Milli gelirde yaklaşık yüzde 5, tarım dışı istihdamda 1-1.2 milyon ücretli
ile yaklaşık yüzde 10 payı olan inşaat sektörü, diğer sektörlere göre krize daha
erken girdi. Özellikle bina inşaatı alt dalında yaşandı bu. Bir yandan AKP
iktidarının “çiftliği” TOKİ’nin doludizgin konut yatırımları, bir yandan
bankaların konut kredileri ile hızlandırılan konut sitesi yatırımları,
İstanbul’da AVM, plaza türü yatırımlar, kısa sürede bir arz fazlası oluşturdu.
Talebin üstünde konut ve işyeri arzı yaşandı. Bu da sektörün 2008’in başından
itibaren küçülmesini getirdi. 2008’de yüzde 8 küçülen inşaat sektörü, 2009’da
yüzde 16.3 ile en çok küçülen sektörler arasında yer aldı. Sekiz çeyrek üst üste
daralan inşaat sektörü ilk kez 2010 ilk çeyreğinde yüzde 8 büyüme gösterdi.
Tabii ki bu büyüme de baz etkili...
Bina dışı inşaat bir yana bırakılıp bina inşaatının kriz öncesi ve sonrası
durumu analiz edildiğinde, sektörün krizden çıkışta, inşaat işçilerinin
olabildiğince omuzlarına basarak çıkmaya çalıştığı anlaşılıyor. TÜİK’in inşaat
üretim endeksi verilerine göre, küresel krizin etkisi altına girilen 2008 son
çeyreğinde daha da daralmaya başlayan bina inşaatı sektörünün 2009 ilk
çeyreğinde, önceki yılın ilk çeyreğine göre yüzde 25 küçüldüğü görüldü. 2009’un
ikinci ve üçüncü çeyreklerinde görece toparlansa da 2009’un son çeyreğinde bina
üretimi 2008’in son çeyreğinin yüzde 7 gerisindeydi. Sektör 2010’un ilk
çeyreğinde, 2009’dan görece iyi ama 2008’den yüzde 12 gerideydi.
Bina inşaatında istihdam ise 2009’da çok ciddi daralma gösterdi ve bir yılda
istihdamda yüzde 20’ye yakın azalma görüldü. Ancak üretim ile istihdamdaki
değişimler göz önüne alındığında, sürdürülen inşaatlarda daha az işgücü
kullanıldığı, dolayısıyla işçi başına inşaat üretiminin arttığı, “üretkenliğin
hızlandığı” görülüyor.
Kriz sonrası üretimi, azaltılmış işçi ile sürdürmek, tabii ki, eldeki işçiyi
daha çok sömürmekle mümkündü ve müteahhitler bunu yapmış görünüyorlar. Sayıları
azaltılmış işçiye, kriz öncesi ücretleri de ödenmemiş. Yani işçiler, 2009’da zam
almadan 2008 ücretlerinin bile altında ücretlere çalıştırılmışlar. Görünen o ki,
işçilerin hem iş yükleri ağırlaştırılmış hem de reel ücretleri geriletilmiş.
TÜİK, yine her 3 ayda bir inşaat firmalarının nominal ücret bütçelerini
açıklıyor. Bu ücret bütçesini, işçi başına üretime böldüğümüzde, nominal birim
ücreti buluyoruz. Bu krizin tarihi özelliği nominal ücretlerin bile geriletilmiş
olması. 2009 son çeyreğinde birim nominal ücretler, 2008 son çeyreğine göre
yüzde 26 geriledi. Burada daha enflasyonun götürdüklerini konuşmuyoruz. 2008
sonunda diyelim, aylık 1000 TL ücret alan bir inşaat işçisine, 2009’da 740 TL
ödendi. Ama bir de enflasyonun götürdükleri var. 2008 sonundan 2009 son
çeyreğine işçi başına reel ücret yüzde 30 gerilemiş. İnşaat işçisinin 2010 ilk
çeyreğinde sektördeki göreli toparlanmaya rağmen, reel ücreti yine gerilemiş ve
2009 ilk çeyreğinin yüzde 25 altına düşmüş.
Görünen o ki, inşaat piyasası krizden toparlanmak için başlattığı yeni
yatırımlarda hem daha az işçi kullanıyor, işçinin yükünü ağırlaştırıyor, hem de
daha düşük ücretlere çalıştırıyor. Kriz, inşaatta da, tıpkı sanayide olduğu
gibi, işçinin sırtına basılarak atlatılmaya çalışılıyor.
|