Birbiri ardına açılan vakıf okullarına ait mimarlık bölümleri, Mimarlar Odası tarafından düzenlenen Mimarlık Eğitim Kurultayları, mimarlık mecrasındaki herkesin dahil olması gereken tartışmaları beraberinde getiriyor: Türkiye'de verilen mimarlık eğitimini nasıl değerlendiriyoruz? Homojen bir yapılanma içinde olmasını asla beklememekle beraber, Türkiye'de mimarlık fakültelerinde verilen eğitime dair benzer yargılarımız var. Özellikle akreditasyon düzenlemeleri çerçevesinde beş yıl önce gerçekleştirilen kredi arttırımı, mimarlık eğitiminde içeriğin ve yöntemin nasıl olacağına dair muazzam bir kafa karışıklığı yarattı. Fakat bunun ötesinde maddi kaynak yetersizlikleri, öğretim kadrolarının niteliği ve hatta öğrencilerin niteliği her daim tartışmaya tabi tutuluyor. Sonuç olarak da, Türkiye'de mimarlık eğitimi üzerine yazılıp çizilenlerin sonu gelmeyecekmiş gibi görünüyor.
Peki nedir Türk mimarlık okullarının sorunları? Neden ülkemizde Avrupa ve hatta Amerika standartlarında bir mimarlık eğitimi ve mimarlık kültürü oluşturmak zor gözüküyor? Algılandığından çok daha önemli bir mesleki alan olan mimarlık ve Türkiye'de onun pratiğini üstlenecek mimarların yetkinliği, üzerine konuşmaya değer bir güzergah oluşturuyor. Yapılması gereken ise, kitaplıkların yetersizliği, ödeneklerin azlığı gibi güncelliğini her daim koruyan problemlerden daha fazlasını konuşacak ortam yaratabilmek ve hem akademisyenin hem de öğrencinin eleştirelleşmesini sağlamak. Türkiye'de mimarlık eğitimini konuşabilmek için, ülkemizdeki eğitim tahayyülünün yapısal sorunlarını ve akademyanın sistematiğini irdelemek gerekiyor.
'Mimarlık Okumak' dosyası, mimarlığın yalnızca akademik
kaynaklı açılımlarını değil, aynı zamanda da eğitimin öncesi, sonrası ve eğitim
dışının karakterine ilişkin bir araştırma ve eleştiri başlığı oluşturmak üzere
hazırlandı. Yasal düzenlemelerle eğitimi belirleyici kriterler ortaya çıkmadan,
Türkiye'nin mimarlık eğitimi sorunsallarını tartışmanın tam
sırası.