TCDD Çalışanı ve Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası Üyesi Soner Önal

Meclis tarafından son olarak çıkarılan Torba Kanun,  var olan birçok kanunu değiştiren bir özelliğe sahip. Kıyıların gayrimenkul olarak değerlendirilmesinin önünü açıyor. Kıyı işgalcileriyle ilgili özel bir af getiriyor. Anlaşma yoluna gidilirse ve davalardan vazgeçilirse, aynı kişilere 49 yıllığına kıyıları işgal etme olanağını veriyor ve yasal bir kılıf yaratıyor. Ayrıca Karayolları ve Devlet Su İşleri’nin (DSİ) arazileri dahil olmak üzere kamu arazilerinin satışının önünü açıyor. Bu konuda engel çıkarabilecek tek nokta İmar Kanunu ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu. Bu Torba Kanun’la birlikte bunlarla ilgili de özel istisnalar getiriliyor. Yani tarihi eserlere uygulanacak projelerde yasal sorunlarla karşılaşmamak için hazırlanan bir kanun. Tamamen İmar Kanunu ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nu devre dışı bırakan maddeleri var. Bu yasanın görüşüldüğü gün Meclis’te Kemal Kılıçdaroğlu’nun bize aktardığına göre; Başbakan Haydarpaşa için Çalık’a, Haydarpaşa Lisesi için de başka birine söz vermiş. Bu kanun, verilen bu sözlerin hayata geçmesi için çıkarılmış. Kanunun bir özelliği de plan hazırlamaktan, bunu resen onaylamaya kadar TOKİ’ye çok geniş yetkiler vermesi. TOKİ’yi neredeyse inşaat mafyası haline getiriyor. Demiryollarına da buna benzer yetkiler veriyor. Şimdi bu kanun CHP tarafından Anayasa Mahkemesi’ne götürüldü.

 

Öğrendiğime göre İzmir’de okulların devre dışı bırakılması, özelleştirme idaresine devredilmesi söz konusu olacak. Yeni kanunla birlikte şehrin içinde kalmış, sıkışmış, eğitim özelliğini yitirmiş gibi kavramlar getiriliyor. Yani şehrin içinde arazisi değerli olan okulları da istiyorlar. Bu kanunda Demiryolları’nı da bağlayan hükümler var. Her ne kadar bu konuda mahkeme kararları çıkmış olsa da, Haydarpaşa konusunda ilgili kanunları devre dışı bıraktıkları için şu an önleri açık.

 

Ekim ayında düzenlenen 2. Uluslararası Demiryolu Sempozyumu ve Sergisi için Haydarpaşa Garı’nı tanınmaz hale getirdiler. 5 trilyon civarında bir gider olduğu söyleniyor. Yolları kapattılar, yolcular mağdur edildi… Üstelik buna Koruma Kurulu’ndan izin çıktı. Sempozyum mahkemeye taşındı ama mahkeme kararını verene kadar sempozyum bitti! Bu arada gar hem göreceği kadar hasar gördü, hem de işlevsiz kalabileceğini göstermiş oldu. Ne yazık ki işin böyle bir stratejik boyutu da var. Demiryolları Genel Müdürü, sempozyumda yaptığı konuşmada, "2010’da yine burada sempozyumlara ev sahipliği yapabiliriz. Biz Haydarpaşa’da sempozyum yapılabileceğini ispatlamış olduk" dedi.

 

Marmaray Projesi’nin ilk halinde üçgen bir hat vardı. Parkur yine Söğütlüçeşme’den dönüp, parkın önünden batarak gidiyordu. Bir de Haydarpaşa’ya giriş ve yine aynı şekilde o güzergaha bağlantı vardı. Ancak bir süre sonra bu üçgen hattın projeden çıkarıldığı öğrendik. Bunun üzerine DLH’ya yazılı başvuruda bulunarak bu hattın korunup korunmadığını sorduk. Gelen cevapta, "Kurumlarla yapılan görüşme ve yönlendirme üzerine bu hat çıkartılmıştır" yazıyordu. Önceleri Marmaray Projesi’nde Yedikule’den Sirkeci’ye bir transfer hat olacağı, yani eski güzergahın korunacağı söyleniyordu. Bir süre sonra aslında bunun da doğru olmadığı öğrendik. Hatta kendine aydın diyen bazı kesimler, buranın müzeleştirilmesini gündeme getirdiler. Haydarpaşa için de "İşlevsiz hale gelecek, müze yapalım" demişlerdi.

 

Marmaray Projesi’nin dosyaları arasında, TCDD ile Belediye tarafından imzalanan bir protokol var. Bu protokole göre yaklaşık 20 tane istasyonun kentsel dönüşüm projesi kapsamında değerlendirilmesi söz konusu. 5793 Sayılı Kanun çıktıktan sonra bunun da hukuki zeminini hazırlamak çok zor olmayacak. Pendik’ten başlayarak, Halkalı’ya kadar merkez istasyonları arazileriyle birlikte istiyorlar. Bunlar da güzergah üzerindeki kentsel dönüşüm projelerine denk düşüyor. Mesela Yakacık’ta hastane arazimiz var. Bu hastane İstanbul’daki iki sanatoryum hastanesinden biriydi. Ancak kurum hastanelerini devrederken ortadan kaldırdılar. Şu an Sağlık Bakanlığı’nda ve başka özellikte bir hastane olarak kullanıyor. Ama sonuçta bu arazi Demiryollarının arazisi. Şimdi buranın Marmaray güzergahıyla ne alakası var? Demiryolunun geçmediği bir yerde, çok yukarıda bulunuyor. Ama Marmaray Projesi kapsamında, kentsel dönüşüm anlamında planlanması gereken yerlerden biri olarak görünüyor.

 

Bizim iddiamıza göre Marmaray Projesi’nde iki önemli nokta var. Bir kere yapacakları kentsel dönüşüm kuşağında bir ulaşım ağı örmüş olacaklar. Bunu yaparken direk arazilere el koymak yerine, yeni bir hale sokarak el koyacaklar. Çünkü o zaman yaptıkları şeyi makul yollarla açıklayabilecekler. Şimdi çıkıp Belediye "Ben TCDD’nin 20 tane istasyon arazisi ve binasını aldım, buralara gökdelen dikeceğim" dese tepki çeker. Ama bir proje kapsamında bunu yapması çok farklı olacaktır. Bir taşla iki kuş vurmuş olacaklar anlayacağınız. Hem ulaşım koridorunu oluşturmuş oluyorlar, hem de orada planladıkları kentsel dönüşüm projelerine arazi yaratmış oluyorlar. Çünkü özel mülkiyet arazileri kısıtlıdır. Bu nedenle arazi konusunda bir sıkıntı var. Örneğin gökdelen projeleriyle ilgili tartışmaya açılan yer İETT arazisidir. TCDD’nin Marmara kıyılarındaki arazileri de bu açıdan bulunmaz nimettir. Yanılmıyorsam TCDD, kamu kuruluşları arasında en fazla arazi ve gayrimenkule sahip kurumdur. Çünkü çok büyük bir ağı var. Eskiden demiryollarının kenarında 30 metreye kadar paylar vardı. Şimdi 12 metreye kadar indirdiler. Özellikle Kartal’dan Haydarpaşa’ya gelene kadar demiryoluna çok yakın bahçe sınırları ya da binalar görebilirsiniz. Aslında onlar TCDD arazisidir. Şimdi Marmaray Projesi kapsamında 63 kilometrelik bir banliyö hattını alacaklar. 63 kilometre boyunca, kenarda gabarileri olan bir hat düşünün. Muhteşem bir arazi...

 

1995 yılından itibaren hazırlanması istenen, yeniden yapılanma programları çerçevesinde TCDD’nin tasfiyesine yönelik çabaların bir parçası olan bir kanun var. Bu kanun tasarısı şu anda meclise gönderildi ve bu tasarı içinde Marmaray, TCDD arazisi olarak görünmüyor. Orası belirsiz bırakılmış. Yine yabancı bir konsorsiyuma devredileceği yönünde söylentiler var. Olay sadece Haydarpaşa’yı Marmaray kapsamından çıkarıp orada bir proje gerçekleştirmek değil. Bunun Belediye ile TCDD arasındaki protokolle iyice görüyoruz.

 

Haydarpaşa ile ilgili olarak 2004’ten beri şunu söylüyoruz: "Marmaray Projesi’yle devre dışı bırakıldıktan sonra Haydarpaşa işlevsiz kalacak." Şu anda Marmaray’ın CR1 etabı olarak adlandırılan banliyö hatlarının iki yoldan üç yola çıkarılmasıyla ilgili DLH ile TCDD arasında bir protokol var. Bu protokole göre inşaatın 8 Aralık’ta başlaması gerekiyor. Bunu düzelten bir emir de yayınlanmış değil. İnşaat kapsamında 28 istasyon binasını yıkacaklar. Bunların içinde büyük çoğunluğu tarihi olmak üzere 157 tane sanat yapısı var. Bu inşaat başladığı takdirde Haydarpaşa’yı da onların istediği noktada tartışmak zorunda kalacağız.