Türkiye'de Stratejik Sektör Yok Değer Bulursa Her Şey Satılabilir

Türkiye çimento pazarında yüzde 20 payla en büyük gruplardan biri olan Sabancı'nın Çimento Grup Başkanı Erhan Kamışlı, sektörde üç yılda yabancı payının yüzde 26'dan yüzde 45'lere çıkmasından kaygı duyulmaması gerektiğini söylüyor. Çimento sektörünün bir zamanlar stratejik sektörler arasında sayıldığını hatırlatan Kamışlı, Türkiye'de stratejik sektör tanımının değişmesi gerektiğine işaret ederken, şunları söylüyor: "Bence yabancı ağırlığı sadece çimentoda değil hiçbir sektörde sorun yaratmaz. Ben hiçbir sektörü stratejik bulmuyorum. Stratejik olan bizim ekonomimizin gücüdür. Yasalar, kurallardır. O fabrikalar yabancıya geçse de yine kendi ülkende. El koyarsın olur biter. Hangi tesisi yabancı buradan götürebilir. Hangi oteli, hangi toprağı, hangi tesisi" diyor.


Türk çimento sektörü son yıllarda en hareketli sektörlerden biri. Gayrimenkul sektöründeki patlama çimento tüketimine de olumlu yansıdı. Şu anda durum ne?

Türkiye'de 44 milyon ton tüketim var. 2007'de de bu seviyelerde tüketim olacak. Bu rakam 1980'li yıllarda 12 milyon tondu. Türkiye'de unutulmaz yılı 1998'di. Tüketim o tarihte 35 milyon tona kadar çıkmıştı.Ardından yaşanan deprem ve 2001 krizi tamamen talebi durdurdu. 2002'ye kadar böyle devam etti. 2003'den itibaren ise ertelenmiş talep sayesinde ciddi bir gelişme yaşandı. Ancak oransal olarak bakıldığında on yılda gelinen artış oranı fazla değil. Sektörde şimdi Uzan Grubu'na ait fabrikaların satılması, yeni yatırımlarla ciddi bir yatırım patlaması da oldu.

Yabancıların sektöre ilgisi de arttı. Hatta sektör yabancı ağırlıklı hale gelmiş görünüyor...


Yabancıların sektördeki payı yüzde 40'ları buluyor. Daha önce yüzde 26 gibiydi. Ancak yeni girenlerle bu oran yüzde 45'e gelecek gibi görünüyor. Fabrika satın almalarının yanı sıra sıra şirketler yüzde 50'lerini sattılar. Yani ilave satışlar oldu. Yakın zamanda Sanko Holding'in Adıyaman Çimento'suna İtalyan Barbetti ortak oldu. CRH Denizli Çimento'nun yüzde 50'sini aldı. Daha görüşme halinde olanlar var. Yabıncıların ağırlığı artacak tabii. Şu anda değerler yüksek. Bu değerlerde Türkler de malını (siz satma diyorsunuz ben çakma diyorum) satma döneminde. Bu bir bakış açısı. Benim bir şirketim varsa ve hissedarsam bu hissedarlığımın karşılığı alacağım temettüden daha fazla gelir elde edebiliyorsam ben satmayı doğru bulurum. Eğer satmıyorsam zaten o benim oyuncağım demek. Duygusallık olmaz. Bu nedenle ben bu satışları doğru buluyorum. Çimentoların satılması için de en iyi zamanın bu olduğunu düşünüyorum.

Yabancıların yoğun ilgisinin altında tüketimdeki artışın etkisi de var mı?

Pazarda şartlar iyi, ortam iyi, ülkenin şartları iyi gidiyor. Aslında fiyatlar da bozulmaya başladı. Bu bir senede bu nedenden dolayı bayağı bir iş oldu zaten. Yeni yatırımlar var, yeni kapasiteler devreye girecek. Herkes bunu biliyor artık. Kapasiteler artıyor fiyatlar düşecek...

Yabancılar kapasite artışı olacağını, fiyatların düşeceğini bilmiyor mu peki? Neden bu kadar satın alma talebi var?

Tabii ki alanlar da biliyor ama onların öyle büyük fonları, rakamları var ki, nereye gidecek? Bu parayı bir yere yatırması lazım. Baktığı zaman Türkiye cazip geliyor. Ben 8-10 sene beklerim diyor. Çünkü Türkiye bölge olarak çok önemli bir yerde. Bir süre zarar etmeyi göze alıyor, uzun vadeli bakabiliyor.

Sabancı Grubu olarak siz de satış düşünüyor musunuz?

Bizim böyle bir düşüncemiz olduğunu zannetmiyorum. Birilerinin bize reddedemeyeceğimiz bir rakam teklif etmeleri durumunda düşünülebilir. Ama şu anda böyle birşey yok. Satanlar da ben satıyorum diye çıkmadılar ortaya çoğunlukla. Büyük paralarla gelince reddedilemiyor.

Çimento sektöründe yabancı payının bu kadar fazla olması sizce sakınca yaratır mı?

Bence yabancı ağırlığı sadece çimentoda değil birçok sektörde sorun yaratmaz. Ben hiçbir sektörü stratejik bulmuyorum. Stratejik olan bizim ekonomimizin gücüdür. Yasalar, kurallardır. Çimento da bir zamanlar stratejik sektörler arasındaydı. Çünkü savaş döneminde çimentoya her zaman ihtiyaç duyulur. Onarmak, alt yapıyı hazırlamak için. Ama o fabrikalar yabancıya geçse de yine kendi ülkenizde. El koyarsınız olur biter. Hangi tesisi yabancı buradan götürebilir? Hangi oteli, hangi toprağı, hangi tesisi. Bana göre Türkiye'nin stratejik sektörü yok. Tek stratejik kurumu var o da Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK.) Onun dışında ne bir know how'ımız var, ne buluşumuz. Hani silikon vadisi gibi bir yeriniz olur, bu kaygıyı anlarım.

Çimentoda dünyada nasıl bir trend yaşanıyor?

Büyük satın almalar oluyor. Hala devam ediyor. İnanılmaz rakamlar var. Bizim ortağımız HeidelbergCement Grubu 10 milyar dolarlık bir satın almaya imza atmak üzere. Rakamlar çok büyümeye başladı. Dünyada tüketim büyüyor. 2.7 milyar ton çimento tüketiliyor. Fakirlik hala çok fazla. Bu nedenle de tüketimin artması doğal. Daha çok insanın eve, alt yapıya köprüye yola ihtiyacı var. Bu tüketim trendi artar. Bu işten herkes kazançlı çıkar mı o ayrı mesele. Arz da artıyor. Yeni kapasiteler var. 100 milyon ton ilave giriyor. Üretim tüketimden fazla artıyor. Ama ben büyümenin süreceğine inanıyorum.


Sektörde büyüme ne kadar sürer daha?

Ben 2007- 2008'de büyüme trendinin devam edeceğini düşünüyorum. Çünkü eskiden biri hapşırsa öteki nezle olur denirdi. Bu da değişiyor. Eskiden bir ABD vardı. Şimdi Çin, Hindistan, Rusya var. Bir Avrupa Topluluğu var. Terazi o kadar dengeli olmaya başladı ki ekonomiler birbirini etkileyebilir, yavaşlama olabilir ama tekrar toparlar. Çünkü zenginlik artıyor. Zenginlik eskiden sadece ABD'de artardı, şimdi birçok saha artmaya başladı. Herkes ABD'nin gözünün içine bakardı. O köyün ağası gibiydi. Şimdi dünyanın ağaları çoğaldı. Çin var, ABD var.

Türkiye ağalardan biri olamadı ama değil mi?

Biz çok geri kaldık. Son birkaç yıldır yapılan şeylerin bunu telafi etmesi kolay değil. Bu uzun süreçli bir iş. Dünyadaki büyüme trendinin iyilikleri bize yansıdı. Bunu bizim tek başımıza yapmamız mümkün değildi. Dünya uçarken biz yaptığımızı da zannediyoruz. Mukayese edilerek bakıldığında acaba hakikaten yaptık mı yapmadık mı? Sen de büyümüşsün ama herkes senden daha fazla büyümüş. Pazar payın yüzde 5'ken orada kalmışsın. Diğerleri Hindistan, Brezilya, Çin hepsi senden daha fazla büyüyor. Türkiye ekonomisi şu anda dünyanın 17'inci ekonomisi. Ben 1980'de üniversitedeyken de 22'inciydi.

Türkiye neyi yapamıyor, hata nerede?

Bana göre Türkiye'de bir defa sistem, toplum çok enteresan bizde. Başkaldıran bir toplum. O kadar zor ki bu ülkeyi yönetmek. Çok zor. Ne yapsanız kimse eyvallah demiyor, memnun olmuyor. Ama her alanda böyle. Kulüp yönetiminde, iş yönetiminde, kişisel ilişkilerinizde böyle. Kimse memnun değil. İsyankar bir toplum. Kızgın. Kırmızı ışıkta duruyorsunuz kornaya basıyor. Niye basıyorsun? Herkes mutsuz. Türk toplumunun değerlerini sorguluyorum ben. Ne batıyız, ne doğuyuz. Sıkışmışız. Kavram kargaşası yaşıyor vatandaş. Herkes hukuku kendine göre yorumluyor. Maddi manevi değerlerimiz enteresan. Herkes bilgi sahibi. Müthiş bir fikir toplumu. Her konuda yaratıcı fikir var. Böyle toplum görmedim. Deprem oluyor herkes deprem uzmanı, herkes futbol hocası. Dürüstlük bizde prim. Ben yabancılarda duymadım böyle birşey.


Türkiye tartışmalı, bol kavgalı bir seçim dönemi yaşıyor. Çimentoda piyasa nasıl?

Durağan dersem en doğru şey olur. Yavaşlamalar oldu, yeni projeler gelmiyor. Bu süreç1-2 ay devam edecek. Seçim sonrası için ise koalisyon beklentisi arttı. Herkes buna kendisini hazırladı gibi. Artık herkes daha serin kanlı. Çünkü dünya piyasaları da iyi gidiyor. Türkiye'ye ilgi var, talep var. Türkiye yıllardır ne ortamlarda ne seçimler yaşadı. Daha kötü ne olabilir ki.

Ekonomik göstergelerde sizi kaygılandıran bir şey yok mu. Örneğin cari açık korkutmuyor mu?

Cari açık var ama yönetilebilmesi önemli. Büyük ama oransal olarak eskiden de yüksekti. Piyasalarda anormal bir şey olacağına ilişkin korkumuz yok. Türk insanı 50 yıldır çok şey yaşadığı için temkinli, tedbirli davranıyor. Sütten devamlı ağzı yanmış. Anormal bir şey olmadıkça sorun çıkmaz.

Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cumhurbaşkanı mutabakatla olmalıydı. Ben yaptım bitti tavrı çok yanlış. Bu ülkede en kızdığım şey bu. Her yerde bu var. Niye sen yaptın? Demokrasi bu değil ki. Demokrasi ben istediğimi yaparım değil. Demokrasi insanları dinleyebilmek ve anlayabilmek. Azınlık ve çoğunluğun ortak noktalarını bulmak.

Futbola ilginiz biliniyor. Beşiktaş'ın Asbaşkanı idiniz, ayrıldınız. Bu yıl takımınız şampiyon olamadı üzüldünüz mü?

Ayrıldığıma üzülmedim. 2.5 sene yönetimde kaldım. Hedeflerimi gerçekleştirdim. Ama tabii ki şampiyon olamadığımıza çok üzüldüm.

Türkiye'de futbolda şiddet artıyor. Galatasaray'a son maçta olanlardan ötürü ceza geldi. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Futbol öyle bir hale geldi ki keyif almıyor insan. Maçlara gitmek istemiyor insan. Kendi içinde bir kavga, bir kısır döngü yaşanıyor. Hakemler şöyle federasyon böyle deniyor. Tamam da bu takımlar Avrupa'ya da gidiyor. Orada da başarısız oluyor. Oranın federasyonunu da suçlayın o zaman. Hep suçluyoruz. Kendi içimizde kendimizi suçluyoruz, kabul etmiyoruz başarısızlığımızı. Yöneticiler, başkanlar, taraftar çok baskı koyuyor. Devamlı bir kavga, olay. Yaa futbol bu, bir eğlence. Bu hale getirmenin ne alemi var. Bu olaylardan dolayı Galatasarayı suçlamak yanlış, bütün kulüplerin hatası var. Bomba orada patladı.

Fanatizm giderek artıyor. Nasıl düzelir?
Ben bu işin düzeleceğine inananlardan değilim. Çünkü Türk toplumunun karakterini biliyorum. Kimse mutlu değil. Kulüp başkanı takımı kötü giderse, hemen hakeme yükleniyor. Çünkü o kendini kurtarıyor. Bunu yapanlar kurnazlar. Bazıları var bunu yapamıyor. Bunun içinde taraftar patladı istifa diyor. Fenerbahçe çok iyi biliyor bu işi. Takım kötü olduğu zaman hakem, federasyon suçlu. Tamam da Alman takımının karşısında da kötü olduğunda onları suçlamıyorsun. Çünkü kimse seni kaale almaz. Burada hep kendimize reklam. Türkiye'nin tanıtımını bile Türkiye'deki televizyonlarda yapıyoruz.

Başbakan Erdoğan da Federasyonu suçladı...

Bir başbakan bir federasyonu suçlamamalı. Seçimle bir yere gelinirse, vatandaş seçmiştir. O zaman federasyon hatalı mıdır değil midir tartışılmaz. Hatalıysa oraya nasıl geldi. Ben federasyon başkanını da savunmuyorum. Kurumlar özerk diye yerden yere vurulmamalı.


Türkiye'yi çulsuz turistten golf kurtarır

Tatil günlerinizde golf oynuyorsunuz. Golf de Türkiye'de son yıllarda çok tartışılan bir konu. Hatalı mı gelişiyor sizce?


Golf beni rahatlatan bir spor. Her cumartesi oynuyorum. Türkiye için çok müthiş bir şey ama çok zayıf. Tartışma yanlış. Sadece Londra'da 70 tane halk sahası var. Türkiye için golf çok önemli. Çulsuz turist ülkesi Türkiye. Günlüğü 20-30 euro'ya gelip beş gün kalıyor. Turizmde her şey dahil nedir? Ülken gelişmiyor, güzel yerler açılmıyor. Peki golf sahaları mı o alanlara binalar yapılması mı iyi? Tabii ki binalar da yapılmalı. Türkiye'nin dövize ihtiyacı var. Golf ise para harcanan bir iş. Japon gittiği zaman golf sahası yoksa tazminat alıyor. Ancak golf sahaları da aynı bölgede değil de değişik bölgelerde olması lazım. Ankara'da bir tane bile saha yok. Bu kadar yabancı geliyor. Anadolu'da bile bir yerden başlanabilir. ABD'de 15 bin golf sahası var. Tartışmalara bakın bazen düşünüyorum. ABD Avrupa mı çevreden anlamıyor, biz mi çevreyi çok biliyoruz. Bir yerde birşey var. Türkiye'nin her alanda katma değerli işleri olmalı. Futbolda yabancıyı serbest bırak. Niye sınır koyuyorsun. Çikita serbest, futbolcu yazsak. Daha iyi futbolcu gelsin. Gidenlere özel vergi sistemi koy. Bunlar elçi çünkü. Galatasaray nasıl Türkiye'yi tanıttı. Türkiye'de artık para kazanan işler teşvik edilsin. Ülkenin büyümesi için büyük sermayeli şirket yaratabilmesi için gelir elde etmesi lazım. Her alanda global oyuncu çıkması için bu gerekli.

Erhan Kamışlı Kimdir?

1964 yılında Adana'da doğan Erhan Kamışlı, California State University İşletme Fakültesi Pazarlama ve Uluslararası İş İdaresi'nden mezun oldu. Çalışma hayatına Exsa'da başlayan Kamışlı, daha sonra sırasıyla Akçimento'da Pazarlama Koordinatörü ve Genel Müdür Yardımcısı-İdari, Sabancı Holding Çimento Grubu'nda Ticari İşler Bölüm Başkanı, Betonsa'da Genel Müdür ve Sabancı Holding'de Çimento Grubu'nda Grup Direktörü olarak çalıştı. Erhan Kamışlı, evli ve iki çocuk babası.