Munzur ile Pülümür
Çayı üzerinde kurulan Uzurçayın Barajı'nda, su
tutulmaya başlanırken baraj gölündeki 20 kilometrelik alan su altında kaldı.
Munzur üzerinde kurulacak barajlara karşı çıkan çevreciler, barajlarla birlikte
Tunceli haritasının değişip, doğal dengesinin bozularak ciddi çevre sorunlarının
ortaya çıkacağını savundu.
Tunceli bölgesinde yapılması planan 8 Hidro Elektrik Santrali'nden
(HES) ilki olan Uzunçayır Barajı'nda 1 ay önce
tutulmaya başlandı. Fenerbahçe Spor Kulübü 2'nci Başkanı Nihat
Özdemir'in, ‘yap-işlet-devret' modeliyle 49 yıllığına kiraladığı
Uzunçayır Barajı'nın kapaklarının kapatılmasıyla birlikte 20 kilometrelik alan
su altında kaldı. 21 Ekim'den itibaren birinci, Aralık ayında 2 tribünde test
üretimine başlanacak olan barajda 1 Mart 2010 tarihinde 3 tribünden birden
elektrik üretimine geçilecek. Tunceli ile Mazgirt İlçesi arasında bulunan Munzur
ve Pülümür çayları üzerinde kurulan HES'te yıllık 322 milyon kilovat saat
elektrik üretilmesi planlandı.
Munzur Çayı üzerine baraj kurulmasına yaptıkları eşylemlerle karşı çıkan
Tunceliler, kentin haritasının değiştiğini belirterek, üzüldüklerini söyledi.
Tunceli'nin önde gelen çevrecilerinden olan ve Munzur Vadisi'ne yapılacak
barajlara karşı hukuksal mücadele veren Munzur Vadisi Doğal Yaşamı Koruma
Derneği eski başkanı avukat Özgür Ulaş Kaplan, barajların
kentin iklimini değiştirip, ciddi çevre sorunlarına neden olacağını söyledi.
Munzur Çayı'na toplam 8 baraj yapılmasının planlandığını vurgulayan Kaplan,
şöyle dedi:
“Munzur'a ilk kelepçe vuruldu. Munzur yaklaşık 100 kilometre akarak Keban
Baraj Gölü’ne dökülüyordu, Şimdi Munzur'a vurulan ilk kelepçe ile birlikte 25
kilometre alanda artık Munzur akmayacak ve göl olacak. Milyonlarca yıldır özgür
akan Munzur artık 25 kilometre daha kısaldı ve akmayacak.”
Munzur Vadisi üzerinde yapımı düşünülen 8 barajın yapımı konusunda devletin
akılcı davranmadığını öne süren Özgür Ulaş Kaplan, barajların çevreye büyük
zarar vereceğini savundu. Kaplan, şunları söyledi:
“Munzur Vadisi'nin yaklaşık 60 kilometrelik kısmı Milli Park sınırları içinde
kalıyor. Bu Milli Park sahası içinde yaklaşık 1500’den fazla bitki çeşidi var.
Bu barajlar yapıldığı zaman bu bölgeye özgü yaklaşık 300 endamik bitki çeşidi de
yok olacak. Bu baraj projeleri ile birçok alan su altında kalıyor, birçok köy
boşaltıldı. Bölge zaten en çok göç veren il konumunda ve bu durum bölgeyi
tamamen insansızlaştırmak için büyük bir adım. Bu bölgeye insanların geri
dönüşünü sağlayacak projeler yapılması gerekirken insanların göç etmesi için
projeler hazırlanıyor. Bu baraj projelere kamu yararı getirmiyor bize göre.
Ciddi boyutlarda çevre ve doğa tahribatı yaratacağını düşünüyoruz.”
Munzur Vadisi Doğal Yaşamı Koruma Derneği eski başkanı avukat Özgür Ulaş
Kaplan, kurulacak barajlarla birçok köyün sular altında kalacağını tarım
arazilerinin ortadan kalkacağını anlatırken şunları söyledi:
“Tunceli'nin tarım alanları zaten çok kısıtlı. Var olan geniş tarım arazileri
de sular altında kaldığı için artık buralarda tarım da yapılamıyor. Bu barajlar
bölgenin iklimini değiştirecek. Kar yağışı giderek azalacak ve iklim dengesi
değişecek. Bu durum insanların her yaşam alanı önünde bir engel olacak. Akarsu
kaynakları azalacak ve daha birçok etki ortaya çıkacak. Ayrıca halkımızın değer
verdiği birçok kutsal alan ve ziyarette barajların altında kalıyor. Bu baraj
yapımı sonrası su tutulmasıyla bir çok kutsal alan da sular altında kaldı ve bu
değerler yok oldu.”
Kaplan, Tunceli Belediyesi'nin herhangi bir arıtma tesisinin bulunmadığını,
bu nedenle çevre kirliliğinin daha artacağını öne sürdü. Kaplan, “Tunceli şehir
merkezinde arıtma tesisi yok. Eskiden ilin kanalizasyon suları Munzur ve Pülümür
çaylarına bırakılıyordu. Su aktığı için olumsuz etkisi olmuyordu. Şehrin
kanalizasyon suları artık bu göle akacak ve bu sebeple çevre kirliliği ile
birlikte birçok hastalık ortaya çıkacak. Şu ana kadar hiçbir arıtma projesinin
de hayata geçmemesi nedeniyle Tunceli için ciddi bir tehlikede kanalizasyondur”
dedi.
Uzunçayır Barajı nedeniyle boşaltılan Beydamı Köyü'nden Aktuluk Köyü’ne göç
eden Çicek Doğan, büyük üzüntü yaşadığını söyledi. Doğan,
“Köyümüz su altında kaldı. Doğup- büyüdüğüm evim de sulara gömüldü. Doğduğum
topraklar artık yok, biz barajları istemiyorduk ama yaptılar” dedi.
Bağı, bahçesi tüm geçmişinin yok olduğunu söyleyen Emine
İçten, “Tüm geçmişimiz yavaş yavaş gözlerimizin önünde sulara
gömülüyor. Munzur burada akarken gürültüsü ve görüntüsü çok güzeldi. Biz
doğarken Munzur’u gördük ama çocuklarımız artık görmeyecek. Bu durum bizi
kahrediyor” dedi.