Tagliabue, Kentli İnsanın Mutluluğu Üzerine Kurulu 'Zihinsel Peyzajları'nı Anlattı



EMBT mimarlık ofisinin kurucu ortağı, ünlü İtalyan mimar Benedetta Tagliabue, “Zihinsel Peyzajlar” (Lanscapes of the Mind) başlıklı sunumuyla 27 Ekim 2011 Perşembe akşamı Yapı-Endüstri Merkezi'ne konuk oldu.  

Siemens Ev Aletleri ana sponsorluğunda gerçekleşen konferansta; İskoçya Parlamento Binası, Hamburg Hafencity Limanı, Santa Caterina Pazaryeri, Expo Shanghai 2010 İspanyol Pavyonu gibi önde gelen projelerinin tasarım sürecini dinleyiciler ile paylaşan Tagliabue, kentlilerin yaşamında önemli bir yere sahip kamusal alanları, en mahrem yapılara bile nasıl entegre ettiğini gösterdi.


Konferans öncesinde söz alan Yapı-Endüstri Merkezi (YEM) Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Hasol, 29 Kasım günü Farshid Moussavi'nin de YEM'e konuk olacağını hatırlatarak; "İki önemli konuğumuz da kadın. Ülkemiz kadınlarının da başarılı işlere imza attığını düşünüyorum. Bugünkü Tagliabue ve onu izleyen Moussavi konferansını da çok önemli görüyorum" dedi.



Hasol'un ardından açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüdeki yerini alan Siemens Ev Aletleri Halkla İlişkiler Yöneticisi Demet Kaptanoğlu da, sıradışı projeler gerçekleştiren Benedetta Tagliabue'yi dinleyicileriyle buluşturmaktan duydukları sevinci dile getirerek, YEM işbirliğinde düzenlenen "Sürdürülebilir Mimarlık" konferans dizisine katkı sağlamanın , her boyutuyla sürdürülebilir çözümler üreten Siemens için anlamlı bir katkı olduğunu vurguladı.


"Proje pişirmeyi seviyoruz"

"Zihinsel peyzajlar" başlıklı sunumuna geçmeden önce, ikinci kez İstanbul'da bulunmanın kendisi için büyük bir anlam taşıdığını belirten Benedetta Tagliabue, 11 yıl önce kaybettiği eşi ve iş ortağı Enric Miralles ile çıktıkları Karadeniz gezisinin başlangıç noktası olan kente yeniden ayak basmaktan çok mutlu olduğunu dile getirdi.

Mimarlık pratiği EMBT'yi ve burada çalışanları, proje "pişirmeyi" ve seyahat etmeyi seven zanaatkârlar olarak tarifleyen Benedetta, sunumuna İskoçya Parlamento Binası ile başladı.


Karmaşıktan hoşlanmadıklarına dikkat çeken İtalyan mimar, kentte pek çok şey yaşandığını, binanın da bunu yansıtacak şekilde tasarlandığını söyledi. Parlamento binasını güzel bir bahçeye kavuşturarak, halkı içeri alan erişilebilir bir yapıya imza attıklarını ekleyen Benedetta, gemiye benzettiği müzakere salonunun, aynen bir geminin içinde olduğu gibi hiçbir yere hiçbir ulusa ait olmama hissi yaratarak, insanlara kendini evinde hissettirdiğini vurguladı.


Bu projenin kendilerine, ülkeleri dışında mimarlık yapma imkanı sunması açısından da önemli olduğunu belirten Benedetta Tagliabue daha sonra, enerji şirketi Gas Natural için Barselona'da hayata geçirdikleri genel merkez binasına geçti. Firmanın aklında öncelikle, kurumsal güçlerini ortaya koyan simge bir yapıya kavuşmak olduğunu söyleyen Tagliabue, kaya metaforundan yola çıkarak nasıl şeffaf bir yapıya ulaştıklarını anlattı.


Binanın cephesinde siyah ayna cam kullanarak toprağa atıfta bulunduklarına dikkat çeken mimar, gökyüzünün hareketlerine bağlı olarak sürekli farklı bir tepki veren cephenin, adeta bir alevi anımsattını dile getirerek, "Gas Natural petrol şirketi için yaptığımız bu yapı, alev gibi değişken cephesi ile bir bakıma, yanmakta olan petrolü de çağrıştırıyor" dedi. Şekil itibariyle zafer taklarını da anımsatan bu kule, zamin kotunda geniş bir kamusal alana yer vererek, altından kentin geçmesine de imkan tanıyor.



Çocuklarının isimlerine varıncaya dek pek çok şeye ilham veren Santa Caterina Market (Santa caterina Pazaryeri) projesini de ayrıntılı bir biçimde aktaran Benedetta Tagliabue, 10 yıl süren bu büyük kamusal alan düzenlemesine ilişkin şunları söyledi:


"Mezar çatısından mutlu bir yer yarattık"

"Santa Caterina, gerek benim gerekse eşimin çok sevdiğimiz ve çok şeyler öğrendiğimiz bir proje oldu. Çok kapalı bir kent dokusuna sahip Barselona'yı, bu pazaryeri sayesinde biraz daha dışarı açmayı başardık. Başta sadece bu dar sokakları anlamaya ve bunları nasıl açacağımızı çözmeye çalıştık. Pazaryerini, özellikle de çatısını yeniden yarattık.

Pazarın altında 200 yıl önce gotik bir manastır olduğunu keşfettiğimizde bundan gerçekten çok etkilendik. Belediye buranın sadece küçük bir bölümünü arkeolojik sit olarak muhafaza etmeyi, geri kalanında ise proje için kullanmaya karar verdi. Bu noktada mekandaki 'devamlılık hissi', tasarımımız için önemli bir veri oluşturdu. Geçmiş şu andı; tarihi bir mekanda nasıl davranmamız gerektiğini öğrendik. Altta mezarlar vardı, yıkım ve inşaat bir arada yürüyordu. Tarihin sürekli değişim halinde olduğu bilincinden hareketle, kentlilerin kullanmaktan mutlu olacağı bir mekân yaratmak istedik ve neşeli çatımız böyle ortaya çıktı. İspanyol seramik ustalarının yardımıyla, tüm kentten algılanabilen fantastik bir çatı yaptık. Mezar çatısından, mutlu bir yer yarattık."

Kentlerdeki dönüşümün toplum üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğunu düşünen Benedetta, bunda mimarlar kadar siyasilerin de önemli bir role sahip olduğunu hatırlattı ve şöyle devam etti:

"Mimarlar, küçük müdahalelerle insanları daha iyi mekanlara kavuşturmaya çalışmalı. Kızımın ismi Caterina. Oğlum Domenico ise ismini, buradaki manastırda yaşayan bir keşişten alıyor. Santa Caterina ile aramızda gerçekten güçlü bir bağ var."


"İspanya'da mimarlık uzmanlaşmaya bakmıyor"

Benedetta sunumunun geri kalan bölümünde Barselona'nın atıl sanayi bölgelerinden birinde hayata geçirdikleri dönüşüm projesi Diagonal del Mar'dan ve Expo Shanghai 2010 için tasarladıkları İspanyol Pavyonu'ndan bahsetti.

İspanya'daki mimarların küçük ya da büyük ölçekli her tür proje ile haşır neşir olduğuna dikkat çeken Benedetta, Alman ekolünde veya diğer ülkelerde olduğu gibi peyzaj mimarı, iç mimar gibi ayrı uzmanlık alanlarına gidilmeksizin mimarın, açık ya da kapalı her türlü mekân için çözüm ürettiğini vurguladı.

Hafencity Hamburg yarışmasını da bu sayede kazandıklarının altını çizdi. Hamburg limanı için gerçekleştirdikleri projenin değerinin, kentteki nüfus arttıkça daha da çok anlaşıldığını belirten Tagliabue; "Hamburglular şu anda hava koşulları ne olursa olsun, kamusal mekânlarını Barselonalılardan daha yoğun bir şekilde kullanır oldular" dedi.

Expo Shanghai 2010'daki İspanyol Pavyonu'nun, bu ülkenin neşeli ruh halini soyutlayan, hareketli bir forma sahip olduğuna dikkat çeken Benedetta, Çin ve İspanyol kültürünün ortak paydası hasırcılıktan yola çıkarak yarattıkları pavyonun Şanghay'da kalmasına karar verilen 5 pavyondan biri seçilmesinin mutluluk verici olduğunu söyledi. Bu projenin ardından Çin'den pek çok proje teklifi geldiğini ifade eden mimar, şu anda masalarında olan güncel projeler ile sunumunu sonlandırdı.