BR> Akdeniz Kentleri Programı
nasıl ortaya çıktı
Mies van
der Rohe Vakfı, Akdeniz Kentleri Programı Kürsü Başkanı Eduard Bru
Bistuer, Akdeniz Kentleri Programının çıkış noktasının, 2008 yılında
kurulan Akdeniz Birliği (Union pour la Méditerranée) olduğunu
ifade ediyor. Hükümetler arası bir yapıya sahip olan Akdeniz Birliği’nde (resmi
adı ile “Barselona Süreci: Akdeniz Birliği”), 27 AB ülkesinin yanı sıra
Akdeniz’e kıyısı bulunan 17 ülke de dahil olmak üzere 44 üye bulunuyor. İşte bu
Birliğin yarattığı ivme ile Mies van der Rohe Vakfı da 2009
yılında Akdeniz Kentleri Programı’nı hayata geçiriyor. Vakıf ile Katalunya
Teknik Üniversitesi’nin ortak girişimi olan program, Akdeniz Birliği
çerçevesinde Akdeniz’e kıyısı bulunan kentlerin ortak özelliklerini incelemeye
odaklanıyor.
Eduard Bru Bistuer, ortak Akdeniz
kültürüne sahip kentlerin sorunlarını birlikte ele alarak benzer yönlerin oraya
çıkarılmasını amaçladıklarını söylüyor. Programın henüz ilk yılını tamamladığını
hatırlatan Bru Bistuer, Vakıfta Akdeniz Kentlerinin yanı sıra bir de
‘Konut’ kürsüsü olduğu bilgisini veriyor. Wiel Arets ve
Dominique Perrault gibi uluslararası öneme sahip mimarların konferanslarına ev
sahipliği yaptıklarını belirten Bru Bistuer, etkinliklerini kendi iletişim
ağları doğrultusunda şekillendirdiklerini ekliyor. İstanbul’un dışında Cenova,
Beyrut, İskenderiye ve Marsilya kentleri ile sıkı iletişimde bulunduklarını dile
getiren Bru Bistuer, bu sayısı daha da artırmayı hedeflediklerini
bildiriyor.
“İstanbul, Akdeniz kentlerinin
mikrokozmosu”
Eduard Bru Bistuer, İstanbul’u
rastgele seçmediklerini söylüyor hemen. İstanbul’un Avrupa’nın en büyük kenti
olduğuna dikkat çeken Bru Bistuer, bu kentin coğrafi olarak Barselona ile aynı
hizada bulunduğunu da ifadelerine ekliyor. İstanbul’un karşı karşıya olduğu
sorunları incelemenin faydalı bir atölye ortamı sağlayacağını düşündüklerini
belirten Bru Bistuer, “Kibirli olarak görülmek istemem ama Barselona’da kamusal
mekanlar konusunda hatırı sayılır bir deneyime sahibiz. Bu deneyimi İstanbul’a
da taşımak istedik” diyor.
Atölye alanı olarak seçilen
Süleymaniye’nin çalışmak için yeterince büyük bir bölge
olduğunu ifade eden Bru Bistuer, bu bölgede yaşanan sorunların –sahile çok yakın
mesafedeki otoyollar, geçmişle uyum göstermeyen modern binalar vb- diğer tüm
karakteristik Akdeniz kentlerinde karşılaşılan sorunların bir özeti olduğunu
düşünüyor. İstanbul’u Akdeniz kentlerinin‘mikrokozmos’u olarak niteleyen Bru
Bistuer, İstanbul’un bu özellikleriyle ilk atölye çalışması için seçilebilecek
en isabetli kent olduğunu doğruluyor.
“Profesyonel üretime
alternatif oluşturma amacı gütmüyoruz”
Atölye çalışmasına mekân
sağlayan İMP’nin bu çalışmadan faydalanıp faydalanmayacağına
ilişkin sorumuza ise şu yanıtı veriyor Eduard Bru Bistuer:
“Akademik çevre ile olduğu kadar, profesyonel ortam ile de iletişim içinde
olmaya çalışıyoruz. İstanbul’daki kurumlar ile iletişime geçtiğimizde, kentteki
planlama çalışmalarını gerçekleştiren İMP ile de irtibatta bulunduk. Bu atölye
çalışması ile profesyonel işe alternatif bir proje üretme amacı gütmüyoruz. Bu
tarz bir etkileşimin taraftarı değilim. Sonuçta profesyonel hayatta çok başka
durumlar söz konusu.”
Çağdaş Avrupa mimarisini yücelten
vakıf…
Günün sonunda
çalışmaları izlemek üzere İMP’ye uğrayan Mies van der Rohe Vakfı Direktörü
Lluis Hortet ile görüşme fırsatı da yakaladık. Lluis Hortet,
Akdeniz Kentleri Programına geçmeden önce Vakfa ilişkin bilgi verdi. Avrupa’daki
nitelikli çağdaş mimari uygulamalarına odaklanan Mies van der Rohe
Vakfı’nın, bu doğrultuda her yıl Mies van der Rohe Ödülleri verdiğini
hatırlatan Lluis Hortet, modern mimari mirasın korunmasına ilişkin önde gelen
kuruluşlardan Docomomo Inernational’ın yönetim biriminin de
2010 yılı itibariyle Mies van der Rohe Vakfı’na taşındığına dikkat çekti. Ana
Tostões’in kürsü başkanı olduğu kuruluş, gelecek döneme kadar faaliyetlerini
Vakıf çatısı altında sürdürecek.
Barselona Pavyonu bölümü olarak ise;
Herzog&de Meuron ile birlikte Pekin Ulusal Stadyumu’nu tasarlayan Ai
Weiwei ve 2010 Pritzker ödülünü sahibi Kazuya
Sejima (SANAA) gibi isimlerin de dahil olduğu çeşitli etkinlikler
düzenlediklerini belirten Hortet, bu kapsamdaki tüm konferansların ve panellerin
halka açık olarak yapıldığını vurguladı.
Akdeniz Kentleri
Programı gelecek yıl da İstanbul’u es geçmeyecek
Vakıfla ilgili
kısa bilgilendirmenin ardından İstanbul’da bulunma vesilesi olan Akdeniz
Kentleri Programı’na geçen Lluis Hortet, daha önce Eduard Bru
Bistuer’in de belirttiği gibi, programın Akdeniz Birliği’nin kurulması ile
gündeme geldiğini ifade etti. Hortet, siyasi ve ekonomik dayanakları olan
Akdeniz Birliği fikrinden yola çıkarak oluşturdulan Akdeniz Kentleri Programının
çıkış noktasını, “‘Neden ‘biz de kendi uzmanlık alanımız olan çağdaş mimarlık
ile bu süreçte yer almayalım’ dedik” şeklinde açıklıyor. Genç mimarlar ve
mimarlık öğrencileri ile birlikte çalışmak amacıyla yola çıkan program
çerçevesinde çeşitli okullar ile işbirliğine gidilmiş. Türkiye’den İTÜ, YTÜ,
Bilgi ve ODTÜ de bu okullar arasında yer alıyor.
Programın ilk atölye
çalışması için İstanbul’un seçilmesine ilişkin olarak da görüş bildiren
Hortet; “İstanbul büyük bir metropol ve metropol olmanın
yarattığı sorunlar incelenmeye değer. Bunun yanı sıra Akdeniz’deki en etkileyici
kentlerden biri olduğunu düşünüyorum.” dedi.
Atölye çalışması sonrasında
daha az bilimsel ve daha katılımcı bir ortamda konunun daha genel bir çerçevede
ele alınmasını planladıkları bilgisini veren Hortet, 2011 sonunda İstanbul’da
bir etkinlik daha düzenleyeceklerini dile getirdi. Seminer programı olması
öngörülen etkinlik için bir bilim konseyi oluşturulduğunu söyleyen Hortet,
konseyde Ağa Han Vakfı, Fransız Mimarlık Enstitüsü (IFA), Garanti Galeri,
İskenderiye Kütüphanesi ve Anna Lindh Vakfı’ndan temsilciler olduğunu
bildirdi.
Hortet, Akdeniz kentlerindeki sivil kuruluşlar ve
profesyoneller arasında fikir alışverişine zemin hazırlayacak geniş ölçekli bir
tartışma ortamı yaratmayı hedeflediklerinin altını çizdi. Ekonomik güce sahip
profesyonel çevre ile kent yönetimlerinin de bu ortamın önemli aktörleri
arasında yer alacağını sözlerine ekledi.
20'inci yüzyılın ikinci
yarısından itibaren radikal değişim geçiren Akdeniz kentlerine, küresel çağda
odaklanarak çeşitli araştırmalar yürüten Akdeniz Kentleri
Programı'nın, atölye çalışmalarını bundan sonra her yıl düzenli olarak
başka bir Akdeniz kentinde gerçekleştirmesi planlanıyor. Programa dahil olan
kentler arasında Barselona, Cenova, Beyrut, İskenderiye, Marsilya
ve İstanbul bulunuyor.
|