İstanbul 2010 Kültür Başkenti Yürütme
Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu: "Yeni mekanlar yapılacak."
Önce kısaca hikayesini anlatalım. Avrupa Birliği 1985’te Avrupa
Kültür Başkenti (AKB) adlı bir program başlattı. Her yıl bir şehir, Avrupa’nın
kültür ve sanatın merkezi görevini üstleniyordu. 1999’dan beri bu program AB’ye
tam üye olmayan ülkelere de açıldı. Bunun üzerine hemen Türkiye’de de bir sivil
girişim oluşturuldu ve AKB’yi İstanbul’a getirmek için çalışmalar başladı.
2005’te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu sivil girişime destek verdiğini
açıkladı. Mart 2006’da AB’nin bu işten sorumlu seçici kurulu, İstanbul için
çalışan sivil girişimin yaptığı sunumu çok beğendi. En sonunda kurul, 2010 yılı
için Avrupa Kültür Başkenti olarak Macaristan’ın Peç ve Almanya’nın Essen
şehirleriyle birlikte İstanbul’u seçtiğini açıkladı. O günden beri bir sürü kişi
İstanbul’u 2010’a hazırlamak için uğraşıyor. Kasım 2007’de çıkan 5706 sayılı
İstanbul 2010 AKB yasasının öngördüğü şekilde birçok farklı kuruldan oluşan bir
ajans kuruldu. AKB Ajansı bir lansmanla programını ve çalışmalarını kamuoyuna
açıkladı. Ajansın anahtar ismi Nuri Çolakoğlu’yla bugüne kadar ne yaptıklarını,
İstanbul için neler planladıklarını konuştuk.
İstanbul 2010, bir otomobilin marş motoru gibi. Yani arabayı
çalıştırmak için bir anahtarı çevirmen yetiyor, küçük motor çalışıyor, küçük
motor büyük motoru çalıştırıyor ve sonunda iki tonluk demir yığını yürümeye
başlıyor. Bizim projemizde İstanbul için müthiş bir başlama vuruşu yapacağız.
Çünkü unutmayın, dünyanın en eski metrolarından biri İstanbul’da yapılmış:
Tünel’den Karaköy’e. Ondan sonra da ilerlememiş. Uzun yıllar İstanbul’a metro
niye gerekli diye tartıştık durduk. Sonra cesur adamın biri eline kazma alıp bir
yerden kazmaya başladı ve şimdi İstanbul muhteşem bir metro ağına kavuşuyor.
Demek istediğim başlamak çok önemli. Hareketin devamı gelir. İstanbul 2010 da
şehri kültür sanat açısından dönülmez bir yola sokacak. Yani sadece bir yıllık
bir proje değil bu. 2010 için başlatılan işler daha sonra da devam edecek. Hatta
2010’daki başarımızdan güç alarak "dünya kültür başkenti" adayı olmayı
planlıyoruz.
Fırsatı iyi kullanan kazandı
Avrupa ilk başlarda bu projeyi Avrupa kültürel geçmişini temsil
eden Atina, Berlin, Paris, Floransa gibi şehirlere veriyordu. Fakat sonra bu
fırsatı kullanarak kendilerinin adını haritaya yerleştirebilsin diye ikincil
önemdeki şehirlere de şans tanıdı. Avrupa Kültür Başkenti olmak çok önemli bir
fırsat. Bu fırsatı bazı şehirler iyi kullanamadı. 1994’te Glasgow ve 2004’te
Lille gibi şehirler çok iyi kullandı.
Örneğin Lille, Fransa’nın Belçika ve Lüksemburg sınırındaki 300
bin kişilik küçücük bir kenti ama 7 milyon turist çekti. Hâlâ da bu akın devam
ediyor. Glasgow, Londra’ya rakip bir kültür sanat şehri haline geldi. Ama mesela
Yunanistan’ın Patras şehri iki yıl önce bu fırsatı çok kötü harcadı. Çünkü yerel
yönetim ve merkezi yönetim arasındaki kavga nedeniyle hiçbir şey yapılamadı,
kaynadı gitti.
İşbirliği bürokrasiyi azalttı
Bu proje Türkiye’de ilk kez sivil toplum, yerel yönetim ve
hükümetin birlikte çalıştığı bir proje. Yönetim kurulunda belediyenin genel
sekreter yardımcısı, vali muavini, İstanbul kültür turizm müdürü, İSO meclis
başkanı, İTO yönetim kurulu sayman üyesi, iki sivil toplum temsilcisi, iki de
kültür sanat profesörü yan yana oturuyor. Böylelikle yeni bir yönetişim modeli
yaratmaya çalışıyoruz. 2010’dan sonra da bu tür büyük projelerde çok
kullanılacak bir modeldir bu. Çünkü hem halkın kararlara katılımını sağlıyor,
hem de bürokrasiyi azaltıyor. Örneğin birçok işin ihalesiz yapılmasını
öngörüyoruz.
Yerel yönetimler projelerini 2010 üstünden götürmek istiyor.
Çünkü herkes bürokrasiyi aşıp iş yapmak istiyor. Yani biz birçok şeyin kestirme
yolunu bulduk ama buna karşılık da dünyanın en ağır denetimine tabiyiz. Devlet
Denetleme Kurulu, Başbakanlık Denetleme Kurulu, Sayıştay... Herkes tepemizde!
Ama çok şeffaf, çok açık ve çok katılımcı olduğumuz için başımızın derde
girmeyeceğini düşünüyoruz. Bu açıdan rahatız.
Denizi görmemiş İstanbullular
Bir şiirde şöyle denir: "O balıklar ki derya içindedirler, deniz
nedir bilmezler." Son yapılan bir araştırmaya göre İstanbul’da yaşamasına rağmen
denizi görmemiş kişilerin oranı yüzde 14. Bu iki milyon kişi demek. İstanbul’da
yaşayıp denizi görmemek için özel bir çaba sarf etmek gerek. 12.5 milyonluk
şehir nüfusunun da kültür sanattan nasibini alamadığını düşünüyoruz.
Bu vesileyle kültür sanatı özellikle kentin çevrelerinden
başlayarak halka taşımayı planladık. Gençlerin elinden çıkan 20 sanat projesi ve
sergi İstanbul’un 32 ilçesindeki kenar mahallelerine TIR’larla taşınacak. Bölge
halkının ayağına götürülecek. Belediyelerin çeşitli ilçelerde açtıkları kültür
merkezlerini ve semt konaklarını canlı birer kültür sanat merkezi haline
getireceğiz.
Büyük organizasyonlar
2010’da Yunanlı yönetmen Theodoros Terzopulos’un yönettiği ve
Yannis Kunellis gibi dünya çapında bir sanatçının sahne tasarımlarını
gerçekleştireceği 'Promote’nin Özgürlüğü-Promethiade' dünya prömiyerini
İstanbul’da yapacak.
Berlin filarmoni ve Viyana filarmoni orkestraları konser
verecek.
Vivaldi’nin Bayezid, Rossini’nin II. Mehmed ve Kraus’un Solimano
operaları sahnelenecek.
Devletten 750 sponsorlardan 150 milyon
YTL
İstanbul'u malzeme yapın
Roman yarışması: İstanbul’da yaşamış dünyaca
ünlü yazarlardan İstanbul’la ilgili bir roman yazmaları istenecek. Yarışmada
dereceye giren romanların basım ve dağıtımı yapılacak.
Dillere Destan İstanbul: Avrupa Kültür Başkenti
olmuş şehirlerden birer yazar belli sürelerle İstanbul’da konuk edilecek, burada
üretecekleri eserler basılacak.
10 İstanbul: Yabancı 10 yönetmen gelip
İstanbul’da kalacak, onların çekeceği ve her birinin başka bir semti anlatacağı
on parçalık uzun metrajlı bir film yapılacak.
"Kültür sanat artık bir endüstri"
Hüsamettin Kavi (AKB Danışma Kurulu
Başkanı ve İSO Meclis başkanı)
Kültür sanat bizde hep ekonomik ihtiyaçların karşılanmasından
sonra imkan varsa yapılır, lüks gibi görülür. Bunun böyle olması gerekmediğini
göstereceğiz. Dünyada yeni bir kavram var artık: Kültür endüstrileri. Kültür
sanat, tıpkı sanayi ve turizm gibi ciddi bir iş. Hızla büyüyen, müşterisi de tüm
dünya olan bir sektörden söz ediyorum. Elimizdeki değerleri dünyanın önüne
sunacağız. Elbette bunun karşılığını da alacağız. Bugün İstanbul’a gelen
turistler ortalama iki buçuk gün kalıyor ve 600 dolar harcıyor. Eğer burada beş
gün misafir edip onlara bin dolar harcatabilirsek, yıllık turizm gelirimiz 10
milyar doları bulur. Bu proje ayrıca Türkiye’nin AB ile ilişkilerine çok ciddi
katkı sağlayacak. Avrupa’nın kültürel köklerinin aslında bu topraklarda
yattığını, Avrupa’daki bütün yeni fikirlerin buradan başladığını
anlatacağız.
"Projenin asıl sahipleri
İstanbullular"
Eyüp Özgüç (AKB Genel Sekreteri)
Farklı sosyo-ekonomik grupların, farklı yaş gruplarının
ihtiyaçlarını, ilgi alanlarını belirleyerek oluşturduk projeleri. İstanbul’un
seçilmesinin en önemli nedeni, sivil toplumun öncülüğünde oluşan Girişim
Grubu’nun projeyi sahiplenmesiydi. Dolayısıyla projenin asıl sahipleri bu
şehirde yaşayanlar.
Yeni mekanlar
Yenikapı Müzesi: Yenikapı bölgesi,
Yenikapı kazılarında ortaya çıkan jeoarkeolojik bulgular, limanlar, gemiler,
eşyalar ve fosillerin sergileneceği bir Kent Arkeolojisi Müzesi ve Arkeolojik
Park olarak düzenlenecek. Kazıların üstü çelik ve cam konstrüksiyonlarla
kapatılacak. Sarı Kasklı Geziler adlı programla gezilebilecek.
Ayazağa Kültür Merkezi: 1995’ten
beri yapımı devam eden bu kompleks, 2500 koltuklu konser salonu, 950 kişi
kapasiteli çok amaçlı salonu ve sinemalarıyla Türkiye’nin en büyük kültür
merkezi olacak.
Rami Kışlası Kütüphanesi: 250
yıllık Rami Kışlası, halk kütüphanesi ve kültür merkezine dönüştürülmek üzere
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devrediliyor.
Sütlüce Kültür ve Kongre Merkezi:
Tarihi mezbahanın konferans ve performans merkezine dönüştürülme projesini
Büyükşehir Belediyesi yürütüyor. 73 bin metrekarelik alanda konser, sinema,
tiyatro ve sergi salonları bulunacak.
Eski yapılar
parlatılacak
Eminönü-Tarihi yarımada yayalaştırma
projesi: Eminönü Belediyesi’yle birlikte, seçilen bazı pilot bölgelerde
mimari tasarım destek ağı oluşturularak; ulaşım, yayalaştırma ve fiziki planlar
yapılacak.
AKM projesi: 1960’ların sonunda
açılan ve İstanbul’un ilk büyük performans mekanı olan Atatürk Kültür
Merkezi’nin yenilenmesine başlandı. 2009’un Eylül ayında yeniden
açılacak.
Topkapı Müzesi’nde restorasyonlar:
Çin ve Uzakdoğu porselenleri depreme karşı dayanıklı kaidelerde teşhir edilecek.
Silah ve padişah giysilerinin sergilendiği bölüm yenilenecek. Sarayın depoları
restore edilecek.
Ayasofya ve Aya İrini müzeleri:
Kubbelerdeki tavana yakın noktalardaki mozaik ve hat levhalarının daha yakından
incelenmesi için interaktif levhalar yerleştirilecek.
Arkeoloji Müzesi: Müzede
teşhirdeki nesneler çeşitlendirilecek, ayıklanacak. İnteraktif ekranlarla bu
nesnelerin öyküleri eklenecek. Ayrıca koleksiyona dahil nesne ve bilgiler bir
veri tabanına aktarılacak.
Resim Heykel Müzesi: Koleksiyona
ait nesne bilgileri kurgulanarak sanal müze yaratılacak. Geniş ziyaretçi
kitlelerine açılacak.
|