Yıllar önce İzmir’i körfez vapurundan seyreden bir
yabancı, parmağıyla koca körfezdeki tek yeşil alan olan
Susuzdede’yi göstererek, “Buraya ev yapmayı unutmuşlar”
demişti. Bunun unutmaktan kaynaklanmadığını belirtirken, nedenlerini anlatmakta
zorluk çekmiştik. Belki de o bölge, yatır olduğu inanışından kaynaklanan bir
kutsal korunma zırhı sayesinde yeşil kalabilmişti. Belki bütün yeşil alanlarda
ağaçlara çaput bağlamalıydık; kim bilir?
Balçova'nın yamaçları
Gerçekten uçakla gelirken yukarıdan baktığınızda hiçbir kent, İzmir kadar
çorak bir görüntü vermiyor. Durum böyleyken, hiç beklenmedik bir anda
Balçova’nın yamaçları yapılaşmaya açıldı. Oysa son zamanlarda herkes İzmir’in ne
kadar çorak ve yeşil yoksunu olduğundan yakınıyordu. Asıl ilginç olan, seçim
öncesinde bulabildikleri birkaç metrekarelik boş alanı çimlendirerek üç beş ağaç
ve çiçek diken belediyelerin tavrı. Şimdi bu belediyelerin yönetimleri, koskoca
ormanlık alanların yapılaşmaya açılmasına, onay verdiklerinden olsa gerek,
sessiz kalıyorlar. 12 Eylül’ün hukuksuzluğunun ve anti demokratikliğinin
artıkları olan yamaçtaki o çirkin yapıların yanına yenileri gelecek ve bizim
sosyal demokrat belediyelerimiz o çirkinliğe onay vererek ortak olacaklar. Yeşil
alanları yapılaşmaya açmak isteyenlerin mazeretleri hiç tükenmiyor; “Canım
burası da orman niteliğini kaybetti; artık orada tarım falan yapılmıyor çünkü su
kalmadı; yanındaki arazinin sahipleri zengin oldu, bu adaletsizlik değil mi?”,
bu mazeretlerin en belli başlıları.
Kente bakışı böyle olanların kent sorunlarına çözüm önerileri de sınır
tanımıyor doğrusu. Bakıyorsunuz, İzmir kentinin “ekonomik ve sosyal yaşamının
nabzını elinde tutan’’ kurumların temsilcileri, ilginç önerilerle ortaya
atılıyorlar. Mesela Birinci Kordon, restoranlara gelenler için otopark olarak
kullanılsın diyorlar. Ya da, Kültürpark’ın “kapalı” otoparka dönüştürülmesi
yetmiyormuş gibi Lozan ve Montrö meydanlarının altının da otopark yapılmasını
öneriyorlar. Bir başkası, körfezin denizin altından yapılacak tüp geçitle
geçilmesini teklif ediyor. Ya da bütün kentin aç kapa denilen caddelerle
donatılmasını.
Madem bu konuda sınır yok, ben de naçizane bir öneride bulunmak istiyorum.
Bırakın kentin içinde orayı burayı otoparka, otoyola çevirmeyi, İzmir Körfezi’ni
olduğu gibi dolduralım. Nasılsa geniş bir alan; bir kısmını yine gökdelenler ve
alış veriş merkezleriyle donatalım. Bir kısmını altı şeritli otoban yapalım ki,
araçlar bütün körfezi dolaşmak yerine İnciraltı’ndan Karşıyaka’ya dümdüz
gidebilsinler. Kalan yerler otopark olarak düzenlensin. Birkaç yere de, eğer
kalırsa, ağaç dikilebilir. Böylece herkes her yere arabasıyla kolaylıkla ve
hızla gidebilir. Yayalar da sokağa çıkmayıversinler. Zaten çok fazlalar! Bu
kentin gelişimine set çeken, ki bu öneriye de adım gibi eminim karşı
çıkacaklardır, “istemezükçü’’lere de kulaklarımızı tıkayarak onları sonsuza dek
susturalım.