona 75 metrekare verelim bir de 25 metrekare otopark verelim. Sosyal donatıları olsun, insanların eğleneceği dinleneceği, spor yapacağı alanlar da olsun… Böylece uygulamaya başladık. Şuanda geldiğimiz noktada; birinci etap olarak 455 tane daireyi bitirdik. Yaklaşık 225 tanesinin sözleşmesini yaptık. Geri kalanını da önümüzdeki aylarda teslim edeceğiz. Daire tesliminde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da törene katılacak. Ancak bu proje sürdürülebilir bir çalışma olmadı. Başarılı bir çalışma ama sürdürülebilir değil. Çünkü maliyeti çok yüksek ve devlet bunu kaldıracak güçte değil. Müteahhit mantığıyla gitsek yüzde 25’ini alıp, yüzde 75’ini mal sahibine verdiğimizde kar etmeyi bırakın, çok fazla para öderiz. Devam edilebilecek bir sistem olmadığı için biz projeyi şimdilik bu noktada kestik. Bizim hedefimiz yapılabilirliği ortaya koymak; yani yerel yönetimin bunu başarabileceğini göstermekti ve bunu başardık. Biz daha yasa yokken bu işe girdik. Şimdi bu projeyi tamamlayacağız. Daha sonra boşalttığımız yerleri yıkıp yine aynı mantıkla yapıp mal sahiplerine teslim edeceğiz.

Afet Yasası bu anlamda bir katkı sağladı mı size?

Yasa daha yeni çıktı. Biz şuanda dönüşüm yaptığımız yeri bakanlar kurulunca dönüşüm ilanı olarak çıkardık. Bu kararın çıkması oradaki işlerin kolaylaşması için gerekliydi. Vatandaşın konutuna yerleşebilmesi için Kiptaş’la bir alım satıma girmesi gerekiyor. Devlet olsa da böyle yapılması gerekiyor. Vatandaşın burada 10 bin lira gibi bir harç parası ödemesi gerekiyor. Bu rakamlar insanlar için büyük rakamlar. Bu karar bakanlar kurulundan çıktı, resmi gazetede yayınlandı, yürürlüğe girdi. Bizim işimiz kolaylaştı böylece. Şimdi artık tapu alım satımla ilgili bir harç parası olmayacak. Biz bu alanı daha önce 3 etapta düşünüyorduk. Birinci etabı boş sahaydı, bu alana projeyi yaptık. 200 tanesi müteahhidindi, gerisi de kamuya kaldı. Şimdi iki tane seçeneğimiz var; birinci seçeneğimiz bu boşalttığımız yeri yıkıp ikinci etabı yapmak. İkincisi de hiç ona gerek kalmadan, geriye kalan yerleri kiraya çıkararak komple yıkıp hep birlikte yapmak. Bana ikincisi daha bize uygun gibi geliyor. Çünkü yeni yasaya göre devlet kira yardımı yapabiliyor mal sahiplerine.

Kiracılar bu durumdan faydalanabiliyor mu?

Kiracılara bir şey yapamıyoruz maalesef. Bu yasada devlet eğer isterse kiracılara yardım yapılabilir. Bu bütçeyle alakalı bir şey ama devletin parasını çarçur etmemesi lazım… Eğer bir vatandaşın gerçekten yardıma ihtiyacı varsa, başbakanlık fonu var zaten.

Yapılan Konutlar


Sümer Mahallesi’nde halkı bu sürece nasıl ikna ettiniz?

Sümer Mahallesi’nde bu projeyi Büyükşehir Belediyesi adına Kiptaş’la birlikte yaptık. Daha önce edindiğimiz tecrübeleri de ön plana çıkararak gerçekleştirdik projeyi. Bu tecrübelerin içerisinde hem yerel tecrübelerimiz var, hem de 2005 yılında Hollanda’dan bu anlamda yardım almıştık. Kentsel dönüşüm sürecinde kurulacak ittifak bürolarında çalışacak kişilerin eğitimini sağladık. Bu eğitimi ön plana çıkararak, apartmanlardaki daire sakinleriyle görüştük. Büyük bir toplantı yerine, 26 apartmanda tek tek toplantı yaptık. Her apartmanda 7-8 daire sakini geldi. Belediye Başkanı, Kiptaş’ın Genel Müdürü, ben de başkan yardımcısı olarak katıldım; vatandaşla projeyi paylaştık. Onların düşünceleri hep olumluydu. Yüzde 90 olumlu düşünceyi gördükten sonra yola çıktık. Birebir görüşme daha iyi. Şimdi salon toplantılarında provokatörler çıkabiliyor. Böyle olunca süreç başlamadan bitiyor. Bundan sonraki süreçte belediyelerin salon toplantıları yerine, bire bir vatandaşla bir araya gelip öyle görüşmesi gerekiyor. Bu iletişim ofisleriyle sağlanabilir. Biz bu uygulamanın nimetini Sümer Mahallesi’nde alıyoruz. Daha önce İETT Bloklarında bir dönüşüm işine girdik. Dünya bankasıyla iş birliği yapmıştık. Kirasını da veriyorduk. Vatandaş taşındıktan sonra ayda 125 dolar ödemeye başlayacaktı. Bu iş öyle provoke edildi ki… Provoke edenler daireden daha fazla şey istemeye başladı. O işin önü kesilmiş oldu. Şuanda ne durumdalar; 85 metrekare dairelerden 120-125 bin lira alabilirsiniz. Eğer biz yapıp teslim etmiş olsaydık 400 bin liradan aşağı değildi o daireler. Hem değer kazanacaktı, hem de sağlıklı olacaktı. Şimdi bir deprem olduğu takdirde o binaların ayakta durma şansı yok.

Konu Başlıkları Burada Görünecek