Yıkılmayı Beklemek!



İstanbul bu sabah mahmur. Baygın minareleri, puslu gökte, adeta suya düşmüş yansı gibi eğilip bükülüyor. Ne tuhaf, İstanbul'un yazgısı, uzak kıtada bir ülkede, Brezilya'da belirlendi geçen hafta. Bir yıl daha süre verildi. Hele şu, üzerinde çok mağrur duran 2010 tacı bir indirilsin, bak o zaman neler olacak?

Neden söz etmez İstanbul'un yıkıldığından, yakıldığından, iğdiş edildiğinden İstanbul basını, İstanbul yazarları, bu şehirden ilham alan ödüllü sanatçılar? İstanbul'dan daha kıymetli ne olabilir? İstanbul'un hiç mi, dokunulamayacak bir taşı, bir bakışı, bir manzarası yok? İstanbul'un hiç mi mahremi, saklananı, korunanı, dokunulmayanı yok?

Haçlılar İstanbul'u yağmalamış, kıymetli olan ne varsa eritmiş, külçe külçe altın haline getirmiş, kaçırmış veyahut eritmeden, öylece memleketlerine götürmüştü. Venedik'e gidenler görebilir. Haçlılar, isimlerinden anlaşılacağı üzere dini kurtarmak kisvesiyle Batı'dan buraya gelmişler, özellikle dinsel, kutsal ama paha biçilmez olanları talan ve yağmalarının hedefi haline getirmişlerdi. Sayıları yüz binleri bulan askerlerin çoğu, hapishane kaçkını, adi suçlu, katil ve soyguncuydu.
 
İstanbul'un silueti var

İstanbul'un bir silueti vardır. Bu siluet, ‘boğaz'dan bakınca veyahut köprüden geçince karşınıza çıkan gökdelenlerin silueti olabilir mi? Yoksa bu siluet, Haliç'e karşıdan veya Pera'dan bakınca, odağında Süleymaniye'nin, Şehzade Camii'nin, Beyazıt Kulesi'nin, Nur-u Osmaniye'nin, Topkapı Sarayı'nın ve diğerlerinin görkemli minarelerinin göğü deldiği bir siluet midir? İstanbul'un silueti... Bize daha ait ve derinlikli sözcükle söyleyelim: İstanbul'un mahreci, yıkılabilen, iğdiş edilebilen, yok edilebilen, kalbi çıkarılan, yüzü tırmalanan bir yer olabilir mi?

Süleymaniye Camii, bu şehrin göklere açılmış, çıkılacak kapısı, bu şehrin mahreci değil midir? İstanbul'un seda ve harflerinin kaynağı, çıktığı yer burası değil midir? Sana, ona veyahut şehre yeni gelmişe, eskiden beri burada yaşayana, İstanbul'u, Süleymaniye'nin kubbesi ve minareleri anlatmaz mı? Sedaların ve kelimelerin mahreci Süleymaniye...

İstanbul Belediye Başkanı'nın sitesinde, Brezilya'da toplanan UNESCO Dünya Miras Listesi'nin kararıyla ilgili bir açıklama var. Bunu okuyunca insan, adeta UNESCO, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ı haklı bulmuş, Süleymaniye'nin kalbine saplanan, bizzat kendisinin çizdiği o boynuzlu ve perdeli yüksek köprüyü inşa etmesine göz yumma kararı almış sanacak.

Oysaki en önemli mesele, ‘tarihi yarımada'ya ve Süleymaniye'ye saplanan, 80 metrelerden elli beş, altmış metrelere inen o metro köprüsü. Bu konuda, Kadir Topbaş'tan bir açıklama yok. Sanki, kendisinin pek beğendiği ve Atlas'ın bu sayısında planları yayımlanan köprü, uyarı listesinin en başında yer almıyor. "Kimse olmasın, itiraz etmesin, sahip çıkmasın, rahatlıkla yıkalım, İstanbul'u Topbaşbul veya Tokibul yapalım" diye düşünüyorlar.
 
1 yıl süre verildi

İstanbul S.O.S girişimi, Brezilya'daki toplantı kararının ardından bir açıklama yaptı. Buna göre UNESCO Dünya Miras Komitesi, İstanbul'a bu listede kalabilmesi için bir yıl daha süre verdi. Oysa bu haber hem Büyükşehir Belediyesi hem de Dışişleri Bakanlığı tarafından maskelendi, adeta İstanbul kurtulmuş gibi sunuldu. İstanbul S.O.S girişimi, ‘utançlarını gizlemek ve rant projelerini devam ettirmek' için bu açıklamaların kamuoyuna çarpıtılmış şekilde bildirildiğini ve adeta zafer kazanılmış bir eda sergilendiğini de belirtti. S.O.S girişimi ifade etmekteydi ki, "Oysa alınan karar açık ve sarihtir: İstanbul'a kusurlarını düzeltmesi için sadece şubat 2011'e kadar süre verilmiştir. İmparatorluklar başkenti İstanbul'un, tam da Avrupa Kültür Başkenti olduğu sırada ‘Tehlike Altındaki Dünya Miras Listesi'ne alınma sürecinde hızla yol alması büyük bir utanç kaynağıdır."

Sulukule yıkılmıştır, Bizans Sarayı'nın üzerine otel yapılmaktadır, Zeyrek'te, Süleymaniye'de Osmanlı ahşap evleri birer birer yakılmakta, yıkılmaktadır. Bizans surları ve ‘tarihi yarımada'yla ilgili dehşet dolu tasarılar vardır. İstanbul, S.O.S vermektedir. Yani İstanbul, üç kısa, sonra üç uzun ve yine üç kısa sesle bizi uyarmaktadır. İki haftadır, benim cep telefonumun melodisi bu S.O.S melodisidir. İsteyene bu melodiyi gönderebilirim.

E-posta adresimi yazayım: oyuksek@doganburda.com
Twitter.com/ozcanyuksek