Ziyarete açık olma, var olanı koruma ve yaşatma önemli noktalar. Ancak bunun hangi akademik, bağımsız gözlem ve denetim birimleriyle yapılacağı sorusuna cevap alınamadıkça oluşan tereddüt geçmişin izleri olacaktır.
Ziyaretçi
30 AĞU 2008
Çok iyi olmuş!
Ziyaretçi
22 AĞU 2008
Kutlarım. Tutuculuk her alanda gelişimin prangasıdır.
Ziyaretçi
20 AĞU 2008
Hemen her ilkesel yaklaşımda, her projede, her uygulamada olduğu gibi bu konuda da uçlarda tartışıyoruz. Siyah-beyaz oyununu yeğliyoruz, grileri sevmiyoruz. Ülkenin kültürel mirasının korunması ve değerlendirilmesini ve bu süreçte kamu yararının vazgeçilemez bir girdi olduğunu içtenlikle benimseyenlerin şu soruları yanıtlamalarını diliyorum:
1. Planlamaya inanıyor musunuz?
2. Korumanın da bir planlama ve alan yönetimi ortaklığı ile gerçekleşeceğini düşünebiliyor musunuz?
3. İlkeleri ulusal ve evrensel kabullar çerçevesinde belirlenmiş, koruma/kullanma koşulları dengelenmiş, kamu yararı üst düzeyde tutulmuş, ilgili tüm aktörlerle paylaşılmış ve olası en üst düzey mutabakat sağlanmış bir koruma/değerlendirme/yönetim belgesine karşı çıkar mısınız?
4. Yüksek Kurul'un ilke kararının satır aralarında yukarıda sıralamaya çalıştığım bazı bilgi kırıntılarının yer aldığını düşünebilir miyiz?
5. Bu ilke kararı bizi kaygılandırıyor "arkasında bir şeyler var, bu kararda da bir takım kişi ya da gruplar tanımlanıyor" diyorsak (ki bir yerde haklıyız) bu kaygılarımızı giderecek "usul ve esasları" saptayacak bir mekanizma oluşturulmalı mı?
6. Yerine bir şey koymadan bir tavırı karalamak ya da yok saymaktan vazgeçebiliyor muyuz?
Emre Madran
Ziyaretçi
19 AĞU 2008
Kesinlikle olmamalı. Kültürel mirasımızın kolaylıkla bozulmasına yol açılmış olur ve bunun geri dönüşü yoktur.