UIA Başkanı Vassilis Sgoutas'tan Türk Mimarlarına

Uluslararası Mimarlar Birliği Başkanının, 12-14 Nisan günlerinde Ankara'da yapılan Mimarlar Odası Merkez Genel Kurulu'ndaki konuşması:
Sizlere UIA Başkanı olarak seslenmekten mutluluk duyuyorum. Burada, aranızda olmanın benim için çok özel bir yeri var. Bir sürü eski dostu görmenin ötesinde bütün Türkiye'den seçimle işbaşına gelmiş yönetimlerle bir arada olmak da bana ayrı bir onur veriyor.
UIA'da görev yaptığım süre boyunca Türkiye'deki Mimarlar Odası'yla çok özel ilişkilerim oldu; burada kendimi evimde gibi hissediyorum. Uluslararası Mimarlar Birliği çok önemli bir örgüt haline geldi. Üyelerimiz 102 ülkeyi kapsıyor ve 1.200.000 mimarı temsil ediyoruz bütün dünyada.
Kongrelerimiz de giderek çok önemli bir etkinlik haline dönüşüyor. Belki bir bölümünüz biliyorsunuzdur; altı yıl önce Barcelona Kongresi'ne on binin üzerinde mimar ve mimarlık öğrencisi kayıt yaptırmıştı. Size bu kongreler hakkında bir fikir vermek için aktarıyorum: Barcelona Kongresi sırasında ben UIA Genel Sekreteri idim. Sabahki oturum saat 09:00'da açılıyordu. "9'a çeyrek kala oraya gitsem, idare eder" dedim. O saatte gittiğimde binaya girmem mümkün olmadı. O kadar çok mimarın ilgisi vardı ki, sonunda atlı polis çağırıp dışarıdaki mimarları dağıtmak zorunda kaldılar. İnanılmaz bir olaydı.
Üç yıl önceki Pekin Kongresi'nde de yine akıl almaz bir şey yaşandı. 2.500 kişi kadar vardı salonda, özellikle de genç mimarlar çok yoğundu. Derken Tadao Ando geldi. Genç mimarlar iskemlelerin, koltukların üzerinden atlıyorlardı sırf kendisine dokunabilmek için.
Önümüzdeki Temmuz'da Berlin'de yapılacak olan kongrenin de çok önemli ve şahane bir olay olacağını düşünüyoruz. Çünkü zaten mimarlık dolu bir kent ve beklentimiz 12.000-12.500 kadar kayıtlı katılımdır. Umarım ki sizler de orada olursunuz.
Şimdi 2005 İstanbul Kongresi'ne sıra geldi. Meslektaşlarım ve arkadaşlarım,
2005 Dünya Kongresi'nin İstanbul'da yapılmasına çok önem veriyorum. Bu kongrenin, UIA'nın düzenlediği en anlamlı kongre olması gerektiğini düşünüyorum. Mimarlar için anlamlı, UIA için anlamlı, Türkiye ve Türk mimarları için anlamlıdır. İstanbul'da 2005 yılında yapılacak olan kongrenin, UIA'nın şimdiye kadar yapılmış en iyi kongresi olması gerekiyor ve Türkiye'den çok şey bekliyoruz. Türkiye, kendi ülkem Yunanistan gibi konumu itibariyle ve bugün daha önceki konuşmacıların değindikleri gibi medeniyetler arası diyalog açısından çok önemli bir konuma sahiptir, çünkü Batı ülkelerindeki mimarlık söylemi ya da mimarlıkla ilgili şeyler öteki ülkelere gidiyor, gelişmekte olan ülkelere gidebiliyor. Ama bu ülkelerden Batı çok fazla bir şey almıyor. İstanbul'da bu konuda gerçek bir diyalog yaratabilirsiniz.
Nijeryalı V. Oinka'nın bir deyişi var: "Bir köprü yalnızca A noktasından B noktasına gitmez, aynı zamanda B noktasından A noktasına da gider." Dolayısıyla İstanbul'da pek çok simgesel köprüleriniz var. Sizin uygarlıklararası bu köprüyü kurabileceğinizi düşünüyorum.
Başarılı olabilmek için yalnızca Oda yönetiminin göstereceği gayret yeterli değildir; hepinizin bu işte katkısı olması gerekir. UIA faaliyetlerine çok etkin olarak katılmalısınız ve kişisel olarak ben size bu yönde yardımcı olmaya hazırım. İstanbul 2005 Kongresi'nin benim için ayrıca duygusal bir yanı da var. Birkaç yıl önce Başkanınız Oktay Ekinci ile Pera Palas Oteli'nde bu sözleşmeyi imzaladık.
Bugün haklı olarak 11 Eylül olaylarına bir hayli gönderme yapıldı burada. Bu konuda bir hususu eklemek istiyorum. Bu olayın ardından güvenlik ve savunma adına o kadar çok kaynak ayrılacak ki; bu, bizim mimarlar olarak önemsediğimiz iki konuya ayrılan kaynağı önemli ölçüde ve olumsuz yönde etkileyecek: Biri, daha iyi bir yapılı çevre elde etmeye yönelik kaynaklar, öteki ise başta konut olmak üzere inşaat sektöründeki bütün hizmetlere ayrılacak olan kaynaklar.
11 Eylül ve ardından gelenleri ve küreselleşmeyi ifade ederken aslında gerek Kaya Güvenç gerekse Başkan Oktay Ekinci çok daha iyi sözcükler kullandılar. Belki ben o kadar iyi sözcükler bulamayacağım, ama gerek terör sonrası gelişen olaylar, gerekse Filistin'de olanlar karşısında hepimiz öfkeyle duruyoruz.
Bu sabah yatağımızdan kalkıp, güzel kahvaltımızı ettiğimizden bu yana, belki de şu anda Filistin'de birkaç meslektaşımız yaşamlarını yitirmiş durumdalar. İster uluslararası yönetici konumlarımızda, ister ulusal yönetici konumlarımızda hepimizin bu işe tepki göstermemiz gerekiyor. Filistin'deki mimar dostlarımıza, meslektaşlarımıza gerek moral, gerekse moralden daha öte ne olabilecekse bu konuda destek vermeliyiz.
Bu değindiğim konunun ötesinde mesleğimiz başka konularda da sessiz kalamaz ya da kendisini dışta tutamaz. Bunlardan biri, yapılı çevrenin ne denli vahşi bir şekilde geliştirildiği; ikincisi de gerçek gereksinim sahiplerine hizmet götürülmesi konusudur.
Şimdi biraz da mesleğimize bakalım. Dünya adil bir dünya değil, biliyoruz. Mimarlık mesleği de gerek ulusal ölçekte, gerekse uluslararası ölçekte çok adil bir düzen içinde uygulanmıyor, bunu da biliyoruz. UIA olarak bu durumu biraz iyileştirmeye çalıştık. Dünya mimarları tarafından kabul edilen bir meslek pratiğine ilişkin bir mutabakat metni benimsemiş durumdayız. Ama bu bizim bir iç meselemiz olarak kaldığı sürece, aramızdaki bu uzlaşma ve anlaşma yalnızca kendi içimizde kaldığı sürece hiçbir anlamı olmayacaktır. Üzerinde uzlaşmaya vardığımız bu metni hükümetlere iletmek ve onlara kabul ettirmek zorundayız. Türkiye'de de sizler, gerekiyorsa ve gerektiği kadar bizim de yardımımızla, bunu Hükümete kabul ettirmek durumundasınız. Sayın Başkan, eğer böyle bir durum olursa, Hükümetle görüşmelerinizde size destek vermek için her zaman gelebilirim, beni çağırın. Bu mutabakat metnine gereksinimimiz var, çünkü biz birleşmiş bir mesleğiz ve bütün dünyaya bu konudaki birleşmiş yapımızı, birlik yapımızı göstermek durumundayız.
Kore'de bana "Bu mutabakat metnine ne gerek var?" diye sordular. Mutabakat metnine gerek var, çünkü bütün dünyada pazar güçleri öteki güçlerden daha ağır basıyor. Pazar güçlerinin yasal güçlere ağır bastığı bu dünyada mimar yatırımcılar var, diğerleri var. Ve hiç de adil olmayan ve eşitsiz bir düzen içinde mesleklerini yapıyorlar. Haziran ayında Dünya Ticaret Örgütü yetkilileriyle bir görüşmem var ve umuyoruz ki, meslek için birtakım konuları buralarda kabul ettirebiliriz.
Meslekten söz ederken, bu meslek pastasını kendi aramızda adil bir şekilde bölüştürmek yeterli değil; aslında pastanın büyütülmesi de gerekiyor, o da önemli. UIA Tüzüğü'nde "kent planlaması mimarların işlerinden biridir" diye açık bir ifade vardır. Bazılarının bir ara ekledikleri "mimarlık, bina ya da bina gruplarının yapılmasıdır" türü bir tanım tabii ki yanlış bir tanım oluyor. Ama birçok ülkede mimarlar ekmeklerini başka tasarımlardan da çıkarıyorlar. Örneğin meydanlar yapıyorlar. Hakkımız için mücadele etmeliyiz, başkalarının, ekmeğimizi elimizden almasına izin vermemeliyiz.
Eğitim konusu çok uzun ve kapsamlı bir konu. Burada sizi onunla sıkmak istemiyorum, ama bir noktaya değinmek istiy