Susuz Yaz



Umudum mart sonuna kadar bol yağışların olması ve barajların biraz dolmasıydı. Öyle ya atalarımız "Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır" dememiş miydi? Ama onlar bunu kendi zamanlarının tecrübesiyle söylemiş.
CNN Türk'ün meteoroloji editörü Bünyamin Sürmeli ile konuştum, umutlarımı kırdı. Türkiye'ye kar ve yağmur getiren hava akımları İzlanda'dan doğuya doğru esen rüzgâr sistemlerine bağlıymış. Bu sene bu sistem 'Kuzey'den, yani İskandinav ülkeleri, Almanya, Rusya'dan geçiyormuş.

O sebeple bu yıl Orta ve Güney Avrupa, Balkanlar ile Türkiye'nin Batı bölgeleri yeterli yağmur alamıyor.
Sistem kolay kolay değişmezmiş, o yüzden mart ayında da "bilimsel olarak" bol yağış beklemek gerçekçi değilmiş.
Bu 'senelik' talihsizlikten başka küresel ısınma, erozyon gibi uzun vadeli belalar da bizi bekliyor.

90 milyon nüfus!
Cumhuriyet ilan edildiğinde Türkiye'nin nüfusu 12 milyondu! "On yılda on beş milyon"a çıkmıştık ancak. 1912'den itibaren 3.5 milyon evladını kaybeden Anadolu ıssız, insansız, cansız bir bozkır hüznü içindeydi.
Bugün aynı topraklarda 70 küsur milyonuz!
2050 yılında nüfusumuz 90 milyon olacak! Su ihtiyacımız ne kadar artacak?!

Şehirleşme, ekonomik ve sosyal gelişme su tüketimini artırıyor.
Sulu tarım da su ihtiyacını artırıyor.
Ama su kaynaklarımız artmıyor! Hatta erozyon ve küresel ısınma su kaynaklarını bir ölçüde azaltıyor, önemli ölçüde de düzensizleştiriyor!
Daha üç yıl önce "dere yataklarında" sel afetlerine uğrayan İstanbul'un barajlarında 8 aylık su kalmış! On milyonu aşkın nüfusun su sıkıntısı ne demek?!
Bozkır İç Anadolu daha zor durumda. 5 milyon nüfuslu Ankara'nın barajlarında 3-4 aylık su kalmış.
Kızılırmak'tan su pompalamak? Ama Kızılırmak'ta da pompalanacak su kalacak mı, yaz aylarında?!
Konya Ovası'nda yeraltı sularını hovarda çekip israf ettiğimizden, çölleşme ciddi bir tehdit haline gelmiş...
Türkiye'nin kuraklık yaşamayacak tek bölgesi, bugün ve yarın Doğu Anadolu!

Bir damla su
Churchil "Bir damla petrol, bir damla kan" demişti. Korkuyorum, "Bir damla su, bir damla kan" dönemine doğru gidiyor, dünya ve bilhassa Ortadoğu.
Su yüzünden çıkacak büyük çatışmalar?!
Sihirli çözüm formülleri de yok.
Suyu tasarruflu kullanma ve toprağı koruma bilinci? Elbette evet ama insanoğlu için acil ihtiyaçlar daima uzun vadede rasyonelliklerden daha etkilidir. "Bilinçlenme"ye bırakmadan bilhassa belediye mevzuatına, banyo tesisat üretimine su tasarrufu sağlayacak zorunlu hükümler konulmalıdır.
Sabancı Üniversitesi'ne gittiğimde Rektör Prof. Tosun Terzioğlu gezdirip anlatmıştı. Kampusa yağan bütün yağmur suları, çatılardan, yollardan toplanıp dev bir mahzende toplanıyor. Koca bir üniversitenin bütün yıl boyunca kullanma ve sulama suyunu bu sarnıç sağlıyor! Hem para tasarrufu, hem su tasarrufu!
Bunlar mecburi hale getirilebilir.
Uzmanı olmadığım için çözümler öneremem. Ama şu belli ki, bu sene susuz bir yaz geçireceğiz; çocuklarımız, hele de torunlarımız "çevresel olarak tahrip olmuş" bir dünyada yaşayacağız. Bunu bilmek bile felaketi geciktirebilir, biraz hafifletebilir belki.
Düzeltme: Dünkü yazımın son paragrafındaki "nasyonal" kelimesi yanlış dizilmiştir, doğrusu "rasyonel" olacaktır, düzeltir, özür dilerim.