Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Haluk Baysal-Melih Birsel ve 1960’lı Yıllar

Haluk Baysal ve Melih Birsel adları mimarlık dünyamızda uzun zaman birlikte anılmıştır. Melih Birsel’i yeni yılın ilk günlerinde yitirdik. Cenaze töreninde Haluk Baysal’ı göreceğimi umuyordum. Yanılmışım... Onu da birkaç ay önce yitirmişiz meğer. Cenazesi birkaç yakını tarafından Ankara’ya gönderilivermiş... Sessizce... Hemen kimseye

Doğan HASOL
1 Haluk Baysal-Melih Birsel ve 1960’lı Yıllar

aluk Baysal ve Melih Birsel adları mimarlık dünyamızda uzun zaman birlikte anılmıştır. Melih Birsel’i yeni yılın ilk günlerinde yitirdik. Cenaze töreninde Haluk Baysal’ı göreceğimi umuyordum. Yanılmışım... Onu da birkaç ay önce yitirmişiz meğer. Cenazesi birkaç yakını tarafından Ankara’ya gönderilivermiş... Sessizce... Hemen kimseye duyurulmadan...

Çok üzüldüm... Baysal’ı, Mimarlar Odası İstanbul Şubesi sekreter üyesi olduğum iki yıllık süre içinde yakından tanımak olanağını bulmuştum. Bir önceki dönemin Şube başkanıydı. Bizim göreve gelmemizden iki ay kadar sonra da, Mimarlar Odası Başkanlığına seçilmişti. Yıl 1965’ti, Baysal 47 yaşındaydı. Canlı, hareketli, çok düşünen, her konuya kafa yoran, hızlı konuşan, sürekli olarak fikir üretmeye çalışan, soran, sorgulayan, araştıran, tartışan bir kişiliğe sahipti. En dikkate değer yanlarından biri, mimarlığa heyecanla yaklaşması ve çok ciddiye almasıydı. Kısacası, Mimarlar Odası’na, uygun bir başkan seçilmişti.

Haluk Baysal ve Melih Birsel... Aralarında iki yaş fark var. Biri 1918, öteki 1920 doğumlu. İkisi de Galatasaray Lisesi’ni bitirmişler, ardından İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmişler. Birsel daha sonra Cenevre Üniversitesi Mimarlık Okulu’na gitmiş, oradan mezun olmuş. 1951 yılında, adlarının artık birlikte anılmasına başlangıç olacak ortak bürolarını kurmuşlar. Galatasaray’da Luvr Apartmanında kurulan büronun adı, “Haluk Baysal - Melih Birsel Mimarlık Bürosu”ydu (1).

Melih Birsel 1962’de “Paris Bölgesi Şehircilik ve Bölge Planlama Enstitüsü (IAURP)’de çalışmak üzere Fransa’ya gitti ve Paris’in uydu kentlerinin planlanması üzerinde çalıştı. 1968’e kadar da orada kaldı. 1978’e değin süren Baysal-Birsel birlikteliğinin ürünü olan yapılar arasında Hami Çon villası (1953, Çamlıca), Natuk Birkan apartmanları (1955, Bebek), Hukukçular Sitesi (1968, Mecidiyeköy), Büyük Otel (1972, Uludağ), Jak Kamhi Apartmanı (1974, Rumelihisarı), Profilo Tesisleri (1976, Çerkezköy) ve Beytem Han (1978, Mecidiyeköy) sayılabilir (2). 1953-62 arasında katıldıkları yarışmalarda 21 derece kazanmışlardı. Başka iki grupla birlikte katılarak birinci oldukları, sonu gelmeyen Karayolları Genel Müdürlüğü yarışması ayrıca üzerinde durulmaya değer.

Melih Birsel’i Paris’e gitmesinden önce 1961 Aralık’ının son günlerinde, “İstanbul Planlamasında Geçit Devresi Şurası” adlı toplantıda ilk kez görmüştüm; zarifti, kendinden emin bir hali vardı. Şura, Nâzım Planın elde edilmesi için geçmesi olası yaklaşık üç yıllık süre içinde şehrin gereksinmelerini karşılayacak geçit dönemi önlemlerinin saptanması amacıyla toplanmıştı. Belediye yetkililerinin yanısıra İstanbul’un çeşitli kurumlarından temsilciler katılmışlardı. Daha birkaç aylık meraklı bir mimar olarak bir ucundan izliyordum toplantıyı. Birsel, 27 Mayıs 1960 ihtilâli sonrasının kudretli Belediye Başkanı Yarbay Turhan Ertuğ’la hiç çekinmeden tartışmaya giriyordu. Görüşlerini her ortamda dile getirmeyi zorunlu sayan bir anlayışa sahip olduğunu, ileriki yıllarda meslekî toplantıların yanısıra başka toplantılarda da, örneğin, üyesi olduğu Galatasaray Spor Kulübü’nün toplantılarında da ortaya koyduğunu gördüm. Ali Sami Yen Stadının yeniden yapılması projesine ilişkin görüşlerini, Yönetim Kurullarının hiç hoşuna gitmese de her toplantıda ısrarla yinelemekten geri kalmadı.

Baysal’la Mimarlar Odası bünyesinde buluştuğumuzda Melih Birsel yurt dışındaydı. Bildiğim kadarıyla, Hukukçular Sitesi, Vakko Fabrikası, Yeşilköy’deki Toplu Konut Holding mahallesi Baysal’ın, Melih Birsel’in Paris’te bulunduğu sıralarda gerçekleştirdiği projelerdi. Bunları da Melih Birsel’le birlikte yaptıklarını söyler, tek başına yaptığı işleri büronun ortak ürünü saymak bilgeliğini gösterirdi. Odada sekreterlik görevim sırasında en büyük desteği Baysal’dan aldığımı söyleyebilirim. 28 yaşındaydım; İTÜ’de asistandım. Gitmediğim bir genel kurulda bilgim dışında yönetim kuruluna seçmişlerdi. Sonra da zorla sekreter üyeliğe... Deneyimsizdim. Yönetim kurulundaki arkadaşların hepsi benden daha deneyimliydiler, ama Oda çalışmalarına ayırabildikleri zaman sınırlı oluyordu. Buna karşılık Haluk Baysal, başkanlık karargâhını neredeyse İstanbul Şubesi’nde kurmuş gibiydi. Kolları sıvamış, birlikte çalışıyorduk. “Kesintisiz etkinlik” söz konusuydu. “Bu hafta ne yapalım?.. Gelecek ay ne yapalım? Ya daha sonra?..” Sürekli olarak bu sorular gündemimizin çıkış noktasıydı. En başta gelen sorunumuz da, halkın, hattâ yöneticilerin “mimar”ı tanımamaları, “mimarlık”ın ne olduğundan habersiz olmalarıydı. “Mimarlık”ın tanıtılması, böylece etkinliklerimizin birinci sırasındaki yerini alıyordu. Her fırsatta basın toplantıları düzenliyorduk. Özellikle de, muhabirlerin kolay ulaşabilmeleri ve basın toplantısı haberini o günkü baskıya yetiştirebilmeleri için toplantıları çoğu kez Cağaloğlu’ndaki Gazeteciler Cemiyeti binasında, sabah on sularında düzenliyorduk.

Öte yandan, kimi basın mensuplarıyla iyi ilişkiler kurmayı başarmıştık. Onlar da zaman zaman kendilerine aktardığımız bilgileri gazetelerinde değerlendiriyorlardı. Ayrıca, tezimizi anlatma çabasını, yazdığımız makalelerle de güçlendiriyorduk. TV henüz ortada olmadığı için bir yandan da radyo olanaklarından yararlanmaya çalışıyorduk. Sergiler düzenliyorduk (3).

Bitmez tükenmez bir enerjimiz vardı. O günlerin “Mimarlar Odası Toplum Hizmetinde” sloganıyla, Odaca benimsenmiş program çerçevesinde ağırlıklı olarak ülkenin meslekle ilişkili sorunlarına eğiliyorduk. Konularımız üç ana başlık altında toplanıyordu: Genel Yerleşme Sorunu, Teknik Eleman
Gücünün Organizasyonu ve İnşaat Sektörünün Sorunları.

Bir parantez açıp o günleri anımsamak yararlı olabilir. 27 Mayıs ihtilâlinin getirdiği ciddiyet ortamı içinde devlet yönetiminde, plan fikri öne çıkmış, hazırlanan ilk Beş Yıllık Kalkınma Planı yürürlülüğe girmişti. Plan ekonomik ve sosyal bölümlerinden oluşuyordu. Planı hazırlamak ve uygulanmasını sağlamak üzere kurulan DPT’nin de iki ana dairesi vardı: Ekonomik Planlama Dairesi ve Sosyal Planlama Dairesi. Fiziksel planlama gereksinmesi ya düşünülmemişti ya da kurulmuş dairelerin bu alanla ilgilenmesi bekleniyordu. Belki de Sosyal Planlama Dairesinin başına bir mimar, Evner Ergun bu amaçla getirilmişti.

Oda olarak, iş ve işgücünün ülke çapında doğru ve dengeli dağılımı için, beş yıllık kalkınma planı çerçevesinde, ekonomik plana paralel olarak ülke çapında bir genel yerleşme planı öneriyorduk. Önümüzdeki örnek, Fransızların uygulamakta oldukları “Aménagement du Territoire” yani bir çeşit ulusal fiziksel plandı. Ayrıca, başta İstanbul olmak üzere büyük şehirler için Nâzım Plan çalışmaları yapılmalıydı ve bu planlar temel verilerini, öncelikle hazırlanacak ulusal fiziksel plandan almalıydılar.

Teknik eleman gücünün örgütlenmesi ise kalkınmakta olan bir ülke için çok önemliydi. Yatırımlar vardı, mimara, mühendise gereksinim vardı, ama mimarlar, mühendisler bugünkü kadar olmasa da, işsizlikle karşı karşıya kalabiliyorlardı. Ayrıca, inşaat mühendisleri de mimari proje yapma yetkisi kullanabiliyorlardı. Bir yandan da, “imzacılık” diye anılan bir sistem yürürlükteydi. Proje yapma konusunda yasal yetkisi olmayan bazı kişiler (meslekten olmayanlar, kalfalar vb.) hazırladıkları sözümona projeleri, genellikle belediye çevresindeki kahveleri mekân tutmuş ve imzacılığı iş edinmiş mimar ya da inşaat mühendislerine imzalatarak işlerini sürdürüyorlardı. İmzacıların, aynı anda onlarca yapının proje ve teknik sorumluluğunu üstlendiği görülüyordu. “Belge Tatbikatı” denilen ve meslek odası denetimini getiren uygulama Odaların savaşımı sonucunda güçlükle sağlanabilmişti. İnşaat mühendislerinin mimari proje yapmalarına ya da imzalamalarına karşı savaşım ise “İhtisas Ayrımı” adı altında sürüyordu. Slogan: “Mimarlık Mimarlarındır” idi.

İnşaat sektörünün sorunları bitmiyordu. Özellikle kamu ihale düzeninde, ne yazık ki bugün de sürüp giden aksaklıklar vardı. Yatırımlara gerekli ödenek ayrılmıyor, ya da yanlış, hattâ projesiz başlamış yatırımlar bir türlü bitirilemiyordu. Avan projelerle ihale edilen devlet inşaatlarının projeleri müteahhitlerden bekleniyordu. Kısacası, Kamu ihale düzeni bozuktu.

Oda politikalarının belirlenmesi ve yürütülmesinde Oda Başkanı Haluk Baysal ile Merkez Sekreter Üyesi Arman Güran’ın önemli rollerini anmalıyım. Yine aynı dönemde, UIA ile ilişkiler geliştiriliyor, MİMARLIK dergisinin yeni başlamış olan yayını aylık düzenli bir tempoya sokuluyordu.
O dönemlerde, Devlet katındaki girişimlerden iyi sonuçlar alındığını söylemek olanağı yoktur. Yukarıda sıralanan sorunlardan birçoğunun aradan geçen yaklaşık kırk yıllık süreye karşın hâlâ gündemde olması da zaten bu saptamayı doğrular... Bir tek konuda başarılı olduğumuzu söylemek abartı sayılmamalıdır. Sesimiz o kadar çok çıkmıştı ki, toplum o dönemde mimarlığı tanıdı. İşler artmasa da, çekilen sinema filmlerinin birçoğunda yakışıklı jönler hep mimar olmaya başladı. Şimdi sorabilirsiniz: “bugün toplum mimarları, mimarlığı çok mu iyi tanıyor?” Hayır... Geçen süre içinde toplum başkalaşıma uğradı. Büyük kentler taşralaşırken, kentlere taşra kültürü egemen oldu. Örneğin, 1960’lı yıllarda türbanlı bir tesettürü ben hiç anımsamıyorum. Yeni egemen taşra kültürü, mimarı, mimarlığı zaten tanımıyordu; tanıyanlara da unutturmayı becerdi.

Haluk Baysal, katıksız bir Le Corbusier hayranıydı. Hukukçular Sitesi’nde, Le Corbu’nün “unité d’habitation” şemasının izleri açıkça görülür. Üzerinde çalıştığı tasarımlar için, akla gelebilecek her ortamda tekrar tekrar eskisler çizmek, bunları çevresindekilere anlatıp tartışmak kendisine özgü bir proje geliştirme yöntemi gibiydi. Konuşmak, tartışmak günlük gıdasıydı adeta. Çok ve hızlı konuşmasına karşın bir toplantıda, “kardeşim sen sus, konuşma sırası biraz da bize gelsin” diyebiliyordu. Yine bir Oda genel kurul toplantısında getirilen konuşma kısıtlamasıyla beş dakikaya indirilmiş süreye, hızlı konuşmasıyla her şeyi sıkıştırabilmesi karşısında bir üye şaka yollu itiraz etmişti: “Haluk, getirilen zaman kısıtlamasını bozdu, beş dakikada on dakikalık konuştu.”

Renkli kişiliğini daha iyi ortaya koyabilecek birkaç öyküsünü de buraya aktaralım.

Doğru bildiğini hangi ortamda olursa olsun çekinmeden söyleyen bir yaradılıştaydı. 1960 öncesinde, zamanın Başbakanı Adnan Menderes’in de bulunduğu, “İstanbul’un imarı”na ilişkin bir toplantıda düşüncelerini yine herhangi bir süzgeçten geçirmeksizin açıklamış. Orada bulunanlar yapılan frensiz konuşma nedeniyle Başbakanın gösterebileceği tepkiden dolayı tedirgin olmuşlar. Daha sonra Baysal’ın ardından, Başbakan’dan özür dilemek istemişler. Menderes, “Ben babasını da tanırdım. O da böyleydi, açıksözlüydü, sözünü esirgemezdi” diyerek konuyu kapatmış.

1960 sonrasında İstanbul’la ilgili olarak yapılan bir toplantıda, Beyazıt Meydanı’nın yeniden düzenlenmesine ilişkin olarak söyledikleri de hâlâ o günü yaşayanların belleklerinde...

İhtilâl sonrasının İstanbul Valisi General Refik Tulga’ya, “Paşam siz gidersiniz, bu meydan da olduğu gibi kalır” demiştir. Tulga gitmiş; daha pek çokları gelip gitmiş, meydan da sonuçta Haluk Baysal’ın dediği gibi kalmıştır.

Yine Odada birlikte çalıştığımız yıllardı. Bebek’te ortağı olduğu güzel manzaralı geniş bir arsaya apartmanlar yaptırılması söz konusuydu. Öteki ortaklar bu iş için o zamanların ünlü yapsat firması Günaydın İnşaat’la anlaşmışlar. Sıra projelerin hazırlanması işine gelmiş. Doğal olanı, projeleri Haluk Baysal’ın yapması değil mi? Hayır... Günaydın İnşaat, mimar Hayri ..... ile çalışıyor, işi onunla kotarmak niyetinde. Hayri’nin bitmez tükenmez bir mimarlık öğrenciliği yaşamı olmuştu. Gümüşsuyu Öğrenci Yurdundaki “büro-oda”sında piyasa işi projeler yapmış, birilerine imzalatarak işini sürdürmüştü. Öğrencilik sonrasında da kimi belediye görevlileriyle kurduğu yakınlıklarla imar durumlarını istediği şekilde çıkartmakta, onaylanmayacak projeleri onaylatmakta uzmanlık (!) ve ün sahibi olmuştu. Haluk Baysal, “ben bu kişilerle işbirliği yapamam” şeklindeki diretmelerinin sonuç vermediğini görünce arsadaki hissesini yok pahasına öteki ortaklara devredip çekildi. Şimdi orada, her katında ikişer dairesi olan, dörder katlı üç blok var. Hepsi de mükemmel deniz manzaralı...

Son bir öykü:
Hazırlaması istenen bir projeye yine her zamanki gibi dört elle sarılmış; harıl harıl çalışıyor. Ne var ki bir süre sonra malsahibi binayı yapma düşüncesinden vazgeçmiş ve durumu Baysal’a bildirmiş. Baysal’ın tepkisi, tam kendisinden beklenileceği gibi olmuş. Sık kullandığı hitap tarzıyla, “Olmaz paşam” demiş; “Ben bu projeyi çok sevdim. Sen vazgeçsen de ben vazgeçmem. Ücretini almasam da projeyi bitireceğim”.
Bitirdiğine inanıyorum.

1. Birsel’in ölümünü bildiren bir gazete haberinde Baysal-Birsel bürosu Türkiye’nin ilk ortak mimarlık bürosu gibi verildi. Önceki kuruluşlar dikkate alındığında bu bilgi doğru olamaz.
2. Bilgiler, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi’nden (YEM Yayın, İstanbul) alınmıştır.
3. Örneğin, Gültekin Çizgen’in fotoğraflarıyla hazırladığımız “Dengesiz Kalkınma ve İstanbul” sergisi.


Yapı, 255.

http://www.yapi.com.tr/haberler/haluk-baysal-melih-birsel-ve-1960li-yillar_61050.html

Read Comment Section
1 Yorum Yorum Yaz
  • iyi akşamlar..acaba Haluk Baysal ve Melih Birsel'in yaptığı saatçioğlu villası hakkında bana bilgi ve planıyla ilgili birşeyler verebilir misiniz ya da geniş bilgi içeren kaynak önerebilir misiniz?...ödev konum ve o kadar kaynak taramama ragmen egimli olması dışında birsey bulamadım..yardım ederseniz cok sevinirim.. YANITLA
1 yorumdan 1 tanesi gösteriliyor. 
Yorumunuzu ekleyin
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!