"Türk Olmak" Hollanda'da



Hale Tenger'in "Türk Olmak" adlı yapıtı Hollanda'da, Arnhem Modern Sanat Müzesi'nde sergileniyor. 21 Ocak'ta açılan "Yeni olan ne? Arnhem Modern Sanat Müzesi Koleksiyonuna Çağdaş Sanattan Yeni Katılımlar" adlı sergi, 21 Mayıs'a kadar devam edecek.

Tenger'in, Serdar Ateşer ile birlikte gerçekleştirdiği "Türk Olmak" adlı yerleştirmesi ilk olarak 2002 yılında İstanbul'da, Galeri Nev'de, daha sonra Rotterdam'da Galeri Ron Mandos'ta sergilenmişti. "Türk Olmak", yüzlerce küçük kuklamsı figürün, zeminde ve tavanda başaşağı bir şekilde, her biri bir başka yöne savrulurcasına yerleştirildiği bir düzenlenme ve ona eşlik eden ses kaydından oluşuyor.

Bu kuklamsı figürlerin duruşlarındaki yer çekimine aykırılık, Türkiye'ye yabancı birine doğa yasalarına karşı inanılması imkansız gibi gözükse de, her koşulda var olabilmeyi öğrenmiş Türk toplumundaki bireylerin durumuna tıpatıp bir benzerlik gösterir.

Yerleştirmeye eşlik eden, Serdar Ateşer'in farklı ses ve müzik kaynaklarından derlediği ses kolajında, 70'li yıllardan milletvekillerinin meclisteki yemin ve konuşmalarından bölümler, 80 darbesinin bildirileri ve haberleri, 90'lı yıllardan bir emniyet genel müdürünün kaybolmuş bir şahsın gözaltına alınışını reddeden konuşmasından bölümler, Atatürk'ün ünlü nutkunun tersten çalınan versiyonu, türküler, klasik batı müzikleri, milli marştan bölümler yer almakta.

Nesillerdir, ne tam olarak doğuya ne de tam olarak batıya ait olamayan Türkler, yarı - modernizm, yarı - özgürlük ve yarı - demokrasinin hüküm sürdüğü bir belirsizlik ortamında yaşayagelmişlerdir. Bu bitip tükenmek bilmez durum, toplumda, kendi kimliği ve geleceğine dair derin bir belirsizlik duygusu oluşmasına neden olmuştur. Toplumsal karışıklıktan yana her daim taze kollektif bir hafıza ile ayaklarını yere sağlam basabilme arzusu arasında devamlı salınım halinde olmak, "mış gibi yapmayı" ulusun belirgin bir karakteristik özelliği haline getirmiştir. Belirli bir hedefe varılmasını sağlayacak ortam mevcut değilse, o hedefe ulaşmak çok zor veya çok tehlikeli ise, o hedefin yerini bir benzerinin alması hemen kabul görüverir.

Toplum üzerinde güce dayanarak kurulmuş otoriter sistemin sürekliliği, bireyleri inzivaya çekilmeye, yönetici elitin bakışlarından ırak, kendi özel huzur alanlarına kaçmaya zorlamıştır. Bu küçük, sosyal, hayatta kalma boşlukları, sadece güvenli ve sakin nefes alma mekanları sağlamakla kalmamış, aynı zamanda -istemeyerek de olsa- bu baskıcı ortamının uzayıp gitmesine neden olmuştur.

Sarmalandıkları ses içinde hepsi tuhaf pozisyonlarda olan kukla-figürler, her birine bir başka yönden esen rüzgara karşı ayakta kalma mücadelesi verirken, ilk bakışta edilgen bir kalabalık olarak anlaşılmaya meyillidirler. Ancak daha yakından bir bakışla, her birinin bir diğerine benzemez duruşu, tek tek bütün figürlere kendi öznelliğini kazandırır, ki bu da oldukça eksantrik bir dinamizme yol açar, tıpkı Türk toplumunda olduğu gibi. "Türk Olmak," içinde Türkiye'nin bütün ulusal ikilemlerinin barındığı, bir ulus - portresi olarak algılanabilir.