br />
Sonuç olarak, özellikle “sosyal devlet” olmanın bir gereği olarak,
vatandaşların en hayati ihtiyacı olan barınma ihtiyacının karşılanmasında
devletin fiilen, bir biçimde katkısı gerekmektedir. Çünkü konut, insanın en
temel ihtiyaçlarından birisi sayılan ve insan hakları kapsamında yer alan
barınma hakkının bir aracı olarak görülmektedir. Oysa Anayasanın 57. maddesinde
de ifade edilen “Konut Hakkı”nın sözde kaldığı ülkemizde devlet, Arızlı Irak
Konutları’nda yaşayanları, deprem sonrası yerleştikleri, özellikle onlar için
yapılmış olan konutlarından zorla tahliye etmeye çalışmaktadır. Kocaeli ilinde
kamuya ait yeterli sayıda lojman varken ve bu konutların yapımında devletin
tasarrufu bulunmazken, depremzedeler için yapılmış konutları lojman haline
getirmeye çalışmak, konutlarda oturan dar gelirli ve de en önemlisi depremzede
insanların barınma haklarının üst gelir gruplarına peşkeş çekilmek üzere
ellerinden alınması demektir.
Kapitalizmin gelişim süreci içinde barınma, liberal bir anlayışla mülkiyet
temelinde dikkate alınmakta ve bir yanda rant alanları sermaye birikimine
kaynaklık ederken diğer yanda alt ve orta sınıflar yani mülk elde edebilecek
gelire sahip olmayanlar, barınma sorunuyla boğuşmaktadır. Başka bir deyişle,
neoliberal ekonomi politikalarının kutuplaştırdığı üst sınıflar kentsel
topraktaki mülkiyet haklarını genişletirken, yaygınlaştırdığı yoksulluk ise
kentsel topraklardaki kullanım ve mülkiyet haklarını kaybetmektedir.
Emine Yılma, konutlara yerleşmede Valilik tarafından yapılan puanlamaya göre
konutlara ilk yerleşmeye hak kazanan bir depremzede; çünkü ailesinden 13 kişiyi
kaybetmiş, onun ve diğer depremzedelerin tek bir talepleri var; o da, barınma
hakkı;
“Tüm ailemi kaybettim. Sadece barınma hakkımı istiyorum. Bana niye zulüm ve
baskı yapılıyor. Geçim sıkıntım ve psikolojik problemlerim var. Benim manzarada
ya da lüks evde gözüm yok. Benim derdim barınma. Yetim maaşı ile geçiniyorum.
Ben makarna ile oruç tutup makarna ile orucumu açtım. Şehit kanlarının üzerine
hiçbir bürokrat oturamaz. Benim devletim bu kadar fakir mi?” (Emine Yılma,
09.01.2010)
Kocaeli depreminin üstünden 11 yıl geçti ve depremin açtığı yaralar henüz tam
olarak sarılmış değil. Yazının başında bahsetmiştik, o büyük sarsıntıdan sonra
enkaz altında kalan canları kurtarmak için enkaz başında yardım etmek isteyenler
“Orada kimse var mı” diye sesleniyorlardı. Enkazın altında sesi duyabilenler
kurtulma şansını yakaladı. Oysa o gün, enkaz altında olup da kurtulan, can ve
mal kaybı olan, tek suçları deprem sırasında kiracı olmaları nedeniyle devlet
gözünde hak sahibi olmayan Arızlı konutlarında oturan depremzedeler, 11 yıldan
beri barınma hakları için tüm yetkililere ve vatandaşlara seslerini duyurabilmek
için haykırıyorlar: “ORADA KİMSE VAR MI?”
Ayşegül Kanbak / Kocaeli Üniversitesi
[i] Şengül, T. (2001), Kentsel Çelişki ve Siyaset, Kapitalist Kentleşme
Süreçleri Üzerine Yazılar, Demokrasi Kitaplığı, İstanbul [ii] Kurtuluş, H,
(2006), Kentsel Dönüşüme Modern Kent Mitinin Çöküşü Çerçevesinden Bakmak,
Planlama Dergisi, 2(7–11). [iii] Sayıştay Başkanlığı (2002), Bayındırlık ve
İskan Bakanlığının Marmara ve Düzce Depremleri Sonrası Faaliyetleri Sayıştay
Raporu. [iv] Sayıştay Raporu [v] Ekonomik Sosyal Kültürel Haklar
Sözleşmesi [vi] Kocaeli Valiliği 22.02.2000 tarih, İY.2.BU.41.00.0.002 Sayılı
Yazı
|