'Türkiye Yüzde 17-18 Tasarrufla Yüzde 7-8 Sürdürülebilir Büyüyemez'



Kemal Derviş, 'Türkiye'nin ulusal tasarruf oranını artırması lazım. Yani yüzde 17-18 gibi bir tasarruf oranıyla, yüzde 7-8 gibi bir büyümeye süreklilik kazandırmak mümkün değil. Türkiye'nin böyle bir temel yapısal sorunu var; tasarruf eksikliği' diye konuştu.

ABD’deki düşünce kuruluşu Brookings Enstitü Başkan Yardımcısı, ekonomiden sorumlu eski devlet bakanı Kemal Derviş, Türkiye’de yüzde 17-18 gibi bir tasarruf oranıyla, yüzde 7-8 gibi büyümeye süreklilik kazandırmanın mümkün olmadığını belirtip, “Büyüme sürecinin uzun vadede sürekli olması ve yeniden başka sorunların çıkmaması için, Türkiye’nin ulusal tasarruf oranını artırması lazım” dedi.

Dünyada talebin çok düşmesinin Türk ekonomisinde önemli yer tutan ihracatı etkilediğini ve kredi konusunda soru işaretleri olduğunu belirten Derviş, “Ancak 2010’da ciddi toparlanma görüyoruz, büyümeye dönüş var. Gerçi henüz 2008’in seviyesine gelemedik” dedi.

‘Dışarıdan sermaye şart’

Derviş, krizde bankaların çok sağlam durduğunu ve finans sisteminin de ABD ve Avrupa’daki toksit asit durumlarından etkilenmediğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin bankalarının sermaye yapısı sağlamdı, o da çok yardımcı oldu. Bu durumda büyümeye dönüşe ve yavaş yavaş daha da hızlı büyümeye çalışmamız lazım tabii ki. Bunun olduğunu da şu anda görüyoruz. Fakat bu büyüme sürecinin uzun vadede sürekli olması ve yeniden başka sorunların çıkmaması için, Türkiye’nin ulusal tasarruf oranını artırması lazım. Yani yüzde 17-18 gibi bir tasarruf oranıyla, yüzde 7-8 gibi bir büyümeye süreklilik kazandırmak mümkün değil. Türkiye’nin böyle temel bir yapısal sorunu var; tasarruf eksikliği. Dolayısıyla, Türkiye, içerideki düşük tasarruf hacmini telafi etmek için, yüksek yatırım hacmini ancak dışarıdan çok sermaye getirerek gerçekleştirebilir. Sanıyorum yapısal ve uzun vadeli olarak düşündüğümüz zaman, 6-8-12 aylık gibi kısa vadeli olayların ötesinde, Türkiye’nin çeşitli araçları kullanarak ulusal tasarruf oranını ciddi şekilde yükseltmesi lazım.”

‘Tekrar kriz çıkmaz’

Önümüzdeki aylarda veya yakın gelecekte geçen yıl yaşanan kriz benzeri durumun tekrar ortaya çıkabileceğini düşünmediğini, büyümenin hızlandığını anlatan Derviş, şunları kaydetti: “Ancak şöyle bir sorun var: Bu krizden çıkabilmek için özellikle ABD, Japonya, Avrupa gibi zengin ülkeler, zaten yüksek olan borç oranlarını daha da yükselttiler. Ayrıca insanların yaşlanma sürecine bağlı olarak sağlık ve emeklilik harcamalarında olağanüstü büyüme var. Bu da özellikle sanayileşmiş, ileri ülkelerde, ciddi kamu dengesi sorunu oluşturuyor. Bu, ABD, Avrupa’nın birçok ülkesi ve Japonya’da da böyle. Bu nedenle önümüzdeki belki de en önemli tehlike, kamu dengelerinin özellikle zengin ülkelerde artık sürdürülebilir olmaması. Dolayısıyla buna karşı alınması gereken önlemler lazım. Bu önlemler, canlanmayı yavaşlatabilir ve bir kamu dengesi krizi korkusuyla yeni yeni canlanan dünya ekonomisi kısıtlayıcı tedbirler karşısında duraksayabilir. Bence burada paniklememek lazım. Çünkü, aslında faizler hâlâ çok düşük, uzun vadeli faizler de çok düşük. Dolayısıyla, ortada bir zaman var; ABD’nin sağlık sistemini ve harcamalarını, kamu dengesini, vergi düzenini değiştirmesi için iki-dört yıl zamanı var. Aşırı paniğe kapılıp, birdenbire sıkı bir maliye politikasına veya sıkı bir para politikasına geçip canlanmayı yavaşlatmak hatalı olur, özellikle de işsizlik bu kadar yüksekken. Kamu dengesi sorunu var fakat bu sorunu derinlemesine, yapısal önlemlerle orta vadeli perspektif içinde gerçekleştirmek lazım. Yani, paniğe kapılmadan ama hareketsiz de kalmadan.”

‘Müslüman AB’li olunur’

Derviş, şöyle dedi: “İnşa etmeye çalıştığımız dünya sınırların çok net tanımlanamadığı bir dünya olmalı. Bir noktada, dünyanın bir parçasına ait olabilirsiniz ama başka bir noktada diğer ucuna da ait olabilirsiniz. Örneğin Türkseniz, Müslüman dünyasının bir parçasısınız, nüfusunuzun çoğunluğu Müslüman, ticari ve coğrafi açıdan Ortadoğu’ya çok fazla bağlısınız, Orta Asya ile de güçlü bağlarınız var. Ancak aynı zamanda ben, muhafazakâr, yenilikçi, dindar ya da laik olsun, Türklerin hala AB’nin parçası olmayı istediğine inanıyorum.” Derviş, kendisi dahil, Türkiye’de hemen herkesin AB ile Ortadoğu ve Orta Asya ile ilişkilerin aynı zamanda ilerleyebileceğini düşündüğünü kaydetti. Hungtinton’ın görüşünün aksine karşıtlıkların gerilim kaynağı olmadığı bir dünya inşa etmek gerektiğini ifade eden Derviş, “Örneğin, bir Türk, aynı anda Müslüman, sosyal demokrat ve Avrupalı olabilir ve küreselleşme, bunu daha da mümkün kılacak bir dünyayı bize sağlayacak” dedi.

‘Yunanistan krizi yönetilebilir’

Yunanistan’daki krize de değinen Derviş, Avrupa’nın parasını yönetecek kamu politikasına ihtiyacı olduğunu vurgulayıp, şunları söyledi: “Bir bakıma Avrupa, hem tek para istiyor, hem ulusal ekonomik egemenliğin  kalmasını istiyor. Ama bu maalesef birbiriyle çelişiyor. Birkaç ülke tek paraya karar verdiklerinde, mali ve genel olarak ekonomik politikada da ortak yön izlemeleri gerekiyor. Şimdi bu yapılmalı. Tabii Yunanistan’ın kendi kamu dengesini düzeltmesi lazım ve diğer taraftan da Avrupa daha genişlemeci politika izlemeli. Olay sadece Yunanistan’ın yapacağı şeylerle bitmiyor.”

Derviş, Yunanistan’ın durumunun altı ay öncesi bilindiğini belirterek, “Peki o zaman niye bu ölçüde kriz var? Bu, maalesef zaman zaman yaşadığımız finansal piyasalardaki aşırı tepkiler yüzünden oluyor. Uzun süre tepki göstermiyor, ondan sonra birden belki gerekenden fazla tepki gösteriyor” ifadesini kullandı. Derviş, Avrupa’nın ciddi yardım etmesi ve Yunanistan’ın da kendi tedbirlerini alması durumunda, aslında bu krizin yönetilebileceğini kaydetti. (aa)