“Türkiye’deki Liderlik Anlayışı Enerji Verimliliğini Yavaşlatıyor”

Soldan sağa; Prof. Dr. Pınar Mengüç, Selçuk Avcı, Doç. Dr. Serdar Çelik ve Yasemin Keskin Enginöz

‘EÇEM Yüksek Enerji Performansı için Disiplinlerarası Yaklaşımlar’ Etkinlikleri’nin dördüncüsü de Yapı Dergisi işbirliğiyle Yapı-Endüstri Merkezi'nde “Yakın Gelecekte Binalar” başlığıyla gerçekleşti. Konferansın birinci bölümünde Enerji, Çevre ve Ekonomi Merkezi (EÇEM) Direktörü Prof. Dr. Pınar Mengüç’ün moderatörlüğünde “Yakın Gelecekte Binalar” oturumu yapıldı. Oturumda; Avcı Mimarlık Kurucu Ortağı Selçuk Avcı, Southern Illinois Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Çelik ve YAPI Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yasemin Keskin Enginöz geleceğin binaları için gereken geçiş sürecinin tüm gerekli kavramlarını kendi uzmanlık alanları içerisinde değerlendirdi.

Enerji,Enerji, Çevre ve Ekonomi Merkezi (EÇEM) Direktörü Prof. Dr. Pınar Mengüç

“Yenilikçi çözümler bulmayız”

Enerji, Çevre ve Ekonomi Merkezi (EÇEM) Direktörü Prof. Dr. Pınar Mengüç, ateşin bulunması ve kontrol edilmesiyle birlikte, insanların bunu enerji ya da başka şeyler için kullanmaya başladığını söyledi. Ondan sonra da iklim değişiklikleri gibi birçok problemin dile getirildiğini ifade eden Pınar Mengüç, insanoğlunun daha çok enerjiye ihtiyaç duymasıyla çevreyi daha çok kirletmeye başladığını belirtti. Bu sorunu çözmek için, temele bilimin konulması gerektiğine dikkat çeken Mengüç, dünyanın irdelenmesi ve bunun da anlaşılması için atmosferin içindeki değişikliklerin görülmesi gerektiğini kaydetti. Bunlar içerisinde en önemli katmanlardan bir tanesinin, binalar ve şehirler olmaya başladığının altını çizen Mengüç, binalar ve şehirlerin de bu işe girmesiyle buna müdahil olup bir şeyler yapabileceğine işaret etti. Binalar ve şehirlerin gelecekte nereye doğru gideceği üzerine konuşulması gerektiğini söyleyen Mengüç, “Dünyada daha fazla robot kullanılacak ve daha fazla otomasyon başlayacak. Bütün bu otomasyon ve robotların arkasında bir düşünce silsilesinin olması lazım. O düşünce silsilesini oraya koyacak olanların bilgisayar programlarının kodlarını çıkarmaları gerekiyor. O kodlar da basit değil, tamamen düşünülmüş, mimarlık ve mühendislik sürecinden geçmiş düşünceler olması lazım. Bunun için yenilikçi çözümler bulmaya çalışıyoruz” dedi.

 

“Problemin özünde tek yönlü bilgi var”

Avcı Mimarlık Kurucu Ortağı Selçuk Avcı; sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği düşünce sisteminin sadece mühendis ve mimarlardan ibaret olmadığını, bunun daha çok fazla kesimle birlikte ele alınması gerektiğine dikkat çekti. Sürdürülebilirlikle ilgili bir tıkanma ve yavaşlama olduğunu dile getiren Selçuk Avcı, “Çok konuşuldu, bazı insanlar bu moda mı dedi? Moda ne zaman geçecek? Bu tabii ki moda değil, bu hepimizin bir yaşam tarzı olmalı. Türkiye’de bu moda gibi algılandı. Sanki modası geçmiş gibi görülüyor. Ben bunu sorgulamak istiyorum” dedi. İşin özündeki problemi kültürümüze bakarak sorgulamamız gerektiğine değinen Avcı, konuyla ilgili şu çarpıcı bilgileri verdi: “Türkiye’de bilgi alışverişinden ziyade, bizim çocuklarımıza nasıl düşünmeleri gerektiğini anlatmamız gerekiyor. Yalnız olduklarında, hayata atıldıklarında beyinlerini nasıl kullanmaları ve nasıl sorgulamaları gerektiğini açıklamamız gerekiyor. Bu da bizim ‘liderlik’ tarzımızdan dolayı oturmuş bir durum. Türkiye’deki şirketlerin yüzde 90’ı patron şirketi ve patron ne derse o yapılıyor? Okulda da aynı şey geçerli, öğretmen ne derse o yapılıyor. Öğrettiğimiz kişilere hem kendilerini sorgulamaları hem de bizleri sorgulamaları gerektiğini öğretmeliyiz. Tek taraflı bir bilgi verip, bilgi almaktan ziyade düşüncelerimizi ilerletmemiz gerekiyor. Otokratik bir sistemdeyiz. Lider herkese ne yapması gerektiğini söylüyor, diğerlerinin bir şey düşünmesine gerek kalmıyor, onları sadece yapmaları gerekiyor.” Avcı, bundan dolayı tek bir liderin altında toplanan milyonlarca insanın, beyin gücünün rafta kaldığına dikkat çekiyor. Modern eğitim sistemlerinde, seçimlerin sorgulandığı, meselenin algılanarak bir karar verildiğini söyleyen Avcı, “Sen ne düşünüyorsun? Senin aklında ne var? Eğitim sistemi bu olmalı. Bunun ilkokulda ya da evde başlaması gerekiyor” dedi. Selçuk Avcı, Türkiye’de enerji verimliliği, sürdürülebilirlik ve diğer başka konularda kısır kalınmasının nedeninin, öğretim sistemimizde ilkokuldan başlayarak çocuklara nasıl kendi düşüncelerini oluşturacaklarını ve kendi kararlarını vereceklerinin anlatılmaması olduğunu vurguladı.

 AvcıAvcı Mimarlık Kurucu Ortağı Selçuk Avcı

Zaman içerisinde gelişerek binaların aşırı şekilde duyarlı olmaya başlayacağını ifade eden Avcı, bu noktaya gelmemiz için de elimizde olan beyin kaynağının önünün olabildiğince açılması gerektiğini kaydetti. “Hap” gibi bilgi vermekten ziyade, insanların kafalarının çalıştırılmasının önemine değinen Avcı, “Bizim bilgi vermemiz önemli değil, bilgiyi sorgulayıp, onun kaynağını verip, daha başka ufuklara gidebilmemiz lazım” dedi.

Yeşil çatıların faydaları

Southern Illinois Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Çelik ise, yeşil çatıların faydalarından bahsetti. Yeşil çatıların en temel faydasının enerji tasarrufu olduğunu ifade eden Doç. Dr. Serdar Çelik, bir diğer faydasının da özellikle belediyecilikte çok dikkat çekici bir konu olan “yağmur suyunu tutma kapasitesi” olduğunu söyledi. Özellikle İstanbul gibi beton-asfalt girdisinin yüksek olduğu şehirlerde ani yağmurlar sonucu taşkınlık riskinin daha çok belirgin olduğuna işaret eden Doç. Dr. Çelik, yeşil çatıların ani yağmurlarda bina yağmurun belli bir yüzdesini çatıda tuttuğunu belirtti. Bunun da katmanın kalınlığına göre değiştiğini, yüzde 30 ile 90 arasında çatıda bir su tutma kapasitesinin bulunduğunu kaydeden Çelik, tutulamayan kısmı için de bir faydası daha olduğunu sözlerine ekledi. Tutulmayan kısmın ise, kanalizasyona geciktirerek verdiğine değinen Çelik, “Hiçbir belediye son 20 senenin en şiddetli yağmur istatistiğine göre kanalizasyon inşa etmez. Hem maliyeti fazla artırır hem de kanalla da şehrin çok değerli toprak parçalarından çalmış oluyorsunuz” dedi.

Yeşil çatılar çalışanlara iyi geliyor

Yeşil çatıların psikolojik faydasına da değinen Çelik, yeşil çatı ya da yeşil duvar uygulamalarının olduğu metropollerde çalışan kişilerin ruh haline olumlu yansıdığı yönünde bilimsel çalışmaların olduğunu vurguladı. Yeşil çatıların faydalarından biri olan enerji tasarrufunun dolaylı bir faydası da olduğunu dile getiren Çelik, yapılaşmanın çok olduğu şehirlerde “ısı adası” etkisi kavramının ortaya çıktığını söyledi. Yapılaşmanın çok olması sonucu ısı birikmesinin de çok olduğuna dikkat çeken Çelik, bunu şu örnekle açıkladı: “Chicago’da bir çalışma yapıldı. Chicago plato üzerine kurulu bir şehir. Aynı gün içerisinde şehrin merkezi ile banliyölerinde aynı yüksekliklerde sıcaklık ölçümleri alınıyor. Yaklaşık 5-6 derece farkla şehrin merkezinde sıcaklığın daha fazla olduğu gözlemleniyor. Çünkü asfalt ve betonun yansıtma özelliği ile yeşilin çok olduğu bölgelerdeki yansıtma özellikleri birbirinden farklı. O zaman şehrin kalabalık olan bölgelerinde insan eliyle bir mikroiklim oluşturmuş oluyorsunuz. Bu da aleyhimize olan bir iklim. Yeşil çatıların karbondioksit salınımını azaltıldığı da çok aşikar bir fayda.”

 

“Çözüm için kitlesel farkındalık yaratılmalı”

YAPI Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yasemin Keskin Enginöz de yüksek enerji performansının kendisine bir yanda kaynak verimliliği ve ekonomiyi öte yandan enerji kaynaklı konfor ve işlev maksimizasyonunu çağrıştığını söyledi. İkisinin de sonunda çevresel etkinin ve iklimsel-çevresel sorunların minimizasyonuna bizi götürdüğünü ifade eden Yasemin Keskin Enginöz, Burada bina tasarımı ve yapımı sürecinin şu parametrelerle işlediğini belirtti: “Ekomerkezli ve insan merkezli yaklaşımların dengesi, yenilikçi tasarım, denenmiş (geleneksel) tasarım + mühendislik bilgisi, yöntem-yapım sistemi, teknoloji, malzeme tercihi, (doğal ve yapılı) çevreyle bağ kurma-bağlanma,  bilimsel verilerle izleme bütüncül ve disiplinlerarası tasarım ve üretim yaklaşımı.” Enginöz, bütün bu parametrelerin çeşitliliği ve olanakların çoğulluğunun tek tipleşmeyen çok farklı sonuçların, binaların ve yerleşimlerin ortaya çıkacağı zengin bir gelecek vaat ettiğini sözlerine ekledi.

Ancak aşılması gereken engeller de olduğunu ifade eden Enginöz, “Bu engeller finansal konular değil; yönetimsel zaaflar, eksikler ve bilinçsizlik de değil. Bunlardan daha temel bir sorunu aşmamız gerekiyor. Temelde 1970’lerde patlayan petrol krizinden bu yana ardından ozon tabakasının delinmesi ile popülerleşen-toplumun farkındalığının arttığı iklimsel ve çevresel sorunların dünya çapında fark edilir hale gelmesi ile yavaş yavaş bu konular konuşulmaya başlamıştı. Sorunun çözümü için temel amaç, kitlesel farkındalık yaratılmasını ve uygulamaya geçilmesi. Şu an elimizde, sorunların üstesinden gelmek için araçlar, kavramlar ve uygulamalar mevcut. Ancak bütün bu kavramları kavramak, kaynaştırmak ve anlamlı bir gelecek çıkarmak ‘eğitimli insan’ın işi” dedi.

 

“Eğitim, olumlu üretimler için tek araç”

Kabukları kırıp mesafeleri azaltabileceğimiz bağların üretilmesi gerektiğine işaret eden Enginöz; üniversite, sanayi, kamu iradesi, STK ve toplum arasında geçişler sağlayacak işbirliklerinin kurulmasına gereksinim olduğunu söyledi. Bu aktörlerinin her birinin kendi içinde yaklaşım dönüşümüne gereksinimi olduğunu belirten Enginöz, şu anki durumda üretilen olumlu üretimlerin olumsuzun çok altında kaldığını kaydetti. Kurulacak bilgi ve uygulama paylaşımları ile bunun tersine çevrilmesinin mümkün olduğunun altını çizen Enginöz, bunun aracının ise eğitim olduğunu vurguladı. Yalnızca üniversitedeki mesleki eğitim değil, küçük yaşlarda aile ve okul çağında alınan eğitimden uzmanlaşmaya dek sürecek hatta verilen formel eğitim basamaklarının revize edilmesi gerektiğine dikkat çeken Enginöz, enformel kanalların da çoğaltılmasının önemine değindi.

Yayınlar, toplantılar, seminerler, geziler, buluşmalar, atölyeler, yarışmalar, ödüller gibi enformel kanalların STK, sanayi, üniversite ve kamu tarafından yapılabileceğine değinen Enginöz, konuyla ilgili şunları aktardı: “Bilinçli ve farkındalığı artmış bir üniversite öğrencisi disiplinlerarası eğitim alabilirse bence yakın geleceğimiz ‘her şeye rağmen’ güzel olur. Bugün STK’ların kimi sektörel firmayı yanına alarak ilkokuldan başlayarak çocuklara ve gençlere çevre bilinci, enerji verimliliği, kaynakların sarf edilmemesi konularında farkındalık aşıladıklarını görüyoruz. Öte yandan şanslı okul öğrencilerinin bilimsel meraklarının da olduğunu bunları çeşitli yarışma programları ile ulusal ve uluslararası çapta araştırma ve üretime dönüştürdüklerini görüyoruz. Oyunla birlikte üretme, ortak amaca yönlenme konusunda temel bir altyapı oluşuyor. Bunun üniversite ortamında özellikle disiplinlerarası eğitim modelleriyle zenginleştirilmesi gerekiyor. Kuramsal yaklaşımların uygulamaya dönük ortamlarda araştırılması gerekiyor. Üniversite-sanayi işbirlikleri bu anlamda önem kazanıyor.  Gerekiyorsa bu yaklaşımda enformel eğitim ortamlarının formel eğitime enjekte edilmesi gerekiyor.”

Reklam Goruntulenme Bolumu

Panelin ardından, Özyeğin Üniversitesi Enerji, Çevre ve Ekonomi Merkezi (EÇEM) araştırmacıları ve öğrencileri, enerji verimli binalar ile ilgili çalışmalarından örnekler sundu.

Bütünleşik Tasarım paydaşlar arası fikir alışverişini destekliyor

EÇEM Kıdemli Araştırmacısı Yasemin Somuncu, "Adım Adım Bütünleşik Tasarım" başlıklı sunumunda; tasarım, inşaat ve işletme aşamalarından oluşan bina tasarımında, bütüncül yaklaşımın önemine değindi. "Bu aşamalara bir döndü olarak bakıyoruz. Her aşamanın farklı paydaşları var. Bütünleşik tasarımda, paydaşlar en baştan birbirleriyle fikir alışverişinde bulunuyor." diyen Somuncu, son dönemde Türkiye'de bütünleşik proje tasarımı konusunda güzel örnekler olduğunu dile getirdi.

YaseminYasemin Somuncu

Ortalama 50 yıllık yüklü bir süreci kapsayan bina döngüsü içinde ara aşamalar/mekanizmalar olduğuna işaret eden Yasemin Somuncu, bütünleşik tasarım araştırmalarında, Optimizasyon ve Önceliklendirme mekanizmalarını referans aldıklarını belirterek, bu doğrultuda faydalandıkları yöntemleri aktardı. Son olarak Yatırım Getirisi konusuna değinen Somuncu, “NEED4B Enerji Etkin ve Düşük Maliyetli Binalar” projesi kapsamında hayata geçirilen Özyeğin Üniversitesi Yabancı Diller Okulu (ScOLa) binasının maliyet-fayda dengesi açısından örnek bir proje olduğunu söyledi.

"Kullanıcı memnuniyeti, yapı üzerine etkin olmakla doğrudan ilişkili"

"Kullanıcı Memnun Binalar" başlıklı sunumunda, özellikle otomasyon sistemlerine sahip olduğu akıllı binalarda kullanıcının devre dışı bırakıldığını ifade eden Özyeğin Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özgür Göçer, "Bu hem kişilerin kendini mekâna ait hissetmemesine hem de memnuniyetsiz olmasına neden oluyor" dedi.

Doç.Doç. Dr. Özgür Göçer

LEED sertifikası alan binaların yapım aşamasından sonra çok fazla değerlendirilmediğini dile getiren Göçer, öngörülen enerji tüketimi ile kullanım sonrası tüketimin eşit olmadığına dikkat çekti. Göçer şöyle konuştu: "Kullanıcı geleneksel bir kullanıcı ise daha az enerji tüketebilir, daha savurgansa %30'a varan ek tüketim olabilir. Türkiye'de çok fazla geribildirim olmadığı söyleniyor ama dünyada da bu böyle. Kullanım sonrası değerlendirmede enerji tüketiminin daha fazla olduğu gözleniyor. Kullanıcılar olarak eğilimimiz daha fazla tüketmek üzerine. Nasılsa tasarruflu bina diye daha çok tüketiyoruz. Bu durumda sıfır enerji özelliğinin geçerliliği kalmıyor."

Kullanıcı memnuniyetini ölçtükleri farklı mekân örnekleri (tarihi yapı, LEED Platin sertifikalı bir bina, Özyeğin Üniversitesi Çekmeköy kampusu dış mekanları) hakkında bilgi veren Özgür Göçer, "Kullanıcı yapı üzerinde ne kadar etkinse memnuniyeti de o ölçüde artıyor" dedi.

Binalar da öğrenir...

EÇEM'de proje araştırmacısı olarak çalışan Cem Keskin, "Binalar Öğrenir mi? İnsan-Bina Etkileşimi" başlıklı konuşmasında, binalarda enerji verimliliğinin sağlanması için insan-bina etkileşiminin artırılması üzerine gerçekleştirilen çalışmalardan bahsetti. "Zekâ artık insanın hakimiyetinden çıkmaya başladı. Binalar da belli oranda zeki davranışlar sergileyebilir durumda." diyen Keskin, bilişim ve iletişim teknolojileri arasındaki ilişkiyi sağlıklı yönde geliştirebilen ürünlerin binalarda enerji verimliliği sağlamada başarılı olduğunu kaydetti.

Binalardaki yeni teknolojilerden bahsederken gömülü sistemler, kuantum bilgisayarlar, artırılmış gerçeklik ve sesli kontrol teknolojisini örnek gösteren Cem Keskin, bu alanda yapılan çalışmaların temel amacının vakit ve nakit kazanmak olduğunu vurguladı.

CemCem Keskin

İki yıldır UFUK2020-TRIBE projesinde pilot bina sorumluluğu görevini yerine getiren Keskin, binaların 205 farklı noktadasınki hareketleri gözlemlediklerini ve gerçekleştirilen eylemlerin nasıl bir enerji tüketimine neden olduğunu tespit ettiklerini ekledi. Sosyal fayda amaçlı tasarlanan "ciddi oyun" niteliğindeki "Tribe2020"in deneme sürümüne Google Play'den erişilebiliyor.

Yakın Gelecekte Binalar konferansına ayrıca, Güven Fidan "Termal Konfor için Akışkanlar Dinamiği Hesaplamaları"; Doğa Gizem Memiş "OptikBilim Binalar için Neler Vaadediyor?"; Ali Can Yelekçi & İzel Elmas "Çok İşlevli Cephe Elemanları: Bir Bitirme Projesi" ve Prof. Dr. Pınar Mengüç "Fizikçi Olmayanlar için ‘Işınımsal Transfer’" başlıklı sunumları ile katkıda bulundular.