Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

Susuzluk Kapıya Dayanınca…

Su konusunda düşünmek ve önlem almak için, susuzluğun kapıya dayanması beklenmemeli.

Evrensel Gazetesi/Necati UYAR
Susuzluk Kapıya Dayanınca…

üresel ısınmanın olası sonuçlarının daha sık konuşulmaya başlandığı son yıllarda, yaşanan iklim değişiklikleri insanları daha çok endişelendiriyor. Isınmanın boyutlarının ne düzeye ulaşacağı, ne tür sonuçlara yol açabileceğinin belirsizliğiyle, iklimde yaşanan normal dışı tüm gelişmelerin ardında küresel ısınmanın izleri aranıyor. Havada karbondioksit oranı artarken, okyanuslarda ısınma ölçülebilir düzeye ulaşıyor, buzul tabakaları parçalanıyor ve eriyor, denizler yükseliyor, göller küçülüyor, ırmaklar kuruyor, yeraltı suları giderek daha derinlere çekiliyor, kış sıcaklıkları artıyor, yağışlar azalıyor, ilkbahar erken geliyor, sonbahar gecikiyor, bitkiler erken çiçek açıyor, belirtilerin her biri dünyayı nasıl bir geleceğin beklediğine ilişkin soruları artırıyor.

Yağmur beklentisiyle geçen ancak yağmayan sonbahar aylarından sonra, ülkemizin pek çok bölümü bu yıl kış aylarına kuraklık tehdidi altında giriyor. Yaşanan kuraklık bir yandan tarım açısından önemli verim düşüklüğünün işaretlerini verirken, diğer yandan gereksinim duyduğu büyük miktarda suyu genel olarak yağışlarla elde eden çok sayıda kentimiz de kış aylarına susuz kalma tehlikesiyle giriyor. Ocak ayına gelinirken yaşanan susuzluk, yaz aylarını ve gelecek yılları düşününce daha da ürkütüyor.

Pek çok kentte belediyeler susuzluk tehlikesine işaret ederken halkı suyu tasarruflu kullanmaya çağırıyorlar. Ankara’da bir yandan kış ortasında başladığı altgeçit inşaatlarını kar yağışları başlamadan bitirmek için dua eden belediye yönetimi, diğer yandan barajlar kuraklık alarmı vermeye başladığı için yağmur duasına başlıyor. Yıllarca gereksiz olduğu ve boşuna yapıldığı, yapımında usulsüzlük olduğu, Hazine’yi zarara uğrattığı dillendirilen Yuvacık Barajı da Kocaeli kentini susuz bırakmasıyla ve kurumasıyla gündemde. İzmir kentine su veren Tahtalı Barajı’nda ise Bulgurca Camisi’nin minaresinden sonra tüm cami görünür durumda, İzmir’de de susuzluk kapıda.

Kentlerimizin pek çoğunda yaşanan kuraklığın yanında altyapıya gereken önemin verilmemesi ve altyapı yetersizliği şebeke kayıplarını artırırken, kentlerde su gereksinimi daha da artıyor, kentlerde yaşayanlar giderek suyu daha pahalı içmek zorunda kalıyor. Su kaynaklarında yaşanan verim düşmesi, artan nüfus ve su gereksinimiyle birleştiğinde, kentlerde suya ilişkin altyapı yatırımlarına giderek daha çok kaynak ayrılmasını zorunlu kılıyor.

Su yatırımlarının yetersizliğinin yanı sıra, kentlerin pek çoğunda kullanımda olan su kaynaklarına yönelen tehditler kentleri susuzluğa sürüklüyor. İstanbul’da olduğu gibi pek çok kentte su havzalarında bir yandan kaçak yapılaşma sürerken, diğer yandan yanlış planlama kararlarıyla havzalarda yeni yapılaşmaların önü açılıyor.
İzmir’de kentin su gereksiniminin büyük bir bölümünü sağlayan Tahtalı Barajı Havzası içinde, her tür önleme rağmen bir bölümü de kamu eliyle gerçekleştirilen yapılaşmalar kirlenmeyi artırırken, diğer yandan havza içinde yapılaşma baskısı da giderek daha da artıyor. Kirlenmenin önüne geçilmemesi durumunda, suyun önemli bir bölümünü Manisa’dan taşıyan İzmir kentinin içecek su bulamaz duruma gelmesi işten bile değil.

Eskişehir kentinin içme ve kullanma suyunun sağlandığı Porsuk Barajı’nda yaşanan kirlenme, baraj havzası içinde yer alan Kütahya kentinin kentsel atık sularıyla ve bu havza içinde yer alan sanayi tesislerinin, organize sanayi bölgesinin atık sularıyla giderek çok daha büyük boyutlara ulaşıyor.

Yalnızca kirlenme de değil içme suyu kaynaklarını tehdit eden gelişmeler. Manisa kentinde olduğu gibi, su kaynaklarının bulunduğu bölgelerde, üstelik su kaynakları koruma alanı olarak belirlenmiş alan içinde DSİ gibi görevi suyu korumak olan bir kurum tarafından verilen izinle çalışan taş ocakları da büyük tehlike. Taş ocaklarında yapılan patlatmalar ve benzeri su veriminin düşmesine, suyun yitirilmesine yol açabilecek dış etkiler nedeniyle de kentlerin bir bölümü her an susuz kalma riski altında.
Küresel iklim değişikliklerinin yanı sıra su yönetiminde planlamanın yetersizliği, su hizmetlerine yeterli önemin verilmeyişi nedeniyle kentlerimizin pek çoğu bir yandan susuz kalma riskini giderek daha yakından hissederken, diğer yandan su işletmelerinin özelleştirilmesine yönelik çabalar da artmaktadır. Oysaki, suyun sınırlı bir kaynak olduğu unutulmadan su işletmeciliği diğer kamu hizmetleri gibi yerel yönetimlerin bünyesi içinde tutulmalıdır. TMMOB’nin mart ayı içinde düzenlemiş olduğu ve su konusunun tüm yönleriyle ele alındığı ve tartışıldığı “Su Politikaları Kongresi”nin sonuç bildirgesinde değinildiği gibi; suyun kamu malı olduğu, toplumsal ve ekonomik değeri olan sınırlı bir doğal kaynak olduğu unutulmadan su kaynakları kullanımında öncelik insanların kullanımına verilmeli, su kaynakları yönetim sistemi nehir havzaları esas alınarak kurulmalı, su kaynakları yönetimi sürdürülebilir kalkınmanın kilit bileşeni olarak kabul edilip, her yurttaşın yeterli ve uygun kalitede suya ulaşması esas kabul edilmelidir.

Su konusunda düşünmek ve önlem almak için, susuzluğun kapıya dayanması beklenmemeli.

http://www.yapi.com.tr/haberler/susuzluk-kapiya-dayaninca_50535.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!