Yöntem Değişikliğine İnşaat Maliyeti Savunması



Depremlerde binaya etki edecek ivme değerlerinin belirlenmesinde önemli rol oynayan “Türkiye Deprem Tehlike Haritası”nın hazırlanış yönteminin değiştirilmesine ilişkin açılan davada, Cumhurbaşkanlığı’nın skandal bir savunma yaptığı ortaya çıktı. İnsan hayatını adeta hiçe sayan Cumhurbaşkanlığı, eski yöntemin inşaat maliyetlerini artırdığını söyleyerek yapılan değişikliği savundu. Jeoloji Mühendisleri Odası’nın açtığı dava, Danıştay İdari Davalar Kurulu’nda sürüyor.

BirGün’den Gökay Başcan’ın haberine göre; 1945’ten bu yana deprem tehlike bölge sistematiğiyle hazırlanan Türkiye Deprem Tehlike Haritası, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmeden önce, 2018 yılında, Bakanlar Kurulu kararıyla değiştirildi. Noktasal bazlı sistemle hazırlanan ve ülkenin en büyük yer ivme dağılımını belirleyen yeni harita ve parametre değerleri 1 Ocak 2019’da yürürlüğe girdi. JMO, kararı Danıştay’a taşıyarak yöntem sistemi değişikliği için Cumhurbaşkanlığı’na karşı dava açtı. Oda, açtığı davada şu hususlara dikkat çekti:

• Deprem bölgelemeleri sistematiği ortadan kaldırılmasına rağmen deprem mevzuatının aynı kaldığı bunun da çok sayıda hukuki sorunlara yol açabileceği, mevzuatın

• Deprem bölgeleme sistemi ortadan kaldırılmasına rağmen, deprem mevzuatı aynı sistemde kalmasına nedeniyle, Bu da hangi alanların deprem bölgesinde kaldığının bilinmemesine yol açıyor.

• Mevzuatta revizyon yapılmadan haritanın değiştirilmesi hukuk aykırı.

• Dava konusu işlemlerin 7269 sayılı Kanuna dayanılarak Bakanlar Kurulunca tesis edilmişti. Ancak, dayanak Kanunda Bakanlar Kurulu’na verilmiş böyle bir yetkisi yok.

Reklam Goruntulenme Bolumu

Önemli olan maliyet!
İtirazları değerlendiren Danıştay 6. Dairesi, davayı reddetti. Danıştay üyesi bir kişi karara şerh düşerek itirazların haklı olduğuna dikkat çekti. JMO temyize giderek kararı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na taşıdı. Bunun üzerine Kurul, davalı Cumhurbaşkanlığı’ndan savunma istedi. Mahkemeye verilen savunmada, inşaat maliyetlerinin insan yaşamının önüne konulduğunu gösterdi. Eski yöntemin kamu zararına yol açacağını iddia eden Cumhurbaşkanlığı savunmasında şu ifadeleri kullandı: “Bölgesel bir alanda ivme değerlerinin her bir nokta için aynı kabul edilmesi, ivme değeri daha düşük olabilecek noktalar için inşaat maliyetlerinin artması anlamına gelecektir ki bu da kamu zararına yol açacaktır.”

Konuya ilişkin BirGün’e konuşan JMO Başkanı Hüseyin Alan, “Türkiye Deprem Tehlike Haritası ve parametre değerleri bir inşaat projesi hazırlanırken, o bölgede veya o parselde binaya etki edecek ivme değerlerinin belirlenmesinde temel unsur oluşturuyor. Binayı tasarlarken en basit tabirle iki türlü yük var. Düşey ve yatak yükler. Yatak yükler yani deprem yükleri ivme değerleri üzerinden hesaplanır. İnşaat projeleri hazırlanırken düşey yani binanın kendi ağırlığı hem de yatay yani deprem, rüzgar, kâr yükü gibi etkiler de dikkate alınarak hesaplanır. Binalar, Türkiye Deprem Tehlike Haritası’na göre belirlenen ivme değerleri ve Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği baz alınarak projelendirilir.” ifadelerini kullandı.

Yöntem değişikliğine ilişkin konuşan Alan, bazı bölgelerdeki ivme değerlerinin yüksek çıktığına dikkat çekti: “Yöntem açısından biri daha iyidir demiyoruz, ikisinin de eksiklikleri var. Ancak noktasal işaretleme sistemine iki nedenden dolayı itiraz ettik. Birinci bazı özel alanlarda verilen ivme değerlerinin düşük kaldığı, gerçekleri yansıtmadığını söyledik. Örneğin Sisam’da deprem oldu. İzmir Bayraklı’da yıkıma neden oldu. Bayraklı’ya baktığımızda tasarım ivme değerleri, gerçek ivme değerlerinin üstünde. Siz bir tasarım yapıyorsunuz ve haritadan bir ivme değeri alıyorsunuz. Diyelim ki o değer 0,5 olsun. Halbuki gerçekleşen 0,6 oldu. Binayı tasarlarken aldığınız ivme değeri düşük kaldığı için bina depremden hasar görebiliyor.”

İvme değerleri düşük
Yöntemin en zayıf noktasının deprem tekrarlama periyodu düşük olan faylar üzerindeki ivmelerin değerinin düşük alınması olduğunu ifade eden Alan, “Örneğin Tuz Gölü fayı bin yıldır kırılmadı. Şimdi uzun yıllardır kırılmadı diye bu fayın üreteceği depremin ivmesini düşük alıyoruz. Burası zaten bin yılda bir deprem üretiyor diyerek, ekonomik gerekçelerle düşük alıyorlar. Yani ekonomik ve güvenlik arasındaki denge iyi oturtulmuş değil. Van ve Elazığ depremlerinin ardından yapılan ölçümde gördük ki tasarım ivme değerleri aşılmadı. Ancak Maraş depreminde gördük ki Hatay’da bazı istasyonlarda ölçülen ivme değerleri, tasarım ivme değerlerinin üstünde çıktı.” ifadelerini kullandı.

Reklam Goruntulenme Bolumu

Alan şu ifadeleri kullandı: “Dava dilekçemizde de Tuz Gölü fay hattına ve Konya bölgesine ilişkin itiraz ettik. Kırılma periyodu yüksek olan, fay zonlarının üzerinde düşük ivme değerleri alınmış. Bazı faylar vardır, örneğin Maraş ve Elbistan arasındaki fay 4 bin yıl sonra kırıldı, 7,6 büyüklüğünde deprem yarattı. Bazı alanlarda bu faya yakın bölgelerdeki ivme değerlerinin yüksek olacağını tahmin ediyoruz. Siz burada ‘fay 4 bin yıldır kırılmıyor, burası önemli değil, ivme değerlerini düşük alayım’ diyemezsiniz. Kısacası Cumhurbaşkanlığı savunmasında da ‘Burası 4 bin yılda bir kırılmıyor ve biz ekonomik binalar da yapmak istiyoruz. Beton, demirden 3-5 bin lira tasarruf yapalım’ diyorlar.”

Haberin tamamına linkten ulaşılabilir.