Lütfen Tarayıcı Sürümünüzü Yükseltiniz.
BÖLÜM SPONSORU

'Türkiye Avrupa Birliği'ne Girmemeli!'

Ünlü mimar Rem Koolhas'ın ofisi OMA adına bienale gelip Dubai ile ilgili bir projeyi sergileyen Todd Reisz, İstanbul'dan etkilenmiş. Reisz'a göre Türkiye çok iyi durumda, AB'ye girmek yerine müzakerelere devam etmeli ve tavizlerden kaçınmalı.

Radikal Gazetesi/Ayşegül SÖNMEZ
'Türkiye Avrupa Birliği'ne Girmemeli!'

nlü mimar Rem Koolhaas'ın OMA'ya (Office for Metropolitan Architecture) bağlı çalışan AMO ofisinden Todd Reisz, bienal için İstanbul'daydı. AMO, kavramsal fikirler üreten bir ofis. OMA, mimari projeleri gerçekleştirmeden önce AMO ekibi oraya gidiyor ve felsefi, sosyolojik ve mimari araştırmalar yapıyor, fikirler üretiyor. OMA projeyi bunun üzerine şekillendiriyor. Yale mezunu Amerikalı mimar Todd Reisz, 10. İstanbul Bienali'ne Antrepo'da, Dubai'de gerçekleştirdikleri projeyle katılıyor. Projede AMO adına yaptığı araştırma için çektiği fotoğrafları sergiliyor. Özellikle Dubai'de fakir kesimlerinin nasıl yaşadığını belgeleyen bu fotoğraflar sıfırdan yaratılmış kentle ilgili farklı bilgiler veriyor. Özellikle Dubai'ye çalışmaya gelen Güney Asyalı inşaat işçilerinin yaşadığı semt Al Quoz'u gösteren fotoğraflar, Dubai madalyonunun arka yüzünü görmemizi sağlıyor.

Bienal projeniz İstanbul'la nasıl bir ilişkiye giriyor?
Hao Hanru'nın antrepodaki küratöryelliği şehrin dinamikleriyle ilgili dolayısıyla bizim projemiz de Abu Dabi, Dubai gibi körfez şehirleriyle ilgili. İstanbul'a ilk gelişim. İşleri kurmak için bize yardım eden prodüksiyon ekibine bayıldım. Sanatçılardan çok daha duyarlı ve mükemmeliyetçiler. Hiçbir ülkede böyle bir ekip görmedim.

İstanbul'daki kamusal alan fikrine ilişkin neler söyleyebilirsiniz?
Gördüğüm kadarıyla kamusal alan kazandıracak projelere İstanbul'un ihtiyacı yok. Biz Batı'da insanları evden sokağa çıkaracak kamusal alanlar tasarlıyoruz. Ama burada benim gördüğüm herkes sokakta. Kimse evde vakit geçirmek istemiyor. Bu o kadar harika ki... Mesela körfez kentlerinde, hayat otel lobilerinde geçiyor. Sultanahmet büyük hayal kırıklığıydı ama Taksim, 24 saat yaşayan bir yer.

Koolhaas'la çalışıyorsunuz. O, tüm dünya şehirlerini, üç diktatörün yönettiğini söylüyor: Terör, komünizm ve 250 yıllık piyasa ekonomisi... Bu diktatörlerle mimar olarak da sanatçı olarak da baş edilmez, pes mi edilir?
Aslında bizim tam da üstünde durduğumuz konu bu. Baş etmekle pes etmek arasındaki ince nokta. Bu iki uç arasındaki gidip gelmelerin, arada derede olmanın hepsi... Bu diktatörlük elbette ki kentlerin hepsine hâkim ama çökertildiği, başarısız olduğu, dikte edemediği yerler de var aynı kentlerin içinde...Bu başarısız alanlar üzerine çok düşünmek gerekiyor.

Şehirlerin hangi bölgelerinde bu diktatörler başarısız oluyor?
Örneğin Gezi Parkı. Gündüz birtakım festival ve sponsorların bayraklarını dalgalandırdığı, belediyenin şefkatini gösterdiği cicili bicili gösteriler yaptığı, çoluk çocuk gezilen Gezi Parkı, gece saat 23.00'ten sonra 50'lik homoseksüellerin seks yapmak için gittiği son derece tehlikeli bir parka dönüşüyor. Gündüz ne kadar güvenli ve gece ne kadar tekinsiz; tam da bu saydığımız diktatörlerin başarısız olduğu bir yer orası.

Avrupa Birliği'ne bağlı fiziksel ve zihinsel projeler de üretiyorsunuz. Türkiye'nin adaylığıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Türkiye'nin AB'ye girmesi ona neye patlayacak? Elbette AB'ye girmeli ama bedelini azaltarak bunu yapmalı. Aslına bakarsanız, benim burada hissettiğim kadarıyla Türkiye çok iyi durumda. AB'ye girmek yerine bir 500 yıl daha müzakareye devam etmeli. Her an girecekmiş gibi... Müzakerelerde güçlü olmalı ve ondan istenenlere, onda yaratılan baskıya defanstan kaçınmamalı. Bu nefes kesici olur... Tabii ben AB konularında bir uzman değilim. Sonuçta Kentucky'de büyümüş, Yale'de okumuş bir Amerikalıyım. Bush'un okulu.

Koolhaas, yakında bir şehirle ilgili özel anılarımızın olmayacağını söylüyor. Dubai tecrübenizden sonra bunu daha mı iyi anladınız mesela?
Tabii ki bu yazıklanmamamız gereken bir şey. Ama ne olursa olsun olacak. Bu gerçeğe karşı durmak bizi nostaljik yapacaktır. Nostajik de muhafazakâr olandır. Bence bütün bunları yapmanın iki yolu var. Atatürk Kültür Merkezi mesela. Olağanüstü bir bina ama duyduğuma göre yıkılacakmış. Yıkmak da hiçbir tarafına dokunmadan onu konserve etmek de bana doğru gelmiyor. Bir başka seçenek olmalı. Mesela altına girilebilir. Yanına ek bir başka bir bina yapılabilir. Arkasına bir başka ek olabilir gibi. Ne yıkmak ne de kılına bile dokunmadan korumak yerine...

Dubai'yle ilgili nasıl bir öngörünüz var?
Dubai'de taksiyle çölü geçip yeşil bir parka çıkıyorsun. İlginç bir tecrübe gerçekten. Urbanist Mike Davis yeni bir kitap yazdı o kitapta Dubai'yi, Walt Disney'le Albert Speer'ın (Hitler'in baş mimarı) buluştuğu şehir olarak tanımlıyor. Bu cümlede büyük bir ima var. Bizim bienaldeki işimizle göstermeye çalıştığımız bir optimizm de var işin içinde. Bir kenti dönüştürmeye çalışılıyor, çölden bir kent yaratılıyor orada. İstanbul'un İstanbul olması ne kadar sürdü mesela? İ.Ö 1500'den önce küçük bir köy değil miydi? Konstantinople yolun yarısı... Dubai'de bugün yapılanlar 1950'den önce yoktu. Dolayısıyla tarihi olmayan belleği olmayan bir kent.

http://www.yapi.com.tr/haberler/turkiye-avrupa-birligine-girmemeli_56468.html

Read Comment Section
İlk Yorumu Siz Yapın
Gönder

Yorumum onaylandığında e-posta ile bildir.

E-posta adresimle bültenlere abone olmak istiyorum

Haber gönderin Hemen haber gönderin

Sosyal Medyada Yapi.com.tr:

Abone Ol Yapı sektöründeki tüm gelişmelerden en önce siz haberdar olmak isterseniz e-bültenimize abone olun.
Bülten arşivine erişmek için tıklayın

REKLAM VERİN

Ajanda
TAMAMI » Bugünkü Etkinlikler BUGÜN:
Herhangi bir etkinlik mevcut değil!