Sanat Kente Bulaştı

Sanat kentsel spekülasyonu tetikler mi? Ya da tersi mi geçerli? Daha doğrudan sorarsak, Nişantaşı'nın yeme-içme-zıplama semti olmaya gidişi Yaya Sergisi ile mi başladıydı? Yoksa sergi, hazırlıkları sadece hızlandırdı mı? Yoksa bu ikisi eşzamanlı mı? Doğrudan cevapları ya yok, ya zor sorular. Yine de sorulmaya değer. O sergi öncesinde bir 'gönüllü apartman boyama kampanyası' var. Bir de her yanıyla 'demokratik', krizdeki butik sahiplerinin stoklarından kurtulmasına yönelik: 'Türkiye için seve seve'. Ardından gelsin yılbaşı promosyon sergileri, park partileri vb. Bugün, butikler vaktiyle burun kıvırdıkları Yaya Sergisi'nin meyvelerini yemekte...

Yaya Sergisi, üç yıl sonra sınırlarını tekinsiz alanlara doğru genişletti. Sanatı, kentin bağrındaki kıvranışa emanet etti. Narmanlı Han'dan ta Perşembe Pazarı'nın arkasındaki o metruk ve çekici parka kadar. 24 saat üstü açık, korunmasız işler kentlilerden bir bakış, bir ilgi bekler.

Tünel Meydanı'nda iki heykel arasındaki diyalogdan koskoca bir boşluk doğdu. K. Önsoy, strafordan kuleyle A. Erkmen'in heykeline dikkat çekmeyi istedi. Gece yarısı çakılan bir kibritle iki
heykel birlikte alev aldı. Şimdi heykelin durduğu çemberin içinde yere yapışık yanık metal kalıntıları var. Kentin sanata şiddet dolu cevabı. Hem de güvenlik kameralarının merceği önünde.
Erkmen'in heykeli yerine yeniden dikildiğinde dikkatler üzerinde olacak.

Karaköy'le Haliç'e köşe binanın yan cephesine iki hat asılı. Türkçe altyazı ile. Kökten dincilerin saldırısına karşı 'uyanık' laik vatandaşların müdahalesi sayesinde reklam panosu gibi duruyor.
75 yıl önceki alfabesine aşina olmayan bir milletin ibret tablosu.

Perşembe Pazarı'ndaki parkın girişinde Canan'ın (Tolon) salıncakları boşluğa atlamaya cesareti olmayanlara meydan okuyor. Metruk bina da salıncaklarıyla adeta Haliç'e kanat açıyor.

Parkın içinde ilerlerken bir emekli kargasıyla konuşuyor. Adam gittikçe, akıllı kuzgun minik sıçrayışlarla onu izliyor...

Az ileride muhteşem bir marka anıtı var. C. Morton'un molozlu vitrini. Hırdavatçı cenneti Perşembe Pazarı hakkında geleceğe dönük bir düş. Morton'la birlikte markayı da
kutlamak gerek. Hatta gelecekte semt soylulaşırken (gentrification), Haliç'e bakan bir butik markaya tahsis olunmalı. Parkın bitiminde Y. Savvidis'in Sinan'a ve sanat peşine düşen yayaya
hediyesi var. Sinan heykelinin üstünden karşıya, Süleymaniye'ye bakmak. Parktan köprüye doğru çıkarken çim üzerinde bir çift. Mahcup yağız oğlan, yanında yatan incecik sarışın kuzeyli
kızı öpüyor. Usulca...

Kente konulan sanat, kendini sonuna dek öngörülmeyen müdahaleye açıyor. Kent de sanatın izlerini, belki çok sonra göstermek üzere, saklıyor. Perşembe Pazarı bakalım 5 yıl sonra Nasıl olacak?

Sanat artık Beyoğlu dükalığına sığmıyor. Aldı başını, nereye gider bilinmez.