"Tarih Kurumu Binası Mahalle Kebapçısına Dönüşüyor"



Mimar Turgut Cansever ve Ertur Yener tarafından tasarlanan ve 1980 yılında Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü kazanan Türk Tarih Kurumu binasına yapılan müdahaleler, mimarların tepkisine neden oldu.

Cansever’in kızına danışın

Taraf'ın haberine göre, Ankara Mimarlar Odası Başkanı Ali Hakkan konuyla ilgili şunları söyledi: “Proje sahibinin telif haklarını sürdüren ailesine danışılmadan projenin özgün kimliğine zarar verecek düzeyde bir dekorasyon uygulamasına girişilmiştir. Yapının iç ve dış doğramalarının bir bölümünde PVC malzemeler kullanılarak dış cephe karakteri olumsuz olarak etkilenmiştir. Yine binanın özel olarak tasarlanmış bahçesinde yapılan hiçbir tasarım ürünü olmayan havuz ile birlikte yapı önemli ölçüde zarara uğratılmıştır. TTK Başkanı ile gerçekleştirilen ve bir yönetim kurulu üyemizin de katıldığı görüşmelerde yapının özgün haline getirilmesi için gerekli işlemlerin yapılması gerektiği talep edildi. Proje müellifi Turgut Cansever’in ailesi tarafından bu işlemlerin ücret talep edilmeden yapılabileceği iletildi. Ancak bu konuda TTK’nın nasıl bir tavır alacağı konusu henüz netleşmedi.”

Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Görevlisi Aykut Köksal binaya yapılan müdahaleye tepki göstererek “Cumhuriyet mimarlığı içinde, önemi ve niteliği üzerine büyük bir uzlaşma olan az sayıdaki yapılardan biri Cansever’in Türk Tarih Kurumu binasıdır. Türk Tarih Kurumu’na yapılan ve binayı bir kenar mahalle kebapçısına dönüştüren müdahale ne yazık ki artık hiç şaşırtmıyor. Doğrusu şaşırtıcı olan, müdahaleye karar verenlerin bu mimarlığı kavramaları ve büyük bir duyarlıkla yaklaşmaları olurdu. Ayrıca, yapılan işin vahametini dile getirirken şunu da biliyorum, ne yapılan yanlış iş düzeltilecek, ne de söylenmek isteneni anlamak için çaba gösterilecek” dedi.

Bilge mimarın anısına saygısızlık

Mimar Aysun Toprak da yaptığı açıklamada Turgut Cansever’in, mimari dünyada üç kez Ağa Han Mimarlık Ödülü alan, mimarisini İslam tasavvuru üzerine konumlandırmış bilge bir mimar olarak anıldığını belirterek, “Şu an; müelliflik hakları gibi hukuki bir hakkın yok sayılması bir yana, yapının ve mimarının mimari kültüre ve toplum kültürüne kazandırdıklarını yok sayan, hâlâ tam olarak kapsamını bilemediğimiz, iç mekâna ve bahçesine bir takım niteliksiz uygulamalar yapılıyor. Yapılar zaman içerisinde değişim geçirebilirler ama bunun müellif mimar tarafından veya toplum vicdanı sorumluluğunda yapılması gerekir” ifadelerini kullandı.

İçi altın varaklar, lambrilerle döşenen yapının zemin katında konferans salonu, kitap depoları, üst katlarda kütüphane, okuma salonları ve ofisler yer alıyor.