Fransız çağdaş heykel sanatçısı Alain Valtat’ın malzemesi
putreller ve hurda demir parçaları. Valtat için demir, sanki
bir düşman, hantal ama soylu bir metal... Demir isyan etmenin de temeli. Demir
için ‘benim kâğıdım’ diyen Valtat tutkal ve kâğıt yerine demir
ve civata kullanarak bu sert ve soğuk malzemenin özündeki ateşi yakalamak üzere
basit, zarif ve bir o kadar da güçlü formlara dönüşen heykeller üretiyor. Demir
plakalar önce katlanmış, buruşuk herhangi bir nesneye, oradan ‘kutsal
ateşe’ dönüşüyor. Civatalı, kaynaklı kesilmiş, bükülmüş bu soğuk
malzeme sıcak renklerle soğuk duygusallıktan, hayatın içine, buruşmuş bir yaprak
formuna, yaşama, ölüme ait bir tanıklığa evriliyor...
Alain Valtat yaptığı heykeller kadar ilginç hayat hikâyesiyle de dikkat çeken
biri. 1943’te Paris’de doğan Valtat’ın ilk işi haber
fotoğrafçılığı. Bu kariyerine Prag’a giren Sovyet
tanklarını karşılayıp görüntülemek de Yaser Arafat’la tanışmak
da, Kıbrıs’ta olan bitene tanık olmak da var, Afrika’nın büyük kıyımlarında
denklanşöre basmak da...
1974’te Makaryos’a darbe yapıldığında
Kıbrıs’tadır. Türk köylerinde öldürülen insanların
fotoğraflarını çeker. Sonra Barış Harekatı sırasında tekrar adadadır. “Kıbrıs’ta
gördüğüm savaşın, her iki taraf için de hiçbir kuralı yoktu. Otuz beş
yaşındaydım ve o kadar çok savaş görmüştüm ki artık zorlanıyordum. Bu savaşların
ve vahşetin gösterilmesine aracı olmaktan Kıbrıs’ta vazgeçtim.”
Açık denizlerde özgürce...
Fotoğrafçılık malzemelerini satıp, açık deniz kaptanlığı ehliyeti alır ve 40
metrelik bir yelkenliyle tüm Akdeniz sahilini dolaşır. Savaşlardan kaçarken
denizle mücadelesi başlar. O günleri “Limandan limana gitmek, güneş, deniz,
geceler, önceleri iyi geldi ama bir süre sonra denizcilerle konuşacak şeyler
bitiyordu, sıkılmaya başladım.” diye anlatıyor. Kaptanlıktan sonra
Türkiye’de Anadolu’da dolaşıp gümüş takılar, kahve değirmenleri,
bakırlar... Eski eşyaları toplar, onlarla tekrar heykel çalışmalarına başlar. Bu
arada bir yandan da serigrafiye yönelir. Kurduğu atölye Fransa’nın önemli baskı
atölyelerinden birine dönüşür.
İlk heykelini 1961’de taştan yontan Valtat, 80’li yıllarda
demir kullanarak heykele döner. “Denge, konstrüksiyon ve bellek sorunlarına özen
göstererek, toplumdaki çağdaş heykel eğilimlerine özellikle ilgi duyuyorum.
Anıtsal heykelin kandırıcı rolünden sıyrılıp kentin bağrındaki yerini yeniden
almasını diliyorum,” diyen Valtat denizlerden kalan denizci sabrı ile demirle
boğuşmayı sürdürüyor. Heykelleri çeşitli kolleksiyonlarda bulunan Alain Valtat;
2009 yılında aldığı bir kararla Bodrum’a yerleşti. Bugün
Gümüşlük Akademisi’nde, Latife Tekin ve
Gürel Yontan’ın desteği ile kurduğu yeni atölyesinde heykel
çalışmalarına devam ediyor.
Alain Valtat sergisi,14 Şubat’a kadar Schneider
Tempel Sanat Galerisi’nde...