Yapı Kredi Kültür Merkezi'nde “Aralıkta Gidip-Gelmeler”



Yapı Kredi Kültür Merkezi, Ömer Uluç'un “Aralıkta Gidip-Gelmeler” adlı sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi, sanatçının geçen yıl YKY'den çıkan Heves Kuşu Durmaz Döner başlıklı kitabında açıkladığı Aralıklar Teorisini somutlaştıran yeni üç hareketli, heykel, enstalasyon ile tual ve satıh üzerine çalışmalarını içeriyor.

Uluç, Doğu-Batı, Kuzey-Güney, Yeraltı-Yerüstü ve Cennet-Cehennem arasında, yaşadığımız yerin çok ilginç ve yoğun olayların yaşanmasına, keskin yaratıcılığa olanak verdiğini ve bu karmaşanın aslında zenginliğimiz olduğunu dile getiriyor; eserleriyle bu aralıklarda yaşananları, gidip-gelmeleri yansıtıyor...

Serginin önde gelen iki özelliği, sanatçının yeni, hareket eden üçboyutluları ve malzeme çeşitliliği.

Uluç'un üçboyutluları en az üç-dört saat yürüyorlar, tekerlek üzerinde taşınıyorlar. Bir yere, bir nesneye dokununca dönüyorlar, kendi iradeleriyle yön değiştiriyorlar. Sanatçı, “Bu bir ayin, bir resmigeçit ya da bir defile. Onlara robot demiyorum kesinlikle, çünkü onlar birer figürler; birbirlerinden farklı, hareket halindeki üçboyutlular. Önce satıhlardan çıktılar; etraflarında, yanlarında, çeşitli mekânlarda durdular, şimdi hareket ediyorlar. Kısaca bunlar artık 'Hareketliler' oldu. Diğer taraftan bakıyorum ki ben gene tuval, satıh boyuyorum, hem de daha büyük bir tutkuyla. Demek ki tuvalden, çerçeveden çıkmamışım ya da öyle bir şey yok benim için, çıkmak gibi. Gidip gelmeler var” diye açıklıyor.

Ömer Uluç, bu sergisinde değişik birçok malzemeyi farklı yöntemlerle kullanmış: Telli gruplar; karışık satıhlar (çıplak ve cam kutular içinde), pencere camından dökülmüş polyester satıhlar, büyük polyester üçboyutlular, hareketli üçboyutlular, paslanmaz çelik paravanlar vb. Sanatçı amacını form değil, figür bulmak, figür avcılığı olarak açıklıyor. "Benim için önemli olan figür, her şeyin figür olabilmesi, figürdeki farklılaşmalar. Bunun anlamı, yeni anlatmalar, iki anlamlılık, çok anlamlılık. Sanatımdaki hareket bu dönüşüm için vardır" diye devam ediyor.

Uluç'un sergi kataloğu için kendi kaleme aldığı önsözünde, süslemecilikle ilgili düşünceleri de yer alıyor: "Sonuçta bunların benim cinler, yaratıklar, canavarlar ırkından olduğunu unutmuyorum, onlar olmasaydı bunları göremezdim. Onlar bir çeşit benim görme biçimim. Onların yardımıyla süslemelerde de ırkdaşlarımı görmeye başladım! Bu sergide de varlar. Süslemelerin sonsuz tekrarlamaları içinde tekil yaratıklar var. Süslemeciliğin korkunç ve ölümcül olduğu kesin. Sonradan popüler dilde banalleşmiş, ancak bu özelliğini kaybetmediği için seviliyor belki. İnsanların korkunç ve ölümcül biçimlere zaafını gizlice karşılıyor. İnsanın despotluğunun ve gücünün de işaretleriyle dolu olan süslemeciliğin uçsuz bucaksız alanı baş döndürüyor".

Sergi kataloğunda eserlerin yanı sıra Uluç'un Heves Kuşu Durmaz Döner kitabından bir seçki "Aralıkta Konuşmalar" başlığı altında, Uluç'un sanatına dair daha pek çok ipucu veriyor.