Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği, AKP’li milletvekillerinin imzasıyla TBMM’ye gelen ve görüşmeleri bu hafta devam edecek olan zeytinlik alanları madenciliğe açan torba yasa teklifini değerlendirdiği bir açıklama yayınladı.
Cumhuriyet’ten Emirhan Çoban’ın haberine göre; ‘süper izin’ yasa teklifine yönelik yapılan değerlendirmede, muhalefet vekillerinin ve çevre koruyucularının görüşlerinin alınmadığı belirtildi. Değerlendirmede, “Kanun teklifi, mevcut hali ile kamu yararını gözetmeyen, kanunların genelliği ilkesine uymayan, belli kişilere, zümre veya şirketlere diğer benzer durumdakilere kıyasla özel ayrıcalık taşıyabilecek düzenleme niteliğindedir. Bu teklifin TBMM’de görüşülmesinin, TBMM tarihine çalınmış kara lekelerden biri olarak anılması kaçınılmazdır.” denildi.
‘Yok etme hareketi’
Kamu kesiminin anayasal sorumluluğunun yurttaşların refahını sağlamak olduğuna dikkat çekilen değerlendirmede, “Kanun teklifi, Türkiye’nin kırsal yaşam ve ekonomisine, kırsalda yaşayan milyonlarca yurttaşımıza ve kamusal varlıklara içimizdeki ‘yerli ve milli’ unsurlarla yapılan bir işgal ve ‘yok etme hareketi’ denemesi denecek cinstendir” ifadelerine yer verildi. Söz konusu yazıda yasa teklifinin ‘yasa yapım tekniklerine’ uygun tasarlanmadığı da vurgulanarak “Taslak kanun metninde ‘yatırımcılar için kolaylaştırıcı’ olarak düzenlenen maddelerde aşırı biçimde ‘detaya boğma’ ve her bir süreci somutlaştırma ihtiyacı göze çarparken, yurttaşlar ve kamusal varlıkları koruyucu düzenlemeleri boşa çıkaracak kısımlarda ise özellikle belirsizlik içeren bir yaklaşımla teklif ele alınmıştır.” denildi.
‘Mülkiyet, maddi ve hukuki olarak zayıflatılıyor’
Zeytinlik eleştirilerinin niçin yapıldığına yönelik de detaylı bir değerlendirme yapılan açıklamada, “Önerilen maddeye göre, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın uygun görmesi halinde zeytinliği kamulaştırılan kişilere Hazine taşınmazları 10 yıl süreyle rayiç bedelle kiralanabilecektir. Diğer bir ifade ile yurttaşların arazisi ve zeytinlik varlığı elinden alınmakta, sonra kendisine kiracı sıfatı ile başka bir mülk verilmektedir. Bu, mülkiyetin hem maddi hem hukuki olarak zayıflatılması anlamına gelir. Üstelik mülkiyetin kamu yararı dışında ve orantısız şekilde sınırlanması, Anayasa Madde 35 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1 No’lu Protokol bakımından sorunludur.” denildi.
Zeytin üreticisinin gelir kaybı başta olmak üzere neredeyse tüm zararlarının göz ardı edildiği belirtilen açıklamada, “Zeytin ağaçlarının taşınması ciddi bir biyolojik ve tarımsal planlama gerektirir. Bilimsel literatürde bu süreç: en az 2 yıl ön hazırlık, toprak-iklim uyumu, ağaç yaşı, türü, kök gelişimi gibi parametrelerin takibini zorunlu kılmaktadır. Kanun gerekçesinde ve geçici maddede bu bilimsel temel tamamen yok sayılmış; taşıma işlemi alelade bir ‘nakliye faaliyeti’ gibi değerlendirilmiştir.” ifadelerine yer verildi.
Haberin tamamına linkten ulaşılabilir.