Yerelin merkezle sınavı

2009'un en önemli başlıklarından biri yerel seçimlerdi. 01 Ocak'ta işlemeye başlayan seçim takvimi, 28 Mart'ta sona erdi. Sandığa giden uzun yol kadar, sandıktan çıkan sonuçlar da uzun süre tartışıldı. Önemli sorulardan biri, 2008 yılında çıkarılan yasayla kapatılmaları söz konusu olan nüfusu 2000'in altındaki belde belediyelerinin ne olacağıydı. Süresi içinde itiraz davası açan beldeler, Danıştay kararı sonucu seçimlere katılabildiler.

Seçimler öncesinin en büyük eleştirilerinden biri, 'yerel' olması gereken seçimlerin ne kadar 'yerelleşebildiği'ydi. Adayların belirlenme süreci, sandık için yarışan adayların ve partilerin, yerel için üretilmiş bir program üzerinden hareket etmek yerine bir 'genel' seçimmiş gibi meydana çıkmaları, bu endişelerin en belirgin nedenlerini oluşturdu. Yaşanmakta olan küresel ekonomik kriz, laiklik / muhafazakarlık, Kürt açılımı, meydanlardaki atışmaların ana konu başlıklarını oluşturdu. Zaman zaman gerilimin iyice tırmandığı seçim süreci, beyaz eşya kampanyalarıyla ve iktidar partisinden bazı isimlerin seçmeni tehdit eder üslüplarıyla akıllara kazındı.

Meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları, seçim öncesi gerçekleştirdikleri sempozyumlarla, açıkladıkları raporlarla sürece dahil olmaya çalıştılar. Her ne kadar seslerini istedikleri kadar duyuramasalar da, çevreden sağlığa, planlamadan yönetimde söz sahibi olmaya kadar bir dizi taleplerini kamuoyu gündemine sokmayı başardılar. TMMOB Mimarlar Odası, '2009 Yerel Seçimlerine Doğru Politikalar / Değerlendirmeler' başlıklı raporunda yoksulların kentlerde dışlandığı savunularak, kentlilerin yerel yönetimlerde karar alma süreçlerinde daha fazla söz sahibi olması istendi. İstanbul Serbest Mimarlar Derneği'nden yapılan yazılı açıklamada da çarpık kentleşmeye karşı bilimsel şehircilik vurgusu yapıldı.