Yeni Bir Dünya Kurulur ve...

İsmet Paşa 45 sene önce o müthiş sözü söylemişti. Şimdi altın değerinde. Ünlü Johnson Mektubu’na tepesi atmış. Madem, Türkiye’nin dost ve müttefikleri (şimdi moda deyimle ‘stratejik ortakları’) Türkiye’yi yanında istemiyordu, istemesindi. Paşa, “...Türkiye yeni bir dünyada yerini alır” deyivermişti. Cesur adammış. Her şeyden önce yeni bir dünyanın olabileceğine inanmış. Sonra da Türkiye’nin onun içindeki yerini (nihayet büyükharfle!) alabileceğine. Hani, o yer, neresiyse artık, hep hazır tutulmuşçasına...

Geçen hafta Lyublyana’da (kolayca Lubyana deyiversek?) önemli bir toplantı vardı. Kültürün AB dış politikasının ayrılmaz bir parçası haline gelmesiyle ilgili. Toplantı çok önemliydi. Ama Lubyana dersleri daha da önemliydi.

Lubyana’da sabah erken başlıyor. İlk matkap sesleri daha 7’de duyuluyor. Tito’nun tarihe göçmüş, Yugoslavyası’ndan kalma. Saat 4 dedi mi mesai bitiyor. Slovenya, Osmanlı memalikinin parçası olmamış. Bir başka devletin, Avusturya Macaristan’ın toprağına dahilmiş. Nüfusu 2 milyon(cuk) kadar. Daha 2004’de AB üyesi olmuş. 2008’in ilk AB dönem başkanı.

AB’de dönem başkanları rotasyonla. Sırası gelen ülkeler, 6 ay sürede iz bırakacak işler yapmak, politikalar üretmek üzere hazırlık yapıyorlar. Slovenya iki temayı öne çıkarmış. Kültürü ve komşuları. Bir kültürel miras hamlesiyle tam 186 anıt
onarılmış. Bosna-Hersek’de, Kosova’da, Arnavutluk’da, Karadağ’da, Makedonya’da vb. Miras içinde camiler, kaleler,
hanlar, Grek-Romen kalıntıları var. Slovenya, AB başkanlığını komşularına sahip çıkmak için değerlendirmiş.

Geçen haftaki toplantıda AB’nin komşularıyla kültürel bakımdan daha yakın bir dış politikası olsun diye yapması gerekenler konuşuldu. AB’nin komşuları belli. Batı Balkanlar, Doğu Avrupa ve Akdeniz ülkeleri. Bunların içinden
Türkiye ile Hırvatistan üyelik potasında. Diğerleri, sade komşu. Bu ülkeler ABD ile Rusya’nın nüfuz ve etki alanında. Hepsinin AB topraklarında göçmenleri- mültecileri var. Kültürel uzlaşma için zaman hızla geçiyor. Ya şimdi, ya hiç!

Lubyana’daki toplantının tavsiyeleri AB organlarına iletilecek. Kimbilir ne zaman resmi politikanın parçası olacak? Minik Slovenya’nın ise kültürün şampiyonu olduğu unutulmayacak. Tıpkı Schengen, Maastricht gibi Lubyana (‘Lyubyana süreci’, asıl adı bu) da AB literatüründeki yerini alacak. Çağdaş sanatçılar, entelektüeller, yazarların da katıldığı birlikte üretim, etkileşim hep anılacak.

Toplantıda Sarkozy’nin düşü (bizim kâbusumuz?) Akdeniz Birliği’nin Temmuz’da kuvveden fiile çıkacağı kesin anlaşılıyordu. Türkiye, yine frene basmakla meşgul. Giderek boşalan frene. Oysa, projeden ve Sarkozy’den hoşnutsuz Akdeniz dünyası Türkiye’ye bakıyor. Hatta İsrailli küratör “Osmanlı’daki dolaşım özgürlüğü bugün yok” diyordu.

İsmet Paşa’nın sözünü ettiği bir dünya ufukta yok. Olsa bile o dünyada Türkiye’nin yeri? Var mı? AB üyeliği için şimdiden 2020 telaffuz edilmeye başlandı. Bu gidişle Akdeniz Birliği de kurulur gider. Türkiye arkasından bakar. Tıpkı Kusturica reklam spotunda gelini elinden kaçıran bıyıklı damat gibi...